Almanya’nın Wuppertal şehrinde her yıl yapılan Friedrich Engels’i anma yürüyüşü 2021 yılında polisin vahşi saldırısına maruz kalmış, 18 sınıf devrimcisi yaralanmıştı. Saldırı, sınıf devrimcilerinin yasakçı dayatmalara boyun eğmemesi ve komünizmin sembollerinin sokaklarda dalgalanmasına tahammülsüzlüğün bir sonucu olarak gerçekleştirilmişti. Polis sokakta terör estirmiş, yargı ayağında ise verilen hapis ve para cezaları ile sınıf devrimcileri üzerindeki baskı sürdürülmüştür. Her bir davada yaşanılan “hukuk” skandallarından birisi de 23 Kasım Perşembe günü yapılan duruşmada gerçekleşmiştir.
2022 tarihinde duruşma bile yapılmadan verilen 8 aylık hapis cezasına itiraz eden bir yoldaşımızın davası yeniden görüldü. Polis tarafından çekilen videoların yine polisler tarafından manipüle edilerek hazırlanan ve savcılık tarafından “delil” olarak gösterilen bütün belgelerin boşa çıkarılmasına rağmen mahkeme beraat yerine yoldaşımızı cezalandırmak için elinden gelen bütün çabayı sarf etmiştir.
Polisin yasalara uygun şekilde yargılanmayacağı garanti altına alınmış olan Almanya’da sınıf devrimcileri sermaye devletinin mahkemelerini de mücadele alanına çevirdi. Mahkeme salonlarında teslimiyeti ve biat etmeyi dayatan sermayenin cüppeli uşaklarına karşı politik çizgilerini açıktan savundu ve bu ülke solunun uzun zamandır mahkeme salonlarında sergilediği kötü geleneğe tabi olmadıklarını gösterdiler. Dün görülen davada yoldaşımız yaptığı savunmasında politik düşüncelerini dile getirerek eylemlerini şu ifadelerle savundu:
“Dünya işçilerinin devrimci öğretmeni ve büyük Alman bilim insanı olan Friedrich Engels’in eserlerinin çoğunu okudum. Friedrich Engels ve Karl Marx bilimsel sosyalizm düşüncesini yaratanlardır. Onlar bu eserlerinde sömürünün, açlığın, savaşların olmadığı bir dünyanın mümkün olduğunu ve bunun yolunu göstermişlerdir. Bundan dolayı insanlık onlara çok şey borçludur. Bende dünyadaki milyarlarca işçiden birisi olarak, öğretileri nedeni ile Friedrich Engels’e çok şey borçluyum. Bu nedenlerden dolayı her yıl Wuppertal kentinde, Friedrich Engels’in anısını yaşatmak için düzenlenen bütün eylemlere katıldım….
Eğer iddia makamı her şeye rağmen vermiş olduğu cezada ısrar edecekse, bu benim suçlu olduğumdan değil, tam tersine o gün orada suç işleyen polisleri korumak amacıyla yapılacaktır. Bu cezada ısrar etmek, düşünce özgürlüğü hakkını kullanmak için sokağa çıkanlara, çıkmak isteyenlere bir gözdağı anlamına gelecektir. Ben bir birey olarak her şeye rağmen düşünce özgürlüğü hakkımı korumak ve kullanmak için her zaman bu tür eylemlere katılmaya devam edeceğim… Ben bilimsel sosyalizm düşüncesine inanan bir devrimciyim. Bilimsel sosyalizm düşüncesi ile Anarşizm arasında en küçük bir benzerlik yoktur. Ben hiç amaca hizmet etmeyen ve devrimci mücadeleye zarar veren anlamsız kör şiddete karşı olan bir devrimciyim, bu nedenlerden dolayı bu tür eylemlerde yüzümü saklamak için hiçbir nedenim yok.”
Yapılan savunmaların ardından iddia makamının sunduğu delilleri yeterli bulmayan ve verilen cezayı düşürmek isteyen mahkeme hakimi savcılığa düşüncelerini sorduğunda savcının vermiş olduğu cevap, “demokrasi ve hukuk devleti” söyleminin ne kadar iki yüzlü olduğunu göstermeye yetmiştir. Yargılama boyunca tek bir söz etmeyen mahkeme savcısı daha önce verilen karar konusunda söz söylemeye yetkili olmadığını, kendisine verilen talimatlara uymak zorunda olduğunu ve verilen cezanın aynen kalması gerektiğini söyledi. Mahkeme savcısının itiraf niteliğindeki bu açıklaması Alman istihbaratının yönlendirmesi ve talimatlarıyla çalışan mahkemelerin ne kadar “bağımsız” ve “tarafsız” olduğunu göstermektedir. Yaşamın her alanında devrimci tutumda ısrar eden sınıf devrimcileri, sermayenin mahkemelerinde de aynı tutumu almaya devam edecekler.
Kızıl Bayrak / Wuppertal