İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs ve Ostermarsch yaklaşırken Almanya’da polis terörü tırmanmaya devam ediyor. Bununla yetinmeyen federal hükümet Alman ordusunun sokaklara çıkması için gerekli olan yasal ve toplumsal alt yapı hazırlıklarını da aralıksız sürdürüyor. Zira artan işsizlik ve yoksulluğa karşı pandemi sonrasında eylemlerin yükseleceğini biliyorlar. Her sınıf hesabını buna göre yapıyor.
Geçen hafta sonu Seebrücke inisiyatifi, Yunanistan’da ölüme terkedilen mültecilerin içerisinde bulundukları sefalete dikkat çekmek için dayanışma eylemleri düzenledi. Protestocular en az iki metre ara, maske ve eldivenler takarak barışçıl eylem için alanlarda toplandılar. Kamunun ve katılımcıların sağlığı için bütün önlemlerin alındığı ve sakin başlayan eyleme tahammül göstermeyen polis, eylemcilere saldırarak, çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Protestocular korona salgınına karşı tüm önlemleri almışken, salgını bahane ederek saldıran polis güçleri ise her türlü koruyucu önlem kuralını çiğnediler. Polis hiçbir koruyucu maske vb. takmadığı gibi, göstericilerin aralarında bıraktıkları mesafeyi de sabote etti. Frankfurt’da yaşanan bu saldırının aynısı Hamburg, Dresden, Halle ve Freiburg’da da yaşandı.
Yeşillerin yönettiği Baden-Würtemberg eyaletinde küçük bir kasaba olan Weinheim’da bir genç ise sosyal medyada protesto eylemi çağrısı yaptığı için gözaltına alındı. Evi aranan gencin bilgisayar vb. teknik eşyalarına da el konuldu. Daha sonra serbest bırakılan gencin bu eşyaları geri verilmedi.
Polisin zorbalığının hedeflerinden biri de Ruhrkömür AG (Ruhrkohle AG) tarafından işten çıkartılan madenciler grubuydu. Madencilerin işten çıkarılmaya karşı açılan davalara katılmaları polis tarafından engellendi.
Almanya’da birçok kent insansız hava araçlarıyla gözetim altında tutularak, halk arasında korku ve panik büyütülüyor. Toplumu zapturapt altında tutmak isteyen Alman devleti, polis terörünü tepe tepe kullanmayı sürdürüyor.
Kızıl Bayrak / Almanya