İşgalci İsrail ordusunun Gazze’ye dönük saldırısını açıktan destekleyen ülkelerin sayısı günden güne azalıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ((BMGK) yapılan son oylamada, Siyonist savaş çetesinin arkasında duran tek devlet Amerika oldu. Bir dönem “dünya jandarması”, halen de dünyanın en güçlü, en haydut emperyalist devleti olan ABD için bu duruma düşmek, diplomatik açıdan tam bir iflastır. Her saldırıda ABD’nin vazgeçilmez suç ortağı olan İngiltere bile son oylamada çekimser kaldı.
Cezayir tarafından BMGK’da görüşülmek üzere sunulan tasarıda “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının sona erdirilmesi” ve “acil insani ateşkes” talep edildi. Oylamada İngiltere çekimser oy kullanırken, daimi ve geçici 13 üye ülke ise kabul oyu verdi. Veto hakkını kullanan Jeo Biden yönetimi, bir kez daha “Gazze’de soykırıma devam” kararını dünyaya ilan etti. Biden yönetimi daha önce de bu yönde yapılan oylamalarda veto hakkını kullanmıştı.
ABD’nin veto kararına cevap veren Çin'in BM Büyükelçisi Zhang Jun şunları söyledi: "Sahadaki durum göz önüne alındığında, acil bir ateşkesten kaçınmaya devam etmek, katliamın devam etmesine yeşil ışık yakmaktan başka bir şey değildir… Çatışmanın yayılması tüm Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırıyor ve daha geniş bir savaş riskinin artmasına neden oluyor. Sadece Gazze'deki savaşın alevini söndürerek cehennem ateşinin tüm bölgeyi sarmasını önleyebiliriz."
Aralarında Fransa’nın da olduğu ABD’nin müttefiki bazı devletlerin temsilcileri de veto kararını eleştirdi. Diplomatik izolasyon içinde kalan ABD’nin BM temsilcisi veto kararını, “Ateşkes tasarısının savaşı sona erdirmeye yönelik görüşmeleri tehlikeye atacağı” iddiasına dayandırdı. Bu pespaye lafları elbette ciddiye alan olmadı. Zira süreci izleyen herkes İsrail’in soykırım suçunu işlemeye devam etmesinin aynı zamanda bir ABD kararı olduğunu biliyor.
Oylama yapılamadan önce Tel Aviv’deki Siyonist savaş çetesinin başı Binyamin Netanyahu, "Savaşı tüm hedeflerine ulaşana kadar sürdüreceğiz” diye açıklama yaparak, Refah’a saldırı için hazırlık yaptıklarını ilan etti. İsrail saldırısından önce 250 bin kişinin yaşadığı Refah’a 1,3 milyon kişi yığılmışken buraya kara saldırısı başlatmak soykırımı bir üst aşamaya çıkartmak anlamına geliyor.
Refah’a kara saldırısının ne anlama geldiğini Biden ve çetesi de biliyor elbette. Nitekim Washington’daki savaş kundakçıları da Refah'a yönelik büyük bir kara harekatının sivillere daha fazla zarar vereceği, daha fazla sivilin öleceği, daha fazla insanın yerinden edileceğini söylüyor.
Refah’a kara saldırısı konusunda güya İsrail’i “uyaran” Biden yönetimi, BM’de ise soykırıma dur diyebilecek bir kararı veto etti. Birbirini inkar eden bu tutumlar, Biden yönetimindeki ucubeleşmenin vardığı boyutu göstermesi bakımında çarpıcıdır.
Gerçekte Gazze’de işlenen soykırım suçu, Siyonist İsrail’in olduğu kadar ABD emperyalizminin de suçudur. Biden yönetiminin 7 Ekim’den bu yana attığı her adım bunu kanıtlar niteliktedir. Siyonist şefleri sözüm ona “uyarması”, dünya nezdinde teşhir olan barbar suratına bir tutam makyaj sürme çabasından ibarettir. Ancak BMGK gündemine önemli kararlar geldiğinde, soykırımın durdurulmasını engelleyerek suratına takmaya çalıştığı iğreti maskeyi çöpe atmak zorunda kalıyor.
Biden’i de Siyonist savaş çetesini de açmaza alan şey, Filistin halkının direnişini kırma noktasında aciz kalmalarıdır. Bu koşullarda kalıcı ateşkes, Siyonist rejim için -elbette ABD için de- ahlaki, siyasi, diplomatik bir hezimet olacaktır. Çünkü soykırım yapmak, yakıp yıkmak, barbar olduğunu dünyaya göstermek dışına bir başarıya ulaşabilmiş değiller. Sarıldıkları son “silah”, Filistin halkını açlığa-susuzluğa mahkum ederek toplu kırımla yüz yüze bırakmaktır. ABD-İsrail ve suç ortaklarının bunu yapacak kadar vahşi olduklarına kuşku yoktur. Ancak buradan “zafer” devşirebileceklerinin hiçbir garantisi bulunmuyor.