Türkiye’de Afrika’dan gelen siyahi göçmenlere uygulanan ırkçılığın son kurbanı 5 yaşındaki Jeovanie Mbuyu Graciel oldu. Okuldaki diğer öğrencilerin velilerinin ‘ya Ebola’lıysa’ diyerek şikayet ettiği siyahi kız çocuğunun okul kaydı silindi. Anne Wozakili Mbuyi Fifi ise çalıştığı işyerlerinde ‘Önce birlikte olalım, yoksa paranı alamazsın’ sözleriyle tacize maruz kaldıklarını söyledi
Agos’tan Vartan Estukyan’ın haberine göre dokuz ay önce Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye göç eden bir ailenin 5 yaşındaki kızı Jeovanie Mbuyu Graciel, okula kaydettirildiği günün akşamında, diğer öğrenci velilerinin şikâyeti üzerine okuldan çıkarıldı. Fatih’e bağlı Yedikule’deki Ali Suavi İlköğretim Okulu’na kaydettirilen Jeovanie; 1976’dan sonra ilk kez 2014’ün Mayıs ayında Batı Afrika’da etkisini gösteren, ancak Afrika’nın güneyindeki Kongo’da görülmeyen Ebola virüsü bahane edilerek ırkçılığın yeni kurbanı oldu.
‘Biz bunu almıyoruz’
“Ya Ebola’lıysa?” şüphesiyle, öğrencilerin ailelerinin şikâyeti üzerine okuldan alınan küçük kız, İl Sağlık Müdürlüğü’nden “sağlam” raporu alması hâlinde, tekrar okula kayıt olabilecek. Ancak, babası Manas Nela, çocuğunun Kongo’da daha önce Türk okuluna gittiğini, az da olsa Türkçe anlayabildiğini, dolayısıyla yanında konuşulanlardan psikolojik olarak etkilendiğini söylüyor: “Kızımızı kaydettirmek için okula gittiğimizde önce bize bir form verdiler, bir de 100 lira istediler. Formu doldurduk, bir süre sonra parayı vermek için okula tekrar gittiğimde bana, “Al bu formu, parayı da verme. Biliyorsun Ebola hastalığı var, bu çocuğu iyice muayene ettirin, yoksa biz bunu almıyoruz” dediler. Dokuz aydır buradayız, Ebola ise dört aydır var. Biz bilmiyoruz ama kızımız Türkçe biliyor diye okula kaydettirdik, yanında konuşulanları anlayınca travma yaşadı. Sırf siyah olduğumuz için, önyargıyla kızımızı okula istemediler. Bize yalnızca insan muamelesi yapılmasını istiyoruz, hepsi bu.”
Patron tacizi: Maaş istiyorsan birlikte olalım!
Kongolu aile, Yedikule’de rutubet içinde, elektriksiz, doğalgazsız, sobalı, tuvalet kapısı kapanmayan, metruk bir eve, ayda bin TL kira ödüyor. Tüberküloz hastası baba, çalışabilecek durumda değil, anne Wozakili Mbuyi Fifi ise yeni bir iş arıyor.
Fifi, yaşadığı tacizleri ise şöyle anlattı: “Burada bize, yani Afrikalı kadınlara, potansiyel ‘sokak kadını’ gözüyle bakıyorlar. Önce hiçbir sorun yokmuş gibi işe alıyor, ay sonu geldiğindeyse maaşı vermek için, ‘Önce birlikte olalım, yoksa paranı alamazsın, maaş alacaksan önce kadınım ol’ diyorlar. Daha sonra eğer kabul edersen, patron sadece kendisi değil, arkadaşlarını da getiriyor ve onlarla da birlikte olmanızı istiyor; zaten ondan sonra da ‘Madem öyle, bir ayda kazanacağım parayı, bir gecede kazanırım’ diyerek sokağa düşen çok kadın var. Ben bu durumu kabul etmedim ve işi bıraktım. Böyle çok örnek var...”
Bundan 7 yıl önce, Beyoğlu Emniyeti’nde önce işkence görüp ardından öldürülen Festus Okey, bir anda Türkiye’deki Afrikalı göçmen gerçeğini gündeme taşımıştı. Kısa bir süre önce de, bir tekstil fabrikasında çalışan Ugandalı Jesca Nankabirwa, İstanbul Sultangazi’de önce toplu tecavüze uğradı, ardından da öldürüldü.