AP’nin “yaptırım” tavsiyesi üzerine saraydan “itiraf”

Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandıran saray rejimi, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’ye yaptırım tavsiye eden kararının ardından “geri adım attıklarını” açıkladı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Eylül 2020
  • 18:37

Doğu Akdeniz’de provokatif adımlarla gerilimi tırmandıran tarafların en başında gelen Türk sermaye devleti, attığı geri adımlara rağmen Avrupa Parlamentosu’nun “yaptırım” sinyali üzerine “diyalogdan yana” olduğunu açıkladı. İbrahim Kalın diplomasiye şans verdiklerini öne sürerek “Oruç Reis geri döndü” dedi. Bunun, yaptırımın görüşüleceği AB Zirvesi’ne yansıyacağı umudunu dile getiren Kalın, “Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılması” hayallerini de dillendirdi.

Türkiye’ye yaptırım için AP’den tavsiye kararı

Doğu Akdeniz gerilimi, son olarak da Avrupa Parlamentosu’nun (AP) gündemindeydi. AP, “Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleriyle aday ülkeleri arasında yaşanan gerilimin askeri alana taşınmasından kaygı duyulduğunu” ilan eden tavsiye kararı aldı. Karar, 57'ye karşı 601 oyla kabul edildi, 36 AP milletvekili oy kullanmadı.

Tavsiye kararında Türkiye'ye “Doğu Akdeniz'deki gayrimeşru araştırma ve sondaj çalışmalarına bir an önce son vermesi, Yunanistan hava sahası ve Yunanistan ile Kıbrıs'ın karasularını ihlâl etmemesi ve milliyetçi savaş kışkırtıcılığı yapan dilinden uzaklaşması” çağrısı yapıldı.

Libya’ya yönelik silah ambargosuna uyulması çağrısı da yapılan kararda, “Türkiye'nin mevcut dış politikasının ve attığı adımların Suriye dahil bölgedeki istikrara olumsuz etki yaptığı” belirtildi. 24-25 Eylül'de Doğu Akdeniz gerilimini konuşmak üzere düzenlenecek Avrupa Konseyi toplantısında daha fazla yaptırım gelebileceğine işaret eden şu ifadelere yer verildi:

“Daha fazla yaptırım sadece diyalogla önlenebilir. Avrupa Konseyi'ni, Türk halkını ya da orada yaşayan göçmenleri etkilemeyecek şekilde, sektörel ve doğrudan hedeflenmiş daha kısıtlayıcı önlemler almak için hazır olmaya çağırıyoruz.”

“Taviz verildiği” milliyetçi hezeyanları inkar edilmişti

Fransa'dan on milyar dolarlık silah satın alan Yunanistan sermaye devleti, müzakerelerin başlaması için Türk donanmasının ve Oruç Reis gemisinin gerginlik bölgesini terk etmesini istemişti.

Perde arkasında yapılan pazarlıklara bağlı olarak Oruç Reis gemisinin “araştırmalarına” ara vererek Antalya limanına çekilmişti. Bunun üzerine CHP ve ulusalcı çevrelerin “taviz verildi” milliyetçi hezeyanları üzerine açıklama yapan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz'de geri adım atmadığını, “Oruç Reis gemisinin limana bakım ve ikmal için çekildiğini” öne sürmüştü.

“Diplomasiye şans verdik, Oruç Reis geri döndü”

AP’nin yaptırım tavsiyesi kararı, Türk sermaye devletinin atmak durumunda kaldığı geri adımların ardından geldi. Bunun sonrasında ise AKP şefi T. Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın bir açıklama daha yapmak durumunda kaldı. Çavuşoğlu’nu yalanlayan ifadeler kullanan Kalın “Cumhurbaşkanımız bir kez daha diplomasiye şans verdi. Oruç Reis Antalya limanına geri döndü” dedi ve şöyle devam etti:

“Bunu Yunanistan'ın görüşmeleri ilerletmek için bir fırsat olarak kullanmasını ve istikşafi görüşmelere devam etmemizi umuyorum. Ayrıca bunun 24-25 Eylül’deki AB Liderler Zirvesine de olumlu bir yansıması olacaktır. Sadece Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde değil aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını istiyoruz.”

Kapitalist devletler didişirken halkların çözümü

Savaş kundakçıları her zaman daha güçlü olanlar karşısında eğilirler ki bu defada kural bozulmadı. Buna karşın, sermaye devletlerinin, bölgedeki çıkar çatışmaları ve yayılmacı hesapları, kapitalizmin krizi ve keskinleşen rekabet koşullarında kaçınılmaz olarak sürecektir. Dolayısıyla kapitalist devletler kârları ve ucuz hesapları uğruna, bölgedeki savaş bataklığını genişletmekten de bölge halklarını birbirine karşı kışkırtma çabalarından da geri durmayacaktır. 

“Diplomasi” söylemleri eşliğinde süren askeri hamleler, yoğun silahlanma ve savaş hazırlıkları bunun kanıtıdır. Bu adımlarla birlikte büyüyen savaş tehdidine engel olmanın tek yolu, kapitalist devletlerin bu hesaplarına karşı işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini büyütmekten geçmektedir.