- Bir önceki seçimler sürecini ve hak gasplarını biraz anlatır mısınız?
Bir önceki seçimler 2018’de oldu ve 311 oyla çoğunluğu sağladık. Fakat patron bizim dışımızdaki üç ayrı listeyi birleştirerek istediği insanları yönetime getirdi. Ve seçim sonrasında “Enternasyonal” liste olarak bize “artık işiniz bitti!” tehditleriyle naralar attılar.
2018’de yönetime gelenler, ilk iş olarak işçilerin Lufthansa yönetimine karşı açılan davaları tek tek geri alarak patron yanlısı temsilciler olduklarını bir kez daha ispat ettiler. Böylelikle Lufthansa işçisi için sancılı ve zor bir döneme girmiş olduk. Bu seçimlere yapılan önce -4 yıllık süreçte- “işçi fazlalığımız var”, “firma kapanacak” vb. bir dizi söylemlerle işçileri belirsizlik ve endişe içinde bıraktılar.
Fakat Enternasyonal Liste’nin öncü işçileri olarak pandemi sürecinde işçi arkadaşlarımızla sürekli bir araya gelerek sorunlarımızı konuştuk, firma satılırsa, işçi atılırsa neler yapmamız gerekir üzerinden birçok bilgilendirme toplantıları yaptık.
Sorunlarımız ortak, çözümü de ortak!
- Pandemi dönemeinde ve Lufthansa’nın satılmasıyla ne tür hak gaspları yaşadınız?
Pandemi süreci devam ederken 2020 sonunda Lufthansa Gategourmet firmasına satıldı. Bir yıl eski haklarımızdan yararlandık. Bu bir yıl içinde özellikle 30-35 yıllık işçi arkadaşlarımız “ne olacak” diye kara kara düşünmeye başlamıştı. Tüm işçiler arasında büyük bir tedirginlik, korku ve bilinmezlik hakimdi. Özellikle eski işçileri farklı bölümlere gönderip mobbing uygulayarak işten çıkmalarını hedeflediler.
Enternasyonal Liste olarak bizler, işçi arkadaşlarımıza sürekli mücadelenin önemini, yolunu, yöntemini anlattık, yaşadıkları sorunlara çözümler üretmeye çabaladık. Biz öncü işçiler olarak, bu arkadaşlara nasıl umudu yeşertebileceğimizi düşünmelerini sağladık.
Örneğin pandemiyi fırsat bilen Gategourmet firması kimi işçi arkadaşlarımızın maaşlarını yatırmadı. Enternasyonal Listesi’ndeki öncü arkadaşlarımız bu sorunla ilgilendi. Birçok işçi arkadaşlarımız maaşlarını alırken kimi arkadaşlarımızın davaları ise halen sürüyor.
2022’de saat ücretlerimiz düşürüldü ve maaşımızda 600-700 Euro kadar bir kayıp yaşandı. Havaalanında çalıştığımızdan dolayı verilen yıpranma payı kaldırıldı. Yapacağımız uçuşlarda anne-baba, eş ve çocuklarımız yararlanırken bu hakkımız da kırpıldı. Artık anne ve baba bu haktan hiçbir şekilde yararlanamazken, çocuklar belli bir yaşa kadar yararlanabiliyorlar. Yani şimdilik sadece kendimiz ve eşimiz yararlanabiliyor.
Pandemi sürecinde bazı havayolu şirketinde ve havaalanı işletmesinde işçiler atıldı. Onların eylemlerine yine Enternasyonal Liste öncülüğünde güçlü bir şekilde destek verdik, yanlarında olduk. Çünkü tüm işçiler birleşir ve sınıf dayanışmasını büyütürse ve tek yumruk gibi hareket ederlerse, işte o zaman tüm işçilerin kazanacağı kanısındaydık. Bu yüzden her türlü dayanışmayı sağlamaya ve çevremize yaymaya çalıştık.
Biz öncü Lufthansa işçileri olarak, böyle bir dayanışma örneği gösterirken kapitalist sistemin işçileri korkunç bir şekilde ayrıştırdığını ve yabancılaştırdığını gördük. Yani işçiler arasında şunu duyabiliyorduk, “o bizim firmamız değil, bizi ilgilendirmiyor!” deniyordu. İşçilerin bu tablosunu daha iyi görerek, bu soruna karşı her işyerinin öncüleriyle bağ kurarak, “ortak komite ortak direnişi” örmeye ve çıkarlarımızın aynı olduğunu göstermeye çalıştık.
