13 Mart Çarşamba günü Berliner Zeitung'un bir WhatsApp grubunun yazışmalarına dayandırdığı haberi, Gazze halkının içerisinde bulunduğu dramatik durumu en kör gözlere bile sokacak nitelikteydi. Siyonist devletin askeri kuşatması altında bulunan, havadan ve karadan bombalanan, hastane, okul ve alt yapısı yok edilen, nüfusunun %90’a yakını göçe zorlanan Gazze halkına karşı soykırım politikası sadece bombalarla değil, açlık ve kıtlık silahıyla da sürdürülüyor.
Berliner Zeitung gazetesi dünyadan tecrit edilen Gazze'nin durumunu, ''Gazze'nin kuzeyindeki insani durum hakkında bir fikir edinmek zor. Uluslararası yardım görevlileri Gazze Şeridi'nde sadece istisnai durumlarda faaliyet gösterebiliyor. Faaliyet alanlarını Gazze'nin güneyinde Mısır sınırına yakın bölgelerle sınırlamak zorunda kalıyorlar” ifadeleriyle tasvir ediyor.
İsrail ve Mısır savaşın başından bu yana yabancı gazetecilerin Gazze Şeridi'ne girişine izin vermiyor. Uluslararası medya Gazze'deki durumu ancak yerel personelin yardımıyla haberleştirebiliyor. İsrail savaş makinesi ise yerel gazetecileri özellikle hedef alıyor. 130’dan fazla gazeteciyi katleden İsrail, gerçeklerin dünyaya ulaştırılmasına engel olmaya çalıştı ancak başarılı olmadı. zira gazeteciler ölüm tehditlerine rağmen işlerini yapmaya devam ettiler.
“Gazze Şeridi'nin tamamen yıkılmış olan kuzeyine ulaşmak özellikle zor. Yollar moloz yığınlarıyla kapanmış, internet ya da elektrik neredeyse hiç yok” ifadeleriyle durumu özetliyor gazete.
Gazze'nin yaklaşık 2,3 milyon kişiden oluşan nüfusunun soykırım savaşıyla birlikte yüzde 80'ni Refah'ın güneyindeki Mısır sınırı yakınlarına sürüldü. Kapasitesinin kat kat üzerinde bir nüfusu barındıran güneyde de gıda tedariki günden güne zorlaşıyor. Uluslararası örgütler, işgalci İsrail ordusunun yardım malzemesi taşıyan kamyonların sınırdan geçmesini engelleyerek gıda malzemelerinin ulaşımını sekteye uğrattığını sık sık dile getiriyorlar.
1 Mart'ta kuzey Gazze'ye ulaşan Birleşmiş Milletler yardım dağıtımı ekibi etrafından toplanan kalabalığa ateş açan İsrail askerleri 100'den fazla kişiyi katletti. Sadece hava yoluyla ulaşımın sağlandığı Gazze şeridinde 8 Mart’ta arızalı bir paraşütle yapılan yardım sevkiyatı da çok sayıda kişinin ölümüne sebep olmuştu.
BM, Gazze'de kıtlık yaşanacağı konusunda defalarca uyarılar yaptı. BM'nin Dünya Gıda Programı (WFP), Gazze'de 600,000 kişinin en kötü açlık kategorisinde olduğunu defalarca dile getirmesine rağmen Gazze'deki soykırım ablukası devam ediyor. Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı yetkilileri onlarca bebeğin açlıktan öldüğünü açıkladılar. Buna rağmen ne “demokrasi” lafları gevelemeye meraklı olan emperyalist şeflerin, ne Tayyip Erdoğan gibi “Gazze hamisi” dinci riyakarların kılı kıpırdadı.
***
Evleri yakılıp yıkıldığı için barınak olarak kullanılan eski bir okulda yaşayan 4 bin kişiden biri olan, okulun eski öğretmenlerinden Mohammed Jaber El Kasseih durumu şöyle izah ediyor:
“Çocuklarımız çok zayıfladı, bir deri bir kemik kaldılar. Okuldaki diğer ailelerin çocukları da yetersiz beslenmeden dolayı çoktan öldü. Yetişkinler de yetersiz beslenmeden muzdarip. Herkes kilosunun en az yarısını kaybetmiş durumda.”
