MLPD tarafından Gelsenkirchen’deki parti binası önüne yerleştirilen Lenin heykelinin açılışı dün düzenlenen coşkulu bir törenle gerçekleştirildi. Tören, saat 12.30’da MLPD (Almanya Marksist Leninist Partisi) merkez binasına ait açık alanda bir basın açıklamasıyla başladı. Basın açıklaması MLPD Genel Sekreteri Gabi Fechtner ve partinin teorik yayın kurulu sorumlusu Stefan Engel tarafından yapıldı. Açıklamayı, ulusal ve uluslararası düzeyde akredite olmuş yaklaşık 40 farklı yayın organı takip etti. Basın açıklamasında Yeni Zelanda’dan Rusya’ya, Fransa’dan Haiti’ye, Frankfurter Allgemeine’dan Bild gazetesine kadar çok sayıda televizyon ve gazete temsilcileri yer aldılar. Türkiye’den de basın olarak Kızıl Bayrak katıldı.
Gabi Fechtner ve Stefan Engel’in yaptığı ortak açıklamada şu başlıklar öne çıktı:
- Alman sermaye devletinin komünizme karşı çok özel bir şekilde anti propaganda yürüttüğü ve bu kirli propagandanın araçları olarak, başta belediyelere ait kurumlar olmak üzere, kiliseyi ve devlet okullarını alet ettiği bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Özellikle heykelin dikildiği alanın karşısındaki belediyeye ait binada komünizmi karalayan yüzlerce resim ve QR-kodlu doküman ve anmanın yapıldığı gün kolluk kuvvetlerinin koruması altında oraya getirilen bir grup ırkçı-faşist güruh da bunun en somut örneğini teşkil etmektedir. Gerici Alman burjuvazisi bu kampanyayı Şanlı Ekim Devrimi’nin 100. Yıl vesilesiyle ve onu karalamak adına 2017 yılında özel bir seferberliğe dönüştürdü. Liselerde özel etkinlikler, kiliselerde ayinler ve sokaklarda emekçilere dağıtılan broşürler aracılığıyla Ekim Devrimi’ni karalamak için çok ciddi bir faaliyet yürüttüler ve buna hala da devam ediyorlar.
- Kapitalizmin bir kriz düzeni olduğu, aşılmasının toplum nezdinde tartışıldığı ve arayışların olduğu bir süreçte bilimsel sosyalizmin teorik ve pratik temsilcisi olarak Vladimir İlyiç Ulyanov Lenin’in bu arayışlara aynı zamanda bir cevap olduğu ve bunun da tartışılması gerektiğinin altı çizildi. Ayrıca, Lenin’in diyalektik ve tarihsel materyalizmi teorik ve pratik açıdan en iyi temsil eden evrensel bir kimlik olarak anılmayı hak ettiği vurgulandı.
- Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi başta olmak üzere Bild ve WAZ gazeteleri adına komünizmi karalamak amaçlı provokatif sorular soruldu ve bu sorularda ‘heykellerin’ yıkıldığı bir dönemde Lenin heykelinin dikilmesinin ‘anlamsızlığına’ vurgu yapıldı. Verilen ustalıklı yanıtlarla gazeteciler susturuldu. Özellikle Stefan Engel’in, kişilerin ‘putlaştırılmasına’ karşı olduklarını, ama söz konusu şahsın insanlık için yaptıklarına, bilhassa temsilcisi olduğu dünya görüşüne biçilen değer üzerinden bu anıtın dikildiğine değindi. Ayrıca, istisnasız her kentte, milyonlarca insanın hayatına sebep olan başta Kayser Wilhelm olmak üzere bir dizi anıta sözü olmayanların, özellikle de Lenin gibi bir şahsiyet söz konusu olduğunda tek bir olumsuz söz söylemeye hakkı olamayacağını vurguladı.
- Gabi Fechtner hem basın açıklaması esnasında hem de açılış öncesi yaptığı konuşmada, Hitler’in 1920 yılında Lenin’i ‘toplu katliamcı’ olarak nitelendirmesinin bugüne kadar Alman devletinin ve burjuva tarihçilerinin temel bir bakış açısı olageldiğini belirtti. Bu yaklaşımı, bilindik çarpıtılmış Alman tarihinin tipik örneklerinden biri olarak gösterdi.
- Yeni Zelandalı muhabirin, Lenin heykeli dışında bu konuda başka bir çalışmalarının olup olmadığı sorusunu, MLPD’liler gelecekte Marx’ın heykelini de yanına dikeceklerini duyurarak cevapladılar. Yine bir başka gazetecinin neden Alman devrimcilerinden Karl Liebknecht veya Ernst Thälmann değil de Lenin sorusunu ise Stefan Engel cevapladı. Engel, bahse konu olan kişilerin Alman devrim tarihinde tartışılmaz bir yere sahip olduklarını, ancak Lenin’le bu konuda bir kıyaslamanın söz konusu olamayacağını söyledi. Devamında hem Gabi Fechtner hem de Stefan Engel, isimlerinden de anlaşılacağı üzere partilerinin Marksist-Leninist bir parti olduğunu ve Marks’ın da heykelini bu alana dikerek, antikomünist propagandaya karşı bir cevap vereceklerini sözlerine eklediler. Dikkat çekici olan şey ise, her ikisinin de hem basın açıklamasında hem de yaptıkları açılış konuşmalarında Stalin ve Mao’nun devrimler tarihindeki önemlerine vurgu yapmaları, fakat altını çizerek, kendilerinin “Maoist ve Stalinist” olmadıklarının ve bu liderlerin de Lenin’le hiçbir zaman kıyaslanamayacağının altını çizmiş olmalarıydı.
