Dünya Barış Günü’nde Paris’te eylem

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Paris Demokrasi Platformu bileşenlerinin çağrısıyla yürüyüş düzenlendi.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 02 Eylül 2020
  • 12:57

Paris Demokrasi Platformu bileşenlerinin çağrısıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Paris banliyölerinden Sarcelles’de yürüyüş düzenlendi.

Saat 19.00’da Garges-Sarcelles RER Garı önünde kitlenin toplanmasının ardından pankart açılarak, katılımcı kurumlar dövizler, bayraklar ve flamalar taşıyarak yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca Fransızca, Türkçe ve kürtçe “Kahrolsun faşizm, yaşasın barış, yaşasın sosyalizm!”, “Jin, Jiyan Azadi!”, “Katil Erdoğan!”, “Diktatör Erdoğan!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Kürdistan’a politik çözüm!”, “Öcalan’a özgürlük!”, “Kahrolsun Türkiye’deki faşist rejim!” sloganları coşkulu bir şekilde haykırıldı, devrimci marş ve türküler söylendi.

Katılımın ezici çoğunluğunu Kürt emekçilerin oluşturduğu eylem, Alevi Anıtı ve Ermeni Soykırım Anıtı’nın bulunduğu Nelson Mandela Stadı’na kadar sürdü. Anıtların bulunduğu yere varılmasının ardından devrim, sosyalizm ve özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına bir dakikalık saygı duruşuna geçildi, devamında ortak metin okundu.

1 Eylül Dünya Barış Günü’nün ilan edilişine değinilerek o günden bugüne dünyada savaşsız günün olmadığına dikkat çekilen açıklamada, barış için mücadelenin önemine işaret edilerek “Dünya barışının sağlanabilmesinin tek yolu; savaşları meydana getiren kapitalist özel mülkiyet dünyasının ortadan kaldırılmasıdır” vurgusu yapıldı. 

Eylem “Kahrolsun faşizm, yaşasın sosyalizm!” sloganıyla bitirildi.

Yapılan ortak açıklamanın tamamı şöyle:

“Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü! Nazilerin 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'nı başlatan Polonya işgalinin yıldönümü. Bu savaşı, başını SSCB'nin çektiği barışsever halklar bitirmişti. Şimdi de halkların özgürlüğü ve sosyalist devrimlerle savaş riskinden kurtulabiliriz. Yani barış için savaşmak gerekir.

“Bugün birileri çıkıp Nazileri lanetleyecek, ‘savaş sürecinde yaşananların tekrar yaşanmaması’ temennileri ifade edecek. Fakat bu temennilerin hiçbir anlamı yoktur. Zira daha Nazilerin ve işbirlikçi faşist devletlerin yenildiği anda bile dünya barış yüzü göremedi. Ya emperyalistlerin oyunlarıyla başka savaşlar çıkarıldı ya da savaş ihtimalinin sıcaklığı hiç bitmedi.

“1 Eylül Dünya Barış Günü ancak barış için mücadele ile anlamlı olabilir. Bugün dünyanın dört bir yanında emperyalizmin temsilcileri olan devlet başkanları, hükümetler barıştan söz ederek toplumlara sesleniyor. Ve bizler de onlara karşı barışın sözünü söylemek için alanlardayız. Savaş ve sömürü üzerine kurulu düzenlerinde barışa yer yoktur. Bundan dolayı göstermelik şovlarla barışa dair konuştukları bugünde dahi dünyanın hangi kıtasındaki hangi köşesine baksak bir işgal ve savaş durumu içerisinde olunduğu görülecektir.

“Biz Ortadoğu'nun parçası olan bir ülkeden gelen göçmenler olaraksa savaşı ve yarattığı yıkımı en iyi bilenlerdeniz. Emperyalistlerin ve bölgedeki işbirlikçi devletlerinin ezilen halklara sömürü için kıyım ve yıkım dışında sundukları bir şey yoktur. Suriye başta olmak üzere Kürdistan'da, Filistin'de, Libya'da savaşlar, işgaller tüm yakıcılığıyla sürüyor.

