“Faşizm, proletaryayı çeşitli kategorilere bölmeye, hepsini birbirine, işsizi çalışana, yerli işçiyi yabancı işçiye düşürmeye ve sendikal sınıf hareketinin yıkıntıları üzerinde faşist örgütlerini kurmak için, bu bölünmüşlüğü sendikalara yaymaya çalışır.” Dimitrov
Almanya'da yılbaşı kutlamaları sırasında kadınların savaş sürgünü sığınmacılar tarafından taciz edildiğine dair medyada haftalarca yer alan haberlerden sonra, sığınmacılara ve sığınma hakkına karşı çok yönlü bir savaş açıldı. 'Hoşgeldiniz' maskaralığı yerini milliyetçi-ırkçı histeriye bıraktı. Savaş sürgünü sığınmacıların ne kadar asosyal ve barbar olduklarına dair hikayeler medyayı kapladı. Faşist partiler, toplumun en zayıf kesimini oluşturan mülteciler üzerinden kin ve nefretlerini kustular. Sosyal demokrat SPD'den muhafazakar CDU/CCU ve Yeşillere uzanan geniş bir yelpaze, sığıma hakkı ve sığınmacılara karşı “Alman hoşgörüsü” ve “yardımseverliği”nin istismar edilmesine sesiz kalınamayacağı kisvesi altında milliyetçi nefretlerini kustular. “Anavatanın namusunu” savunma konusunda tümü birden gardını aldı. Güvenlik güçlerinin ne kadar da yetersiz olduğunu hep birlikte keşfederek, polisin ve istihbarat teşkilatlarının güçlendirilmesini istediler. Bir polis devleti olan tekellerin devletini, bir an önce ihmal edilmiş 'ulusal güvenlik zaafiyetini' gidermek için harekete geçmeye çağırdılar. Paris saldırısında aynı iğrenç amaçları için kullanmışlardı.
Devlet-medya el ele 'anavatanın namusunu' korumaya
Sorunları çarpıtarak anlaşılmaz hale getirmekte burjuva medya ve devletler oldukça hünerlidirler. Onlar bu hünerlerini yeteneklerinden çok medya tekelinin mülkiyetini ellerinde tutma ayrıcalığına borçludurlar. 'Bin kişilik bir grup tarafından kadınların taciz edildiği' yalanlarını bu ayrıcalıklılarının verdiği olanaklarla gerçekmiş gibi pazarladılar. “Bin kişilik grubun” bir araya gelebilmesi ve aynı saatte harekete geçebilmesi için ortada bir örgütün olması lazım. Ne gam. SPD'li Adalet Bakanı Heiko Maas bu işe el atarak elinde hiçbir veri yokken Köln'de yeni yıl kutlamalarında kadınların maruz kaldığı cinsel tacizlerin organize ve önceden kararlaştırılmış olduğu yalanıyla gerici koroya katkıda bulundu. Burjuva medya ve devlet erkini elinde tutan politikacıların 'anavatanın namusunu korumak' için tepinmelerine, adalet bakanın varlığını ilan ettiği savaş mağduru mültecilerden mürekkep bir örgütü polis teşkilatı bulup (daha doğrusu yaratıp) ortaya çıkartamadığı gibi, olayın mağdurları olduğunu söyleyenler dışında bin kişilik örgütten tek bir faile bile ulaşamadılar. Mağdur, hem de yüzlerce mağdur olmasına karşın tek bir fail ortada yok.
'Halk savunması' birlikleri yasadışı değil endişeliyiz!
Medya-devlet işbirliğiyle yalan ve tek taraflı milliyetçi propagandayla yaratılan zehirli ortam meyvelerini vermeye başladı. 'Anavatanın namusunu' korumak için faşist çeteler durumdan vazife çıkartarak devletin kanatları altında harekete geçtiler. “Halk Savunması” adı altında toplanan çeteler sokaklarda devriye gezmeye başladılar bile. Bu durumu burjuva medya 'yetkililer endişeli' diye vermesine karşın, yetkililerin açıklamalarından görüyoruz ki hiç de söylendiği kadar 'endişeli' değiller.
Saldırı Birlikleri (SA) yerine “Halk Savunması”
Irkçı-milliyetçi dalga medya ve devlet desteğiyle hızla yayıldı. Faşist çetelerden oluşan suç örgütü “Halk Savunması” birlikleri sokaklarda göçmenlere yönelik kimlik kontrolleri ve saldırılar yapmaya başladılar. 10 Ocak akşamı Köln merkezinde 20 kişilik faşist grup 6 Pakistanlıya saldırırken, bu saldırıdan 20 dakika sonra beş kişilik bir grup aynı sokaktan geçen bir Suriyeliye saldırarak yaraladı. Mültecilerin oturma alanlarına yönelik zaten sürmekte olan saldırılarda da artış kaydedildi. Milliyetçi kudurganlık yüzme havuzlarına mültecilerin girişini yasaklamaya kadar tırmandırıldı. Kuzey Ren Westfalya'da bulunan Bornheim kentindeki belediyeye ait bir kapalı yüzme havuzuna erkek mültecilerin girmesi yasaklandı. Bu ırkçı karara karşı yükselen protestoları kent idaresi dikkate almayarak, nazist kararı uygulamaya devam edeceklerini açıkladı. Devlet ve medya yalana dayalı propaganda eşliğinde kışkırttıkları milliyetçiliğin zehirli zemininde Hitlerin ruhunu yeniden hortlattılar. Hitler döneminin 'Yahudiler buraya giremez' tabelalarının yerini 'Buraya mülteciler giremez' tabelası almaya başladı.
Haksız savaşlar, kadına yönelik örgütlü devlet suçlarını da koşullar
Kadın bedenine yönelik saldırının tarihi özel mülkiyetin tarihi kadar eskidir. Kadın bedenine yönelik saldırılar özel mülkiyetin evrimiyle at başı gitmiştir. Yılbaşı kutlamaları sırasında kadınlara yönelik olarak yaşandığı ileri sürülen taciz saldırısının en sert bir şekilde cezalandırılması öncelikle emekçilerin ortak bir talebidir. Zira bu ayrımcılık ve saldırıların öncelikli hedefleri her zaman emekçi kadınlar olmuştur. Ortadoğu’da süren gerici emperyalist rekabet savaşlarının da öncelikli kurbanları emekçi kadınlar olmuştur. Binlerce kadını seks kölesi yapan IŞİD, cephede başarılı olan militanlarına 'cariye' vaat ederken, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında "teselli kadınları" adı verilen çoğu Koreli yaklaşık 200 bin kadın da Japon ordusunun genelevlerinde seks kölesi olarak çalışmaya zorlanmıştı. Alman emperyalist tekellerinin öz evladı Hitler faşizminin suç dosyasının çok daha kabarık olduğunu ise bilmeyen yoktur.
Emperyalist amaçlar için her yol mubah
Kan emici yarasaların sorunu taciz saldırısına katılanların cezalandırılması değildir. Eğer böyle olsaydı, milliyetçiliği kışkırtarak cadı avı başlatmadan bunu pekala yapabilirlerdi. Alman tekelleri içerde ve dışarda daha baskıcı ve saldırgan bir politikaya toplumu yedeklemek için Paris katliamı gibi, yılbaşı tacizlerini de gerici amaçlarının manivelası yapmak istiyorlar. Ağaç yaşken eğilir misali, savaş sürgünü sığınmacıları korkutup biata zorlayarak zapturapt altına almayı da amaçlıyorlar.