Paskalya yürüyüşleri üzerine

Paskalya yürüyüşleri militarist atmosferi dağıtıcı oldu

Yoğun ideolojik ve politik saldırlar altında gerçekleştirilen Paskalya yürüyüşleri Almanya'ya egemen kılınmak istenen militarist-ırkçı savaş histerisinin geriletilmesi bakımından önemli imkanlar yarattı.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 21 Nisan 2022
  • 19:00

Geleneksel olarak yapılan paskalya yürüyüşleri bu yıl Almanya'da geçen yıllardan farklı olarak savaş atmosferinde sermaye medyası ve iktidarları tarafından militarist histerinin hakim kılınmaya çalışıldığı bir ortamda gerçekleştirildi.

***

Almanya başbakanı Olaf Scholz, Hitler faşizminden sonra Federal Almanya tarihinin en büyük silahlanma programını açıkladığında Sol partiden (Die Linke) az sayıda milletvekili dışında karşı çıkan olmadı. Parlamentoda grubu bulunan faşist AFD'den sosyal demokratlara, yeşillerden CDU’ya FDP'ye kadar tüm milletvekilleri Scholz’u dakikalarca ayakta alkışladılar. O militarist seremonide Scholz bir ''dönüm noktası"nda olduklarını söylüyordu. Aynı telden çalan düzen partileri gibi sermaye medyası da silahlanma/militarizm histerisinin yayılmasında özel bir rol oynadı/oynuyor. Düne kadar söylediklerini bir çırpıda yutarak gerçekleri militarist histeriye kurban ederek 'yeni' duruma uygun yoğun bir propaganda savaşı başlattılar.

Sınırlı sayıda milletvekili dışında silahlanma lehine açıklamalar yapan sol parti yönetimi de rezil bir duruma düştü ve emperyalist savaş ve militarizme 'sol'dan destek verdiler. Partinin önde gelen temsilcisi ve popüler figürü Gregor Gysi devlet TV'si ZDF ekranlarından Batı ve NATO hakkında eleştirel olarak söylediği her şeyin "boşa gittiğini” açıklayarak kapitalist tekellerin militarist programına tam destek verdi. Estirilen militarist rüzgarın önünde utanç verici bir şekilde eğilen Gys'i, Belgrad'ın bombalanmasından Afganistan’ın yerle bir edilmesine, Irak işgalinden Libya ve Suriye'nin yıkılmasına, Yemen, Kürdistan ve Filistin'i günü birlik bombalayan batı emperyalist güçlerin, NATO ve müttefiklerinin işlediği savaş suçlarını -her zamandan farklı olarak- dilendirmekten özenle kaçındı/kaçınıyor.

'80'li yıllarda paskalya ve barış yürüyüşlerinde saçlarına taktıkları çiçeklerle yer alan Yeşillerin eş başkanlarının yerini alan şimdiki eş başkan ve Dışişleri bakanı Annalena Baerbock saçına çiçek takmak yerine kafasına geçirdiği miğferle panzerlerin önünde pozlar vererek tam bir utanmazlıkla savaş kışkırtıcılığı yapıyor. Diğer eş başkan Ekonomi Bakanı Robert Habeck ise Paskalya yürüyüşçülerine pasifizmin şu anda “uzak bir rüya” olduğunu vaaz ediyor. Ukrayna'nın (özünde ABD emperyalizminin savaş politikasının) silah göndermek dahil her alanda desteklenmesi gerektiğini söyleyen bu ‘yeşil’ politikacı sermayenin aktif hizmetçisi olarak barışı reddederken silahlanma, militarizm ve savaşa tam destek veriyor. Saldırganlık kervana katılan Liberal partili (FDP) Alexander Graf Lambsdorff bir adım daha ileriye giderek, "Bu tür yürüyüşleri organize eden insanlar aslında pasifistler değil, Putin'in beşinci koludur” diyerek militarizm ve savaş karşıtlığını tiksinti verici yalanlarla karalamaya çalışıyor.

Liberaller ve Yeşiller üzerinden başlatılan bu saldırganlığa 'sivil' örgüt temsilcileri ve medya grupları da katılarak suça ortak oldular. Yani sermayenin bütün aparatları koro halinde militarizm ve savaş histerisini kışkırtmaya devam ediyor. 

