Paris Katliamı'nın 60. yılında anma

Paris'te, 17 Ekim 1961 Paris Katliamı'nda öldürülen Cezayirliler anıldı.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 19 Ekim 2021
  • 08:00

Fransa’nın başkenti Paris’te, 17 Ekim 1961 Paris Katliamı’nda öldürülen Cezayirliler anıldı. 60. yıldaki anmaya, bugünlerde Cezayir’le yaşanan gerilimi düşürmek için katılması beklenen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da katıldı. Devletin bu katliamdaki rolüne ve katliamda rolü olan devlet yetkililerine değinmekten kaçınan Macron, katliamı “eşi benzeri görülmemiş bir olay” olarak nitelemekle yetindi.

17 Ekim 1961’de sayıları 40 bini bulan Cezayir kökenli göçmen, ırkçılığı ve Fransa’nın Cezayir’deki sömürgeciliğini protesto etmek için bir yürüyüş düzenlerler.

Tarihe geçen Paris Katliamı

5 Ekim 1961’de Paris ve civarını kapsayacak şekilde Cezayirliler için gece sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Karar, Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşçıları ile dayanışmayı engellemek için polis ve valilik tarafından alınmıştır. 40 bin civarında kadın, erkek ve çocuk bu ırkçı dayatmayı protesto etmek ve Cezayir Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ile dayanışmak için, 17 Ekim 1961 gündüzünde, Paris’in yağmurla ıslanmış sokaklarında yürüyüşe geçerler.

Fransız polisi, barışçıl başlayan yürüyüşe vahşice saldırır ve boyutları bugüne kadar resmi olarak hala saklanan bir büyük katliam gerçekleştirir. Bu katliam tarihe “Paris Katliamı” olarak geçer. Katliamda kimi kaynaklara göre 300, kimi kaynaklara göre 400, kimi kaynaklara göre ise çok daha fazla gösterici polis tarafından katledilir. “Devlet aklı”nın kararı ile saldırı emri, Nazi işbirlikçisi olarak nitelenen Paris Polis Müdürü Maurice Papon tarafından verilmiştir.

Bir kısmı hala hayatta olan görgü tanıkları, Paris’in Seine Nehri’nin o gün kan aktığını söylüyorlar. Tıpkı 1938 Dersim Katliamı’nda Munzur Çayı’nın kan aktığı gibi. Günlerce Seine Nehri’nden cesetler çıkarılır. Günler sonra Seine Nehri’nden çıkarılan en genç ceset, hayatının henüz başında ve sadece 15 yaşındaki bir çocuğa aittir. Yoldan geçen ve polisin vahşice saldırısına sessiz kalmayıp “Katil polis, faşistler” diye bağıranların üzerine yürüyen ve coplayan polisleri “Hayır, beyazları değil” diye bağırarak durduran polis amirlerine şahitlik etti o gün, Paris’in ıslak sokakları.

Katliamda öldürülenlerin yakınlarının tüm çabalarına rağmen, Fransa devleti bu katliamı görmezden geldi ve boyutlarını gizledi. Tarihçilerin “Fransız devleti, bu katliamın boyutlarını gizledi ve üzerini hep örtmeye çalıştı” tezi, katliamda öldürülenlerin yakınlarının iddialarını doğruluyor zaten.

Fransa devleti, ancak 37 yıl sonra, ilk defa 1998’de Paris Katliamı’nda 40 kişinin “öldüğünü” resmen kabul etti. Bu açıklama üzerine, tarihçi Jean-Luc Einaudi, gösteriye müdahale emrini veren Papon’a karşı 1999’da dava açar ve kazanır. Böylece katliamın kasıtlı yapıldığı ve bir devlet katliamı olduğu resmileşse de Fransa’nın derin devleti Paris Katliamını hala resmi olarak tanımış değil.

O gün yürüyüşe katılanlardan 14 bini aşkın kişi tutuklanmıştı. Hala hayatta olan tanıklar, “Coplarla, demir çubuklarla, tüfek dipçikleriyle, ellerine geçen her şeyle vuruyorlardı. Bizi otobüslerle Vincennes’teki bir kampa götürdüler. Çoğumuz kan içindeydik. Başımızdan, ellerimizden, sırtımızdan, kulaklarımızdan kanlar akıyordu. Biz orada dört gün, koyun gibi üst üste kaldık. Tek kelime ile korkunçtu yaşadıklarımız” diye anlatıyorlar katliamı.

17 Ekim 2001’de Paris’in solcu Belediye Başkanı Bertrand Delanoe tarafından, katliamda ölenlerin anısına, Seine Nehri üzerindeki Saint Michel Köprüsü’ne bir anıt dikilse de Fransa devletinin bu katliamı resmi olarak tanımama tutumu değişmedi. Keza Fransa Cumhurbaşkanı Macron 16 Ekim Cumartesi günü düzenlenen 60. yıl anmalarına katılmasına ve katliamı “korkunç bir olay” nitelemesine rağmen, katliamda Fransız devletinin doğrudan sorumlu olduğunu dile getirmedi.

17 Ekim 1961 Paris Katliamı’yla olduğu gibi, tarihindeki diğer katliamlarla da yüzleşmekten kaçan Fransa, Cezayir’deki sömürgeciliği döneminde (1830-1962) işlediği soykırımda katlettiği Cezayirli direnişçilerin kemiklerini Paris’teki “İnsanlık” Müzesi’nde (Musée de l’Homme) sergilemeye devam ediyor.