Özellikle BİR-KAR’lı işçi arkadaşlarımız, bize deneyim ve birikimlerini aktararak her zaman yanımızda yer aldılar. Bu bizim için en büyük şanstı diyebilirim.
2022’ye girdiğimizde ilk aldığımız maaşlarla birlikte kapitalistlerin bizi iliklerimize kadar sömürdüğünü hissettik. Bir yıl önce endişe ettiklerimiz aslında hiçbir şeymiş, asıl saldırı yeni başlıyormuş. Pandeminin ardından sanki Ukrayna savaşını da işçiler çıkarmış gibi hak gasplarının ardı arkası kesilmedi. Kesilen ücretler yetmiyormuş gibi az işçi ile çok iş yapılmaya çalışıldı. Bu saldırı karşısında çoğu işçi “ben şimdi ne yapacağım!” çaresizliğine kapıldı ve umutsuzluğu sürüklendi.
“Eski” ve “yeni” işçi arasında ücret makası alt seviyede hemen hemen eşitlendi. 10 yıllık olan işçilerin maaşları asgari ücretin altına düşerken, 30 yıllık işçi arkadaşların ücretleri asgari ücrete yakın hale geldi.
Bu süreçte en büyük imkân temsilcilik seçimlerini en iyi şekilde değerlendirmekti. Böylelikle bu olumsuzlukları değiştirebileceğimiz inancıyla büyük bir kararlılıkla seçim çalışmalarına başladık. Şiarımız “ya kazanmalıyız ya kazanmalıyız”dı!
- Nasıl bir mücadele hattı önünüze koydunuz?
Bu saldırıların önüne geçebilmek için taban örgütlülüğümüzü kurarak kendi çıkarlarımız doğrultusunda birliğimizi kurmaya çağırdık. Eğer ki, bu gidişata “dur” demek istiyorsak haksızlığa-hukuksuzluğa karşı işçi sınıfının haklı davasını savunan Enternasyonal Liste’yi etkin bir şekilde propaganda yapmaya başladık.
Sınıfın çıkarlarından ödün vermeyen bir hat izledik!
- Nasıl bir strateji önünüze koydunuz?
Bizler “ciddi bir kriz geliyor, bunun faturası da bize ödetilecek” dedik. Nitekim ücretler düşürüldü. Bizler bu saldırılara karşı tabana yayılarak gidilmedik ve konuşulmadık işçi bırakmayarak işçinin öfkesini örgütlemeliydik. Yani öncü işçi çeperini genişletmek ve sıradan işçiye dahi ulaşmak temel bir görevdi biz öncü işçiler için.
Örneğin hasta olup işyerine gelemeyen, malulen emekli (oy kullanma hakları) olanlar dahil olmak üzere tek tek onlarla bağlantı kurduk. Bir de yeni işçilerin kazanılması öncelikli bir hedefimizdi. Krize karşı göğüs geren, işten çıkarılmaktan ve mücadeleden korkmayan, sınıfın çıkarlarından ödün vermeyen öncü işçilere ulaşmaya çalıştık. Bölüm şeflerinin “Enternasyonal Liste’yi destekleyen kimseyi almayız!” yönündeki tüm tehditleri karşılık bulmadı.
Lufthansa şirketinin satılmasıyla beraber 300 yeni işçi de temsilci seçimlerine katıldı. Seçimlerden 1,5 ay önce bu yeni işçilerle bir toplantı yaptık. Çalışma programımızı aktardık ve aslolanın sınıf davasının kazanması olduğunu belirttik. Sınıf davasının kazanması demek hepimizin kazanması anlamına geleceği üzerine konuşmalar yaptık. Etkin çalışmamız, yine bu süreçteki işçilerin sorunlarına yönelik yaptığımız müdahaleler, yeni arkadaşlarımız tarafından gözlendi ve onlar için ikna edici oldu. Bu toplantı sonrasında bu arkadaşlarımızdan öncü işçi arkadaşlarımız bizimle aynı listede yer almak istediklerini belirttiler. Bu da bu toplantının amacına ulaştığının bir göstergesiydi. Buradan oldukça fazla oyu da beraberinde almış olduk. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, patron yanlısı diğer listedekilerle de toplantı yapmalarına rağmen bizi tercih ettiler. Bize katılan bu arkadaşlar patron ve yalakalarının bizim listemize dönük anti propagandasına rağmen, bu arkadaşlarımız Enternasyonal Liste’yi seçmeyi tercih etmeleri doğru bir hat izlediğimizin kanıtıdır diyebiliriz.