Açık olan sınırlı sayıda dükkanın camlarında "Sebze yok, et yok, balık yok" diye yazıyor. Sadece tatlı ve atıştırmalık satan dükkanlar var. Onlar da korkunç fahiş fiyatlarla satıyorlar.
***
Siyonist devlete verdikleri çok yönlü destekle Akdeniz’in sahil kentlerinden biri olan Gazze'yi su ürünlerinden bile mahrum bırakan, Gazze'de tam bir insanlık trajedisi yaşanmasının sorumlusu olan ABD ve AB emperyalistleri suçlarını gizlemek için bölgeye “yardım” ulaştırmak için Kıbrıs’tan bir deniz köprüsü kuracaklarını ve “yardımları” buradan ulaştıracaklarını yüzleri kızarmadan söylüyorlar.
Bombalamalarla veya açlıkla sürdürülen soykırım savaşının bir numaralı sorumlusu olanlar, TV kanallarını kullanarak “Kıbrıs'tan deniz köprüsü oluşturacağız” martavalları eşliğinde sürdürdükleri manipülatif propagandalarla batı kamuoyunun İsrail’in yaptığı soykırıma karşı yükselen tepkisini bastırmaya çalışıyorlar. Oysa bu konuda zerre kadar samimiyetleri olsaydı, İsrail’i soykırım saldırısını durdurmaya zorlarlardı. Zaten batılı emperyalistlerin para desteği ve mühimmat tedariki olmasaydı Siyonist cellat takımının savaşı sürdürmesi mümkün olmazdı.
Gazze'de yaşanan soykırım ve kıtlık trajedisinin sorumlusu olan ve savaş ekonomisinden beslenen ABD emperyalizmi tam bir küstahlıkla, Gazze’de yaşanan insani felaket orta yerde dururken Ukrayna için acil silah yardım paketini onayladığını duyurdu. Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan 12 Mart’ta Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada, planlanan paketin 300 milyon ABD doları değerinde olduğunu ve paketin diğer şeylerin yanı sıra çok sayıda top mermisi içerdiğini söyledi.
Sözcü, "mütevazı bir miktar" olarak tanımladığı savaş mühimmatının “Kiev'e sadece kısa bir süre için yardımcı olabilecek” diyerek sızlanıyor.
"Bu miktar Ukrayna'nın savaş alanındaki ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli değil ve önümüzdeki haftalarda Ukrayna'nın mühimmatının tükenmesini engellemeyecek" diye hayıflanan sözcü, savaş ateşine daha çok benzin dökmek için Kongreyi harekete geçmeye çağırdı.
Ebegümeci bulamamaktan korkan milyonlarca insan
300 milyon dolarlık “mütevazi miktarda” savaş mühimmatıyla Ukrayna'da savaş ateşine benzin taşıyanların eserlerinden biri olan Gazze'de, öğretmeni olduğu okulun sığınmacısı durumuna getirilenlerden biri olan Mohammed Jaber El Kasseih Filistin’deki milyonlarca insan gibi un ve diğer yiyeceklerin hayalini kuruyor. “Bütün gün hiçbir şey yemiyoruz ve akşamları ölüyormuş gibi hissediyoruz. Her gün yediğimiz tek şey ebegümeci. Ama onu bile bulmak zor. Sadece yağmur mevsiminde yetişiyor ve o da yakında bitecek” diyen El Kasseih, ebegümeci bitecek diye korkmaya başladıklarını belirtiyor.
Soykırım yapan İsrail’e milyarlar akıtmak, milyonları açlığa terk etmek, Ukrayna savaşının ateşine sürekli benzin dökmek: Kapitalist-emperyalist barbarlığın gerçek ve net tablosu budur işte.