Önceliği toplumsal ihtiyaçların karşılanması değil, kapitalistin servetinin büyümesi olan ve insanlık tarihinin son yüz yıllarına egemenlik kuran kapitalist üretim, bu süre boyunca çalışma disiplini açısından çeşitli evrelerden geçmiştir. Özü itibarıyla aynı olan tüm üretim süreçlerinde amaç hammadde ve işgücü kaynaklarının kapitalist için en “verimli” biçimde kullanılmasıdır. Bununla birlikte, özellikle 20. yüzyılın başlarından bu yana, kapitalist üretim süreci yalnızca hammaddenin ürüne dönüştürülmesiyle ilgili bir organizasyon sınırlarında kalmayıp, ürünün piyasaya sürülerek tüketiciye sunulması ve yeni bir üretim organizasyonu ihtiyacının yaratılmasını da planlar. Yani bir ürünün üretilmesi sürecinden, onun ömrünü doldurmasına kadar geçen süreç, daha en başından planlanır. Bugün “ürün yaşam döngüsü” olarak ifade edilse de, kapitalist üretimin bu yönü “planlı eskitme” adıyla bilinir.
Planlı eskitme, kapitalizmin ihtiyaç değil, kâr odaklı üretimini anlatan en çarpıcı uygulamalardan biridir. Bugün her üründe karşılığını bulan planlı eskitme politikasının öne çıktığı birkaç örnek bile kapitalist üretimin mantığının anlaşılmasına yeterli olmaktadır.
117 yıllık ampul ve Phoebus karteli
İlk olarak 1920’li yıllarda gündeme gelen “planlı eskitme” kavramının özü, ampulün hikayesinde gizli. Öyle ki, California’daki bir itfaiye istasyonunda tam 117 yıldır yanan bir ampul olmasına rağmen, bugünkü ampullerin ömrünün en fazla 3-4 yılla sınırlı olması, işte bu planlı eskitmenin sonucudur.
1880 yılında Thomas Edison tarafından patenti alınan ve üretimine başlanan ampul, dönemin teknolojik gelişmeleriyle birlikte 15 yıl gibi kısa bir sürede iyice geliştirilerek, neredeyse hiç patlamayan bir hale getirildi. Hatta 1895 yılında Shelby Elektrik adında bir firma tarafından üretilen bir ampul, California’daki bir itfaiye istasyonunda 1901 yılında yanmaya başladı. Bugün yanmaya devam eden bu ampul, “dünyanın en uzun süreli yanan ampulü” unvanıyla rekorlar kitabına da girdi. Bu ‘rekortmen’ ampulün yanışını canlı olarak yayınlamakta kullanılan kamera bile iki kez ömrünü doldurduğu için yenilenmek zorunda kaldı.
Ampulün icadından 45 yıl sonra, 1925 yılında ise ömrü yalnızca 1000 saat olan ampullerin reklamı yapılmaya başlandı. İlk üretildiğinde bile 1500 saatlik ömrü olan ampulün, zamanla ve ilerleyen teknolojiyle 2500 saate çıkarılan ömrünün düşmesi dikkat çekiciydi. Ampul üretimindeki bu “ilginç” durumun arkasında, adına Phoebus denen bir kartelin olduğu ortaya çıktı.
Ampul ömrünün giderek artması nedeniyle ürün satışlarının sürekliliği konusunda “endişe” içine düşen 7 ampul üreticisi, 1924 yılında bir toplantı yaptı. Osram, General Electric, General Electric Overseas Group, Phillips, Tungsram, AEI ve La Compaigne des Lampes adlarındaki dünyanın en büyük yedi ampul üreticisi, bu toplantıda ‘Phoebus karteli’ni kurdu. Kartelin ilk kararı ise ampullerin ömrünün 2.500 saatten 1.000 saate düşürülmesi ve bundan daha uzun ömürlü ampullerin üretilmemesi oldu. Tarihçiler, dünya gelinde üretilen ampullerin incelenip, 1.000 saatten fazla ömrü olan ampul üretenler için verilecek cezaların bile belirlenmiş olduğuna dair belge ve raporlara ulaştı.
Aradan geçen bunca yıla ve teknolojik ilerlemeye rağmen, 1.000 saat, ampul ömrü için küresel bir standart haline getirildi. Elbette daha kaliteli ampuller üretildi, hatta “100 bin saat ömürlü ampul” için patent alındı. Ancak hiçbiri bu kartelin tekelini kırıp piyasaya sürülemedi.