Ukrayna'daki savaş aynı zamanda Alman barış hareketi için de zorluklar yaratıyor diyerek 'hayıflanan' Leibniz Enstitüsü Hessen Barış ve Çatışma Araştırmaları Vakfı'ndan (HSFK) araştırmacı Claudia Baumgart-Ochse,”Silahsız barış yaratın” sloganın şu anda “naif” olduğunu iddia ediyor. Bu savaş çığırtkanı ‘sivil’ aktivist, savaş karşıtlarına, “İnsanlara sokağa kiminle çıktıklarını, eylemleri kimin organize ettiğini ve protestonun nedenlerinin neler olduğunu dikkatlice düşünmelerini” hatırlatıyor. Savaş baronlarının kuklası gibi konuşan bu zat aklınca paskalya yürüyüşçülerine gölge düşürmeye çalışıyor.

Aşağı Saksonya'nın SPD'li İçişleri Bakanı Boris Pistorius ise polis yetkililerine gönderdiği bir kararnamede Paskalya yürüyüşlerinde SSCB bayrağının (orak-çekiçli bayrak) taşınmasının yasaklandığını bildirerek provokatif bir ortam hazırladı.

***

Savaş borazanlığı yapan sermaye medyası da sahibinin sesi olduğunu bir kez daha ispatladı. Örneğin Stuttgarter Zeitung şunları yazdı:

“Ülkedeki güvenlik yetkililerinin bilgisine göre, aşırı solcular, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna'da savaş karşıtı gösterileri baltalıyor. Sadece Rus saldırganlık savaşını kınamıyorlar... NATO, ABD ve federal hükümeti de bazen "savaş çığırtkanlığı yapmakla suçlanıyor.”

 ''İçişleri Bakanı (Badenwürtemberg) Thomas Strobl (CDU), aşırılık yanlılarının gösterilerde siyasi mesajlarını kendi müşterilerinin ötesine taşıyarak aynı zamanda yeni destekçiler kazanmaya çalıştığı konusunda uyardı” diye yazan bu aynı gazete, egemenlerin anti-militarist hareketin güçlenmesinden duydukları endişeyi dile getiriyor.

Hitler faşizminden sonra en büyük silahlanma kampanyasını başlatan trafik lambası koalisyon (SPD, Yeşiller, Liberaller) hükümetinin estirdiği militarist havada gerçekleşen Paskalya yürüyüşleri 'sivil' kurumlar, partiler, medya grupları ve devletin karalama ve provokasyonlarına maruz kaldı. Ancak gözden düşürme ve korku iklimi yaratarak katılımı düşürme çabalarına rağmen Almanya çapında 130 ayrı yerde eylemler gerçekleştirildi. Eylemlerin yaygınlığı, savaşa ve militarizm karşıtı içerik, geçen yıllara göre katılımın daha kitlesel olması, gerici-militarist saldırganlığın boşa çıkartıldığını gösteriyor. 

***

Gerici saldırganlardan Liberal partili Lambsdorf'un 'beşinci kol' suçlamalarına yanıt veren Frankfurt Paskalya Yürüyüşü Komitesi sözcüsü Willi van Ooyen şunları söyledi: “Bay Lambsdorff, açıkçası hala Stalingrad'ın intikamını alması gerektiğine inanan bir aile geleneğinin parçasıdır.” Sözcü, bu yılki Paskalya yürüyüşçülerinin Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısını oybirliğiyle kınadıklarını, ancak agresif iç siyasi tartışmaları ve Ukrayna'ya sürekli silah gönderilip savaşa körükle gidilmesini de reddettiklerini belirtti. Sözcü, bu süreçte barış hareketinin kendisini “önemli ölçüde güçlendirmiş olduğunu” belirtti.

Paskalya yürüyüşlerinde yapılan konuşmaların çoğunda anti-kapitalist içerik oldukça zayıftı. Konuşmalarda daha çok barışçıl ticaret, müzakereler, diplomasi, silahsızlanma ve yumuşama yoluyla barışçıl bir Avrupa'ya katkıda bulunabilme hayalleri dile getirildi. Bununla birlikte 100 milyar avroluk silahlanma fonunun açıklanmasından sadece altı hafta sonra ve yoğun ideolojik ve politik saldırlar altında gerçekleştirilen Paskalya yürüyüşleri Almanya'ya egemen kılınmak istenen militarist-ırkçı savaş histerisinin geriletilmesi bakımından önemli imkanlar yarattı. Bu olguyu Rothe Fahne, Junge Welt gibi yayın organlarında çıkan haber-yorumlar, yürüyüşlere katılarak yerinde yaptığımız gözlemler ve Kızıl Bayrak'a gelen haberler de doğruluyor.

Şimdi esas olan bu hareketi daha ileri bir düzeye taşıyabilmektir.