“TC de bu savaş ve yıkım düzeninin başını çeken devletlerden biridir. Bölgemizdeki ezilen halkların katledilmesinde birinci dereceden sorumludur. Son yıllarda AKP iktidarıyla birlikte ve bölgedeki emperyalist çekişmelerden beslenerek savaş çığırtkanlığı daha da yükseltildi. Önce Suriye’deki gerici çeteler beslenerek savaş büyütüldü. Sonra onlar yetersiz kalınca bizzat sınır ötesinde işgallere başlandı. Şu anda Suriye'den Irak'a uzanan bölgede Afrin ve bir dizi yerleşim yeri daha Türkiye devletinin işgali altındadır. Bu bölge aynı zamanda Kürtler ve bölge halklarının kendi özerk-demokratik yönetimlerinin kurulduğu yerler olduğu için de ayrıca bir saldırı hedefidir. Rojava'daki saldırganlık karşısında tarafsız kalınamaz. Rojava'daki direnişi savunmak barışı savunmaktır. Türk devleti Kürt halkına karşı düşmanlığını tüm işgal bölgelerinde sürdürmektedir. Kuzey Kürdistan'da olsun Irak'ta olsun hava saldırıları, kara operasyonları ile saldırganlık sistematik bir hal almışken barıştan söz eden emperyalistler bu suçlara ortaktır. Amerikan emperyalizminin Afganistan’daki pratiği gibi Silahlı İnsansız Hava Araçları ile her an herhangi bir yerleşim yeri saldırıların hedefi olabiliyor.

“Bizler AKP iktidarının savaş heveslerinin emperyalistlerden bağımsız olmadığını Fransa'dan haykırmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Zira ne bu suç sadece Türk devletine ait ne de başka yerde durum farklı.

“Fransız emperyalizminin yer yer örtüşen yer yer ters düşen çıkarlarla Libya'da, Suriye'de nasıl pratikler ortaya çıkardığını biliyoruz. Afrika'nın sömürüsüyle bilinen Fransız emperyalizmi de Amerikan emperyalizmi kadar dünyadaki savaşların, yıkımların sorumlularındandır. Türkiye gibi devletleri de daha fazla savaşa teşvik eden, silah satanlar yine bu devletlerdir. Libya'da Kaddafi'nin öldürülmesinden beri sözde demokrasi isteyenlerin kendi aralarındaki savaş sürüyor. Yeri gelip bir generalin yanında saf tutan da aynı emperyalistlerken barıştan söz etmeleri ikiyüzlülüktür. Libya'dan Suriye'ye akan kanın sorumluları bugün barıştan söz edemezler. Barıştan söz edenler Ege'nin iki kıyısını oluşturan Türkiye ve Yunanistan arasında gerilimi besleyenlerdir. Bir yandan Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri savaş uçaklarını Yunanistan'a gönderirken İtalya'nın Türkiye ile ortak tatbikat yapması savaş öncesi mesajlardır.

“Tüm dünyanın savaşa yakın olmasına neden olan ABD emperyalizmi ise geçtiğimiz ay Ortadoğu'nun başka bir işgalci ülkesi İsrail için yeni bir ‘barış’ adımı attı. Siyonistlere karşı direnişi zayıflatmaya çalışanlar ordularıyla barıştan bahsediyorlar. Fakat biz biliyoruz ki onlar için barış bizlerin, işçilerin ve ezilen halkların yenilgisinden başka bir şey değildir. Bu anlaşmadan güç alan siyonistlerin Filistin'de, Lübnan'daki saldırıları da bu gerçeğin yansımasıdır.

“Bizler bu gerçeği haykırmak ve insanlığın sonsuz barış özleminin ancak mücadeleyle sağlanacağını bilenler olarak görevimizi yerine getiriyoruz. Dünyanın tüm ezilen halkları ve işçileri birleşmedikçe renk ayrımlarını bahane eden emperyalist sistem bize enerji, pazar ihtiyaçları için yeni savaşları dayatacaktır. Dünya barışının sağlanabilmesinin tek yolu; savaşları meydana getiren kapitalist özel mülkiyet dünyasının ortadan kaldırılmasıdır.

“Ortadoğu'da kalıcı barışın sağlanması için meşru savaşları, direnişleri destekliyoruz. Silah tüccarlarının, enerji şirketlerinin vb. tekellerin temsilcileri olan siyasetçilerin üfürükten barış söylemlerini değil onurlu bir barışı savunanlar olarak mücadeleyi sürdürüyoruz.”

Kızıl Bayrak / Paris