Naylonun planlı eskitilmesi
1940 yılında, önemli bir teknolojik gelişme sayılan “dünyanın ilk sentetik tekstil ürünü” olarak naylon üretildi. Oldukça dayanıklı bir yapıya sahip olan bu ürünün kullanım alanı için araştırma yapılırken, ürün 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda askeri paraşüt ve çadırlarda kullanılmaya başlandı.
Dayanıklılığıyla öne çıkan ürünün ikinci kullanım alanı ise kadın çorabı üretimi oldu. 1946 yılına gelindiğinde, yılda 360 milyon naylon kadın çorabı üretiliyordu. Fakat gördüğü ilgi nedeniyle talep karşılanamıyordu. Öyle ki Pensilvanya’nın Pittsburgh kentinde, 13 bin çift naylon çorap getiren bir dükkanın önünde 40 bin kişilik kuyruk oluşmuş, sonradan “naylon ayaklanması” olarak anılan izdiham yaşanmıştı.
Piyasaya sürüldüğü dönemde “çelik kadar güçlü, örümcek ağı kadar ince” ifadeleriyle pazarlanan, tanıtımlarında bile “öndeki arabanın arkadakini çektiği halat” olarak kullanılan naylon çoraba ilgi bir süre sonra azaldı. Zira pazar doymaya başladı. Naylon çorapları üreten DuPont adlı firma bu durumu gördükten sonra, naylonu icat eden mühendislerine bu kez onu daha zayıf hale getirmek için çalışmaları talimatını verdi. Sonuçta bugünkü haliyle bilinen ve en ufak etkide “kaçan” naylon kadın çorabı üretilmeye başlandı. Bu dayanıksız çoraplar piyasaya sürüldü.
Akıllı telefonlarda yavaşlama
Teknolojinin gündelik yaşamla bu kadar iç içe geçtiği günümüzde, planlı eskitmenin örnekleriyle sürekli karşılaşılıyor. Örneğin akıllı cep telefonu üreticileri, yeni bir model çıkardıklarını eski modellerin bir kısmına güncelleme izni vermiyor, yeniye yakın modellerinse hızını düşürüyor. Bunun en açık örneği, yakın zaman önce Apple’ın ürettiği iPhone’larda görüldü. Yeni modellerin piyasa sürülmesinin ardından yapılan sistem güncellemesiyle birlikte, iPhone 6 ve önceki modellerin işletim sistemi birden yavaşladı. Çok geçmeden, bunun şirketin bir uygulaması olduğu ortaya çıktı. Öyle ki ilk üretildiğinde bir iPhone 6’nın CPU hızı 1400 MHz olurken, 3 yıl sonrasında bu hız 600 MHz’e düşürüldü. Kullanıcıların tepkileri üzerine açıklama yapmak zorunda kalan Apple, bu uygulamanın “pil ömrü azalması nedeniyle telefonun daha stabil çalışabilmesi için yapıldığını” öne sürdü. Oysa aynı Apple’ın telefonlarının içinin açılmasına ve bataryalarının değiştirilmesine olanak tanımaması, kullanıcıların piyasaya yeni sürülen modelleri almaya yönlendirilmek istendiğini gösteriyordu.
Planlı eskitme ve büyüme demagojisi
Gelinen yerde kapitalist üretimin temel karakterlerinden biri olan planlı eskitme, beraberinde tüketim çılgınlığı, gereksiz üretimle doğaya daha fazla zarar verilmesi ve gereksiz çöp üretimi, doğal kaynakların ve emek gücünün israfı gibi sonuçları da doğuruyor.
“Bozulması için üretmek” anlamına gelen planlı eskitme artık kapitalistler için tercihi bir üretim organizasyonu değil, “üretim ve tüketim döngüsünün sürdürülmesi, bu sayede ekonomide büyüme sağlanması” demagojisiyle savunulan temel bir üretim planlamasıdır. Her yönüyle israfa dayalı bu üretim politikasının yarattığı “ekonomik büyüme”nin emekçilere hizmet etmediği ise açık. Aynı zamanda “tüketici” sıfatı taşıyan emekçiler zarara uğrarken, kapitalistler bu sayede kârlarını katlamakta ve “büyümekte”dir. “Büyüme”, yalnızca zaten büyüyeni, yani kapitalisti daha da büyütmektedir.
Amerikalı yazar Edward Abbey, “Büyüme uğruna büyüme, yalnızca kanser hücrelerinin felsefesidir” der. İşte kapitalizm, tam anlamıyla bir kanser hücresidir ve insan soyunun sağlıklı geleceği için sökülüp atılması gerekmektedir.
Kaynaklar:
- Anıl Aba, Planlı eskitme ve Phoebus karteli, BirGün Pazar (24.12.17)
- Barış Özcan, 117 yıldır yanan ampul, barisozcan.com (28.01.18)