Sermaye devletinin üniversite ve gençlik üzerindeki tahakkümünün sembolü olan YÖK’ün kuruluş yıldönümü geride kaldı.
Uzun yıllardır bu tahakküme karşı gençlik hareketinin mücadelesinin merkezinde duran, bu yanıyla gençlik hareketinin 1 Mayıs’ı da sayılan 6 Kasım eylemleri son yıllarda oldukça zayıf bir tabloya sahip.
Bu yılki 6 Kasım eylemlerinin özellikle Boğaziçi direnişi ile başlayan sürecin ardından gündeme geldiği düşünüldüğünde, eylemlerde ortaya çıkan tabloyu değerlendirmek daha da fazla önem kazanıyor.
Bunun ise, politik gençlik özneleri payına dile getirilen AKP ile birlikte YÖK’ün işlevsizleştiği sınırında değerlendirilemeyeceği, tam tersine YÖK’le birlikte atılan adımların vardığı nokta üzerinden çok daha ciddi ele alınması gerektiği açık. Elbette, gençlik hareketi ve 6 Kasım üzerine söylenecek çok söz var ve bu başlı başına ayrı bir değerlendirmenin konusu.
Bu nedenle bizler Ankara DGB olarak, süreci Ankara özelinde 6 Kasım’ın gençlik örgütleri tarafından nasıl bir ciddiyetsiz yaklaşımla “örgütlendiği” üzerine duracağız, değerlendirmemizi bu sınırda tutacağız.
***
Ankara’da 6 Kasım ile ilgili toplantı çağrısı YDG (Yeni Demokrasi) tarafından yapıldı.
Bizim katılamadığımız ilk toplantıda, İstanbul’da 6 Kasım üzerine yapılan planlamaya paralel bir süreç örgütleme gündeme getirildiğini öğrendik. Belli sınırlarda bir kitle çalışması ile birlikte Boğaziçi Direnişi ile birlikte ortaya çıkan Dayanışmaların sürece dahil edilmesi yapılan planlamanın merkezinde duruyordu.
Fakat, toplam süreçte 2 pankart asmak dışında hiçbir hazırlık çalışması yapılmadı, öğrenci gençlik kitlesini sürece dahil etmek için hiçbir girişimde bulunulmadı. Sonuç olarak 5 kurumun ortaklaşması ile sınırlı sayıda katılımın sağlandığı bir eylem gerçekleşti.
Biz, sürece dahil olduğumuz ikinci toplantıda öncelikli olarak sürecin politik örgütlenmesine ilişkin eleştirilerimizi dile getirdik. İçinden geçilen süreçte eğitim hakkının savunulmasının önemi ile birlikte, yıllardır öğrenci gençlik hareketinin en temel talebi olan “Özerk-Demokratik Üniversite”nin gündemleştirilmesi gerektiğini söyledik.
Eğitim hakkı vurgumuz genel kabul görürken “Kaldıraç’tan öğrenciler” “Özerk-Demokratik Üniversite” sloganını benimsemediklerini, bu slogan yer aldığı takdirde eyleme imzacı olmayacaklarını söylediler. Anarşist Gençlik ise sloganı benimsememekle birlikte yer almasında bir sakınca görmediğini ifade etti. Toplam 8 kurumun katıldığı bu toplantıda, geri kalan bileşenin tamamı “Özerk-demokratik üniversite” şiarını temel talep olarak formüle etmelerine karşın, eylem sürecinde ifade edilip edilmemesinin “çok da önemli olmadığı” gibi ciddiyetsiz bir tutum takındılar.
Bu tartışma devam ettiği sırada DGB olarak devrimci iyiniyetimizin bir göstergesi olarak imzacı olmasak bile eylemli bir sürecin dışında kalmayacağımızı ifade etmemizin ardından, bambaşka bir ciddiyetsizlik örneği ile daha karşılaştık.
SGDF temsilcisi, “Bizim için önemli olan kafa sayısı. DGB, imzacı olmasa da eyleme katılacakmış. Öyleyse bu sloganı kullanmayalım!” gibi apolitik, kurum ciddiyetinden uzak bir yaklaşım ortaya koydu. Tekrar sorduğumuzda ise bu gayri-ciddi üslubun ciddi bir tutum olduğunu öğrenmiş olduk. Toplantıda yer alan hiçbir kurumun bu gayri-ciddi yaklaşıma yönelik bir tutum almaması üzerine ise böyle ciddiyetsiz bir tartışma ve yaklaşımın parçası olmayacağımızı ifade ederek toplantıdan ayrıldık.
Sürecin örgütlenmesinden çekilmemizin ardından Kolektif, Anarşist Gençlik ve YDG (Özgür Gelecek) de öznel gerekçelerle süreçten çekildiler ve sonuçta Dev-Güç, TİP, Kaldıraç’lı Öğrenciler, SGDF ve YDG (Yeni Demokrasi) Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü önünde eylem gerçekleştirdiler.
En başta da ifade ettiğimiz gibi, burada sorun ne tek başına toplantılarda alınan ciddiyetsiz tutumlardır. Ne de gençlik hareketinin yeni gelişmelere gebe olduğu bir dönemde 6 Kasım’ın görev savma çerçevesinde bir eylemle geçiştirilmesidir. Bizi de kesen bir şekilde, ne yazık ki 6 Kasım vesilesi ile sermaye devletinin gençliğe yönelik saldırgan politikalarına karşı güçlü bir direniş hattı oluşturulamamıştır.
Ancak bir kısmını aktardığımız ve ne yazık ki başka örneklerle de genişletilebilecek gençlik örgütlerinin ciddiyetsiz tablosu, bizim payımıza bu direniş hattının oluşturulamamasında en temel engellerden biri olarak önümüzde durmaktadır.
Ankara DGB olarak, gençlik hareketini birleştirmeye ve gençlik örgütleri ile birlikte iş yapmaya verdiğimiz öneme rağmen bu gibi ciddiyetsiz yaklaşımlara hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimizi buradan bir kez daha dile getiriyoruz.
Başta ilgili gençlik örgütleri olmak üzere, gençlik hareketine karşı sorumluluk taşıyan tüm gençlik örgütlerini de gençlik hareketine karşı taşıdığımız sorumluluğun bilinci ile davranmaya davet ediyoruz.
Ankara Devrimci Gençlik Birliği