- Gabi Fechtner özellikle Batı Almanya sınırları dahilinde ilk kez bir Lenin heykelinin dikiliyor olmasının önemine döne döne vurgu yaptı.
12.30’da başlayan basın açıklaması 13.45’te bitirildi.
Saat 14.00’da başlayan resmi törene MLPD 300 kişi beklerken 1.000’in üzerinde bir katılım gerçekleşti. Coşkulu bir açılış konuşması yapan Gabi Fechtner’in ardından sahneye çıkan Stefan Engel’in özellikle de polis koruması altında olan 30 metre ilerdeki ırkçı-faşistlere dönük ajitatif konuşması kitle tarafından coşkuyla karşılandı. Kapitalizmin içinde bulunduğu krize vurgu yapan Stefan Engel konuşmasında yegane çözümün, bugün buraya anıtı dikilen Lenin’in açtığı çığırda yürümek olduğunu dile getirdi. Ayrıca, bu alana dikilecek olan Marx’ın anıtını duyurması kitle tarafından beklenmedik büyük bir coşku ve sloganlarla karşılandı. Daha sonra Enternasyonal marşı eşliğinde ve alkışlarla Lenin anıtının açılışı yapıldı.
Program, uluslararası örgüt temsilcilerinin yaptığı konuşmalarla devam etti. İlk konuşma TKİP-YD adına yapıldı ve takibinde ATİF, ADHF, Almanya Filistin Topluluğu, Marx-Engels Vakfı, Alman-Rus Topluluğu, Almaya Kürdistan Topluluğu KON-MED, Kuzey Kore Dostluk Topluluğu, Eritre ve Etiyopya Temsilcileri, Haiti Yeni Komünist Partisi NPCH-ML, Roter Morgen Hollanda, Kolombiya temsilcisi, İsviçre Marksist-Leninist Grup, TKP/ML Münih tutsakları adına temsilci, TKP/ML-Maoist ve Avrupa Halk Cephesi mesajlarını okudular.
Etkinlik saat 17:30 sularında sona erdi.
Kızıl Bayrak / Essen
Lenin heykelinin açılış töreninde TKİP Yurtdışı Örgütü adına sunulan mesaj:
Tüm zamanların en büyük devrimcisi!
Sevgili dostlar, yoldaşlar,
Partiniz MLPD’yi bu anlamlı etkinliğinden ötürü kutluyor, içten devrimci duygularla selamlıyoruz.
Engels Marx’ı tanımlarken, “O her şeyden önce bir devrimciydi” demişti. Bu aynı tanım en derin ve en tam anlamını, Lenin kişiliğinde ve tarihsel eyleminde bulur. Bunun gerisinde Lenin’in yaşadığı çağ, emperyalizm ve proletarya devrimleri çağı gerçeği vardır. Lenin, bu çağın ihtiyaç duyduğu proleter devrimci önderlik ihtiyacına, teoride olduğu kadar pratikte de en tam biçimde yanıt veren benzersiz bir devrimci olmuştur.
Lenin, temellerini Marx ve Engels’in attığı devrimci dünya görüşünün kararlı, tutarlı ve son derece yaratıcı bir izleyicisi olmakla kalmadı, onu tam bir başarıyla pratiğe de uyguladı. Ve nihayet, proleter devrimler çağını bizzat açan muzaffer bir devrimle taçlandırdı. Bu büyük tarihsel başarının gerisinde, Lenin’in, Marksizm’in devrimci sınıf özüne ve yöntemine titizlikle bağlı kalırken, onu çağın yeni koşullarına başarıyla uygulaması ve böylece de bu yaratıcı çaba içinde geliştirmesi gerçeği vardır.
Lenin’in anlamak, böylece tarihte yerli yerine oturtabilmek için, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’ne bakmalıyız. 20. Yüzyıl, bizzat Ekim Devrimi’yle önü açılan bir devrimler yüzyılı oldu. On yıllar boyunca halk devrimleri ve milli kurtuluş devrimleri birbirini izledi. Fakat Ekim Devrimi, bu devrimler zincirinin sıradan bir ilk halkası değildi. O anlamı, önemi, kapsamı, etki ve sonuçları bakımından tüm öteki devrimlerden temelden farklıydı. Tüm bu devrimlerin yalnızca önünü açmakla kalmadı, teorisi ve taktiğiyle onlara yol da gösterdi. Bu konumu ve karakteriyle Ekim Devrimi, hala da aşılamamış muazzam bir evrensel tarih olayı olarak durmaktadır önümüzde.
İşte Lenin böyle bir devrimin baş mimarıydı. Teoride olduğu kadar pratikte de.
Lenin teori planında devrimci işçi hareketinin Marx ve Engels’ten sonra yetiştirdiği en büyük devrimci düşünürdür. Çağımızı ve bu çağda proleter devrimin temel sorunlarını anlamayı ona borçluyuz. Ama öte yandan Lenin, dünya devrimci işçi hareketinin yetiştirdiği en büyük devrimcidir de. Ve o bu açıdan benzersizdir.
Tarihte sömürüye ve özel mülkiyete dayalı sınıf düzenine ilk büyük ve etkili darbe onun önderliğinde vuruldu. Sınıfların ve sömürünün olmadığı yeni bir toplum düzeni kurmaya yönelik ilk büyük tarihsel adımlar, onun yol göstericiliğinde atıldı. Bu bile Lenin’in neden tüm zamanların en büyük devrimcisi olduğunu ve öyle de kalacağını gösteremeye yeter.
Engels’in sözünü ettiğimiz ünlü konuşmasını bitirirken Marx için söylediklerini, Lenin için de tekrarlayabiliriz: Adı yüzyıllar boyu yaşayacak, eseri de!
Yaşasın Lenin! Yaşasın Marksizm-Leninizm!