Üniversitelerde yeni eğitim dönemi, yemekhane, ulaşım ve barınma fiyatlarına yapılan zamlarla başladı. İşçi ve emekçilere verilen ücretlerin sürekli eridiği, alım gücünün alabildiğine düştüğü ekonomik kriz koşularında, üniversiteli gençlik en yaşamsal ihtiyaçlarını tümden karşılayamayacak duruma itiliyor.
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa ve Ege Üniversitesi’nden sonra Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi de kapılarını katlanan zamlarla açtı. Yanı sıra Hacettepe Üniversitesi’nde 400 kişilik ulaşım kuyruğu, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 11 fakülte için tek katlı yemekhane tahsis edilmesi sonucu oluşan 2,5 saatlik yemekhane kuyruğu, İÜ-C Büyükçekmece yerleşkesinde ise yetmeyen yemekler, azalmayan ulaşım kuyrukları öğrenciler için adeta bir çileye dönüşüyor. Bu sorunlara karşı henüz eylemli tepkiye dönüşmeyen öfke birikmeye devam ediyor.
Öte yandan depremin ardından fakülte binalarının depreme dayanıksız oldukları, örneğin farklı birçok yerdeki KYK yurtlarının, Çapa Tıp Fakültesi’nin, SABİF’in büyük tehlike barındırdıkları ortaya çıktı. Avcılar kampüsü içerisinde Veterinerlik ve Mühendislik fakülteleri ile yurt binalarının tahliye edileceği duyuruldu. Sermaye devleti bizzat sorumlusu olduğu bu durumu, üniversitelerde son dönemde gerçekleştirmek istediği rant projelerini hayata geçirmenin fırsatına dönüştürdü.
Bu arada öğrencilerin, hocaların, meslek odalarının eylemli tepkileri de parça parça açığa çıkmaya başladı.
Krizi fırsata çeviriyorlar
Geçen sene üniversitelerin bölünmesi, sermaye devletinin üniversitelere yönelik planlarını daha da görünür hale getirmişti. Üniversitelerin bölünmesindeki temel amaçlardan biri kampüslerin bulunduğu şehir merkezindeki alanları rantsal dönüşüme açmaktır. Üniversiteleri şehir merkezinden uzak yerlere taşıyarak hem dinamik öğrenci kesimi ile toplumun bağını bir nebze de olsa azaltmak hem de üniversitenin kendi içindeki tarihsel dinamiğini yok etmek amaçlanıyordu. Fakat bu hamle üniversitelilerin 2 hafta boyunca Beyazıt Ana Kapı önünde sürdürdükleri direnişe yol açtı. Eylem, sermaye iktidarının üniversitelere yönelik saldırıları kolayından hayata geçiremeyeceğinin de bir göstergesi oldu. Nitekim üniversiteler bölünse de taşınma girişimleri tepkilerden kaynaklı rafa kalktı. Fakat 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi, krizleri fırsata çevirme konusunda deneyimli olan sermaye iktidarı, son İstanbul depremini fırsata dönüştürmekten geri durmadı. Çapa Tıp Fakültesi, Bakırköy ve Avcılar kampüslerinde taşınma saldırısı gündeme getirildi.
Deprem sonucu üniversitelerin bazı binalarında hasar oluşmasına rağmen bir denetim yapılmadı. İÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nde yapılan denetimde ise, çürük kolon ve çatlak duvarlara rağmen “bina depremden önce nasılsa, depremden sonra da öyle” denilerek içine girilebilir raporu verildi. İÜ-Cerrahpaşa Veterinerlik Fakültesi’nde ilk incelemeye giden ekip “ders işlenebilir” raporu verdi. Buna rağmen üniversite yönetimi ve öğrencilerin tepkisi sonucunda bina boşaltıldı.