Birçok farklı aracı bir arada kullandık!
- Ne tür araçları değerlendirdiniz?
Bölüm bölüm ve ayda bir genel işçi toplantısı yaptık. İşyerindeki sorunlarımız, çalışma koşullarımız, pandemi ve sonuçları üzerine gerçekleşti bu toplantılar. Ayrıca diğer işyerindeki işçi arkadaşlarımızın yaşadığı sorunları de konuştuk.
Eskiden kazanılmış haklarımızın birçoğu gasp edildi. Bu ortalama ücretlerimizin düşürülmesi dahil olmak üzere tatil günlerimiz, ekstra yararlanılan haklarımız olabildiğince yok edildi. Şimdi ise kırıntı halinde olan haklarımıza göz dikmiş durumdalar.
“Grev” filminin gösterimi böyle bir süreci yaşayan biz işçilere için örgütlü mücadelede bir adım daha öne çıkardı.
Grev filminin Avrupa’da gösterime gireceğini duyduğumda arkadaşlarımın bu filme izlemesini sağlamak işin bir yanıydı. Asıl olarak Grev filmini örgütlenmenin bir aracı olarak değerlendirmeyi düşündüm. Bunun için işyerindeki arkadaşlarımla bir ekip oluşturduk. Ve bu ekipte özellikle öne çıkabilecek insanları değerlendirmeyi düşündük. Bu işin başında olan işçilerin, bu işi sahiplenerek kotaran arkadaşımızın bizim listemizde aday işçiler olabileceğini düşündük.
İşçi arkadaşlarımızla piknik yaptık. Burada da yine Bir-Kar İşçi Komisyonu’nun katkısıyla hazırlanmış işçi sınıfı tarihini anlatan belgesel gösterimi yapıldı. Bu belgeselin birçok işçi arkadaşımız üzerinde olumlu etkisi oldu.
Aynı havaalanında farklı şirkette çalışan işçilerin direnişlerine dayanışma gösterdik. Eylemlerine katılarak sınıf dayanışmasının önemini anlattık.
“Ortak komite, ortak direniş!” çerçevesinde hareket etmeye çalıştık. İşçi arkadaşlarımızı bu yönüyle bilinçlendirmeye çalıştık.
“Mücadelemiz mesafe tanımadı”
- Son olarak seçimin olduğu günler ve seçim gününü aktarabilir misiniz?
Mücadelemizin son virajı olan seçimler (4 Mayıs-9 Mayıs arası) sürecine nihayet gelmiştik. O tarihler arasında oy kullanma stantları açıldı. Listenin 2. sırasında yer alan Enternasyonal Liste olarak gece-gündüz standımızın başında yer aldık, bir an olsun boş bırakmadık, en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştık. Stantlarda konuşmalar, bilgilendirmeler yaptık, broşürler dağıttık. Bazı işçi arkadaşlarımız da bize dışarıdan çeşitli şekillerde destek oldular. Gündüz kadınlar, gece erkek işçi arkadaşlarımız standın başında bekledi. Kısaca standımızı çok verimli bir şekilde kullandık. Bizim kazanmamızda en etkili bir araçlardan biriydi stant çalışmamız. Çeşitli inançlardan, ırklardan olan özellikle kadın arkadaşlarımız etkin bir seçim çalışmamızdan ötürü çok uzakta olan arkadaşlarımız dahi gelip oy kullandılar. Yani diyeceğim o ki mücadelemiz mesafe tanımadı.
