Irak’taki ABD işgal güçlerinin Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi'nin Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi El Mühendis’i katletmesi geniş yankılar uyandırdı. İki komutanın yanlarındaki bir grup insanla birlikte Bağdat yakınlarında katledilmesi bölgedeki gerilimi tırmandırıyor. Katliamı gerçekleştiren ABD-İsrail ikilisi, Ortadoğu’da esas misyonlarının kan dökmek olduğunu bir kez daha ispatladılar.
Emperyalist-siyonist küstahlık
Irak’ı IŞİD’den kurtarma savaşında kritik rol oynayan Haşdi Şabi güçleri ‘ABD-İsrail-Körfez şeyhleri’ cephesinin hedefindeydi. Siyonist İsrail ordusu geçen ay ABD’nin yardımıyla Haşdi Şabi karargahlarına saldırılar düzenlemişti. Geçen hafta ise hem Irak hem Suriye’deki karargahlara saldıran ABD 31 kişiyi katletmiş 50’den fazla kişiyi yaralamıştı. Katledilenlerin cenaze törenleri ABD karşıtı gösterilere dönüşmüş, başkent Bağdat’taki özel korunaklı Amerikan büyükelçiliği kuşatılmıştı. Gösterilerde ABD askerlerinin Irak’tan çıkarılması, büyükelçinin sınır dışı edilmesi, elçiliğin kapatılması gibi talepler yükseltilmişti.
Saldırı, ABD askerlerinin Irak’tan kovulması tartışmalarının gündemde olduğu günlerde gerçekleşti. Böyle bir atmosferde iki komutanın katledilmesi, emperyalist-siyonist küstahlığın vardığı boyutu gözler önüne serdi. Ortadoğu’da zayıflayan gücünü saldırganlığı arttırarak korumaya çalışan ABD, yaptığı katliamla, bölgedeki çatışmaları tırmandırarak, daha çok kan dökerek, sarsılan egemenliğini ayakta tutamaya çalışıyor.
Küstahlıkta sınır tanımayan ABD-İsrail ikilisi, yine de çok rahat değil. Nitekim ABD’nin Bağdat büyükelçiliğinde işlemler durdurulurken, elçilik yetkilileri, Amerikan vatandaşlarının Irak’ı acilen terk etmeleri çağrısında bulundu. Öte yandan İran’la gerilimi arttırmak istemediklerini söyleyen Trump’ın Dışişleri Bakanı ise, Çin’in devreye girmesi için girişimde bulunduğunu açıkladı. İsrail ordusu ise alarma geçti. Yunanistan’ı ziyaret eden siyonist başbakan Benyamin Netanyahu’nun da ziyareti yarıda keseceği bildirildi. İsrail Savunma Bakanlığı’nın da tüm güvenlik yetkililerini başkent Tel Aviv’e çağırdığı bildirildi. İşledikleri suçun farkında olan ABD-İsrail ikilisi, verilecek karşılığı hesaba katarak hareket etmek durumunda kalıyor.
“Katilleri mutlak bir intikam bekliyor”
Saldırının hedefindeki İran’dan yapılan açıklamalarda, katillerin bedel ödemeye hazır olması gerektiği vurgusu öne çıktı. Süleymani’nin yolundan gidileceği, Kudüs Gücü’nün Süleymani tarafından hazırlanan programı uygulamaya devam edeceği belirtildi.
Süleymani’nin öldürülmesinin ardından açıklama yapan İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, “Süleymani’yi öldüren katilleri mutlak bir intikam bekliyor. Süleymani’nin öldürülmesi, ABD ve İsrail’e karşı direnişin motivasyonunu ikiye katlayacak” ifadelerini kullandı. Bu arada Hamaney, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin yerine Tuğgeneral İsmail Gani’yi atadı.
Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, ABD askerlerinin Irak’ı terk etmesi gerektiğinin savunan Mukteda es Sadr gibi liderler tarafından yapılan açıklamalarda da katliam kınandı. Bu liderler ABD’ye karşı direnen güçlerin geri adım atmayacağı, tersine ABD-İsrail saldırganlığına karşı direnişin daha kararlı bir şekilde devam edeceğini söylediler. ABD-İsrail karşıtı güçlerin liderlerinin tümü, katliamın hesabının sorulacağı konusunda herhangi bir tereddüt olmadığı mesajını verdiler.
Saldırganlık ABD-İsrail karşıtlığını güçlendiriyor
Saldırı ABD’deki İsrail destekçisi lobilerini, ırkçı-siyonist İsrail rejimini, ortaçağ artığı Körfez şeyhlerini, medyadaki bir takım AKP tetikçilerini sevindirmiş görünüyor. Ancak bu sevincin uzun sürmeyebilir. ABD-İsrail-IŞİD karşıtı direnişin sembol ismi haline gelmiş Kasım Süleymani gibi bir komutanın öldürülmesi, komuta ettiği güçler açısından büyük bir kayıptır. Ancak bu güçlerin donanımı, eğitimi, deneyimleri, kararlılıkları dikkate alındığında, dengelerde kayda değer bir değişimin olması beklenmiyor. Öte yandan bu güçlere destek veren halk kitlelerinin ABD-İsrail-Körfez şeyhlerine duydukları tepki de artacaktır.
İran’la müttefiklerinin bu küstahça saldırıya karşılık vermesi kaçınılmaz. Karşılığın nasıl olacağını, zamanlamasını, seçilecek hedefleri, kullanılacak araçları saptamak zaman alabilir. Kesin olan ise, ABD-İsrail çıkarlarını hedefleyecek hamlelerin yapılacak olmasıdır. Amerikan askerlerinin Irak’tan kovulması talepleri daha da artacak. Irak’ta işgalci ABD askerlerinin varlığını savunmak artık kolay değil.
ABD-İsrail ikilisinin saldırganlığı-küstahlığı sınır tanımasa da, bölge genelinde zayıflamaya devam edecek. Bu saldırı ABD-İsrail karşıtı güçleri zayıflatmak bir yana, kararlılıklarını arttıracak. Halkların emperyalist-siyonist güçlere karşı biriken kini ise daha da derinleşecek. Elbet bu güçler bölgesel bir savaşı tetikleyerek halkları yeni yıkımlara sürükleyebilir. Ancak zafer kazanmalarının koşulu yoktur. Nitekim 2003’te yüz binlerce askerle Irak’ı işgal ettiklerinde bile zafer kazanamamışlardı.
Ortadoğu’da ABD-İsrail karşıtlığı yaygındır. Bu saldırılarla daha da yaygınlaşacak. Buna rağmen bölge halklarının en büyük handikabı halen anti-emperyalist/anti-siyonist birleşik-devrimci bir direniş hattından yoksun olmalarıdır. Halihazırda öne çıkan İran eksenli direniş kuşkusuz hem haklı hem meşrudur. Ancak bu hat, temsil ettiği siyasal İslamcı çizgisiyle bölge halklarını birleştirme imkanından yoksun olduğu gibi, İran egemen sınıflarının çıkarlarını da gözetmektedir. Oysa yüz yıldan beri Ortadoğu halklarının kanını döken emperyalist-siyonist güçlerle suç ortaklarının bölgeden sökülüp atılabilmeleri için halkların birleşik devrimci direnişinin örülmesi şarttır.