Bir yandan bu gelişmeler yaşanırken, diğer yandan öğrenciler tarafından eylemler yapıldı. Depremden sonra hasar alan binalarda derse devam etmek istemeyen İÜ Tıp Fakültesi (Çapa Tıp Fakültesi) ve İÜ Diş Hekimliği Fakültesi (Çapa Diş Hekimliği), Fen Fakültesi’nde Biyoloji, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümleri, İÜ-Cerrahpaşa’da SABİF ve Veterinerlik Fakültesi, Marmara Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi öğrencileri eylemler gerçekleştirdiler. Özellikle Diş Hekimliği öğrencileri ilk günden itibaren binalara girmeyerek aktif bir eylemlilik içerisinde oldular. Üniversite yönetimi ise tüm bunlara karşı sadece kampüsleri boşaltmayı tercih etti. SABİF ve Avcılar yerleşkesinde yer alan Mühendislik ve Veterinerlik fakültelerini Büyükçekmece’ye taşıyacaklarını duyurdu. Çapa Diş Hekimliği’ni ise HASDAL’a taşıyacaklarını açıkladı.
Bunların yanı sıra üniversitelerin bölünmesi sonrasında taşınma üzerine Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde öğrenciler eylemler gerçekleştirdiler.
Ne yapmalı?
Üniversite öğrencileri tüm bu saldırılara karşı eğitim ve yaşam haklarını savunmak için tekil eylemli tepkiler ortaya koydular. Ancak bu tepkiler parçalı olarak ortaya çıkıyor, bu da sürecin gidişatı açısından en büyük handikap. Üniversitelerin bölünmesi sırasında ve sonrasında yaşanan süreç parçalı eylemliliğin handikapları ve sınırları açısından bir deneyim barındırmaktadır.
Üniversitelerde biriken öfke ve mücadele dinamiği devlet ve üniversite yönetimlerinin dikkatini çekmektedir. Egemenler herhangi bir sürecin kendi denetimleri dışına çıkmasını istememektedirler. Bunu yapabilmenin bir yolu eyleme çıkan öğrencilerin taleplerini sınırlandırmaktır. İÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nde gelişen süreç bunun bir örneğidir. Öğrencilerin temsilcilikler eliyle sınırlandırıldığı ve bölündüğü bir süreç yaşanmaktadır. Hareketi denetimde tutmanın bir diğer yolu ise çeteleri ilerici-devrimci öğrencilerle karşı karşıya getirip, mücadele edenleri hareketsiz bırakmaktır. ODTÜ’de yaşanan süreç bunun bir örneğini barındırmaktadır. Geçtiğimiz hafta ODTÜ’de çeteler “Teröre lanet, ODTÜ Biziz!” diyerek eylem yaptılar. Ne zaman bir üniversitede muhalefet yükselse, öğrenciler bir arada hareket etmeye başlasa, yönetimlerin devlet eliyle bu tür yöntemlere başvurduğunu biliyoruz. Bunun tek panzehri ise öğrencilerin birlikte hareket etmesi ve kitleden yalıtılmamaktır.
Bununla birlikte, temel noktalardan biri fakülte fakülte, bölüm bölüm üniversitelerde birliklerimizi işletebilmekten geçiyor. Ayrıca, gelişen bu süreçte şu talepleri öne çıkarmalıyız:
* Yaşanan sorunların ve üniversitenin temel muhatabı öğrenciler, öğretim görevlileri, üniversite çalışanlarıdır. Süreç devam ederken “söz, yetki, karar” üniversite bileşenlerine!
* Üniversitelerde oluşan “ağır hasara” rağmen denetleme, keyfi bir şekilde yapılmaktadır. Deprem sonrası oluşan hasarlara ilişkin güvenli denetim ve güvenilir bilgi istiyoruz. Depremi bahane ederek üniversitelerimizi taşımak ve ranta açmak isteyenlere karşı “Yerinde dönüşüm istiyoruz!”
* Tahliye edilen yurt binalarımızın ve eğitim aldığımız alanların çok uzağında bizlere adres göstermelerine karşı, “Üniversiteye yakın nitelikli ve güvenli barınma hakkımızı istiyoruz!”
* Yine halihazırda temel sorunlarımızdan biri olan yemekhane, ulaşım ve barınma sorunlarına karşı, “Nitelikli ve ücretsiz ulaşım, nitelikli ve ücretsiz yemek hakkımızı istiyoruz!”
Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için, eğitim ve yaşam hakkımız için birliğe, mücadeleye!
Devrimci Gençlik Birliği
Ekim 2019