Seçim sabah saat: 08.00’de başladı ve saat 11.00’de son buldu. 11.00’de sandık kapandığında tüm işçi arkadaşlarımız işini erkenden bitirip saat 11.00’de kantindeki sayımı seyretmeye geldiler. Seçim kurulu sayımı yaparken, verilen her listenin temsilcisi kendi listesine oyu sayıyordu. Hepimizin heyecanı doruktaydı, sayım başladı ve Enternasyonal Liste’ye daha fazla oy çıkmaya başladı. Yaklaşık 1,5 saat sonucunda 2. Enternasyonal Liste büyük bir çoğunlukla temsilci seçimlerini kazandı.
Büyük bir emekle çalışan işçilerin sevinci görülmeye değerdi, tüm arkadaşlarımızın gözleri ışıl ışıldı. İşyerinde düne kadar birbirine yabancılaşan ve selam dahi vermeyen işçi arkadaşlarımız seçim sonucunu duyunca büyük bir sevinç çığlıklarıyla kucaklaştılar. İşçi sınıfının öz gücü daha şimdiden büyük bir zafer kazanmıştı.
Temsilcilik seçimleri kazanımımızın en önemli ayağıydı. Havaalanı içinde genel olarak diğer firmalarda çalışan mücadeleci arkadaşlarımızın listelerinin kaybetmesi ve sadece bizim kazanmamız bize aynı zamanda daha büyük bir sorumluluk yüklemiş durumda.
İşyerimizdeki atmosfer seçim sonrasında çok başka oldu. Bugüne kadar seçimlerle ilgili hiç konuşmayan işçi arkadaşlarımız seçimin hemen ertesi gününde işyerine oynayarak gelmeleri ne kadar büyük bir moral-motivasyona sahip olduklarının göstergesiydi. Yani işçiler rahat bir nefes aldı, bu her hallerinden belliydi.
12 yıllık işçiyim, son yapılan temsilci seçim sürecimiz her anlamıyla çok farklıydı. Mesela hiç beklemediğimiz sınıf bilinci olmayan arkadaşlarımız bile bu çalışmanın öznesi oldu, öne çıktı. Bizim gibi sınıf bilinçli işçiler, arkadaşlarımızla yaptığımız çalışmayla çevremizdeki ölü toprağı atarak “başarabiliriz!” hissiyattan öte gerçekliğini göstermiş olduk arkadaşlarımıza. Hasta arkadaşımız dahi öncü bir kadın arkadaşımızın çağırmasıyla oy kullanmaya gelmiş arkadaşlarımız oldu. Yanı sıra doğum bekleyen arkadaşım eşi vasıtasıyla oy kullanıldı.
Kuşkusuz her mücadelede olduğu gibi, bu süreçte de sınıf davasına ve çıkarlarına ihanet eden arkadaşlarımız oldu. Fakat burada öne çıkan güçlü taraf ise, davaya inanan işçilerin çoğunlukta olmasıydı. İşçilerin özne olmaları, öne çıkmaları ile birlikte çalışmayı onlar üzerinden planladık ve birlikte başarılı olduk. Şimdi işçi arkadaşlarımız kendi öz gücüne güvenleri pekişti.
Şunu da mutlaka belirtmem gerekiyor, özellikle kadın işçi arkadaşlarımız öne çıktı. Daha önceki seçim süreçlerinde özellikle kadın arkadaşlarımız çok sessiz kalırlardı. Fakat bu seçimler kadın arkadaşlarımızın birebir çalışmasının öznesi haline geldiler. Ve canlı ve dinamik bir çalışma örgütlediler. Kuşkusuz bu çalışmanın içinde öncü bir kadın işçi olarak var olmanın önemli bir rolü var.
Önümüzdeki dönemde, bu başarımızı katlayarak, sınıfın haklı davasını ve çıkarlarını savunmanın ağır sorumluluğu yüz yüzeyiz. Özellikle işçi sınıfının enternasyonal kazanımı olan bu deneyimini Almanya sınırlarını aşmış bir deneyim olduğunu görmek gerekiyor. Buradan hareketle bu deneyimi çoğaltmak, bir bayrak gibi dalgalandırmak bütün işçi kardeşlerimizin görevidir. Yukarıda da belirttiğim gibi asıl görev şimdi başlıyor.
Bu güzel kazanımın coşkusuyla “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!” diyerek bitirmek istiyorum.
Kızıl Bayrak / Frankfurt-Almanya