İklim krizinin sorumlusu kapitalist devletler, sorunu çözmek adına hiçbir adım atmazken, sorunu “yönetmek” ile sınırlı öne sürdükleri hedeflere uygun politikalardan dahi imtina ediyor. Bu devletlerden biri olan Çin fosil yakıta ve kömüre dayalı üretimini sürdürüyor. Global Energy Monitor (GEM) tarafından 2019 Haziran ayı sonunda yayınlanan bir araştırmaya göre, yaklaşık 250 gigawatt’a yakın üretim gücüne sahip kömürlü termik santraller yapım aşamasında veya planlama aşamasında. Bu “kalkınma programı”nın ABD’deki kömürle çalışan tüm elektrik santrallerinin enerji üretimini aşacağı belirtiliyor.
Sadece Çin değil
1990 ve 2017 arasında, Çin’in karbondioksit emisyonları yaklaşık yüzde 350 oranında arttı ve bu artışın büyük bir kısmı 21. yüzyılın yirmi yılında meydana geldi. Çin şu anda -yenilenebilir enerjileri inşa etmeye yönelik tüm programlara rağmen- küresel karbondioksit emisyonlarının neredeyse yüzde 30’undan sorumlu olan en büyük sera gazı yayıcısı. Küresel ısınmanın sorumluluğunu taşıyan ikinci devlet ABD ise şu anda küresel emisyonların neredeyse yüzde 14’ünden sorumludur. Küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 78’inden ise G20 grubuna bağlı, “sanayileşmiş” ve “gelişmekte olan” ülkeler sorumludur.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, küresel sıcaklık artışını ortalama 1,5 derece ile sınırlama ve iklim krizinin kontrol edilemeyen tırmanışını önlemek için 2030’dan itibaren karbondioksit emisyonlarının yılda 15 gigaton azaltılması gerekiyor. Bu, AB, Hindistan, Rusya ve Japonya’nın toplam emisyonlarına karşılık geliyor. UNEP tarafından yapılan bir araştırmaya göre, iklim değişikliğiyle mücadele için devlet önlemlerinin 5 kat artması gerekecek. Tüm vaatlere rağmen sadece Çin’in değil, öteki ülkelerin de bunlara uygun davranmadığı biliniyor. Örneğin Almanya’daki sera gazı emisyonlarının nüfusa oranla Çin’dekinden daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. 2018’de Çin’de kişi başına düşen karbondioksit emisyonu 7,95 ton iken Almanya’da 9,1, ABD’de ise bu rakam 16,1 ton idi.
Kömür üretimi artıyor
Son 30 yıl içinde dünyada en çok kömür yakan ve kömür madenciliğinde dünyada ilk sırada olan Çin, korona krizine rağmen, 2020’de önceki yıla göre daha fazla kömür çıkardı ve bunun 3,8 milyar ton olduğu belirtiliyor. Çin’in artan kömür talebi ile siyasi liderliğin iddialı iklim vaatleri arasında bir tezat olduğu görülüyor.
ÇKP lideri ve devlet başkanı Xi Jinping, Eylül ayında Birleşmiş Milletler’de yaptığı bir konuşmada ülkesinde iklimi korumaya dönük politikalar vaadinde bulunmuştu. Çin liderliği, en geç 2030’a kadar karbondioksit emisyonlarının azalacağı ve Çin’in, 2060’a kadar karbondioksit konusunda tamamen nötr hale geleceğini iddia ediyor. Ancak Tagesschau’nin bildirdiği habere göre geçtiğimiz birkaç ay içinde, Çin’in devlet elektrik şirketleri, artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve korona nedeniyle zayıflamış ekonomiyi canlandırmak için çok sayıda yeni kömür yakıtlı elektrik santralini devreye soktu. Artan işsizlik korkusu ve sosyal hoşnutsuzluk, sanayi bölgelerinde iklimi koruma politikalarını geri plana itiyor.
Örneğin, İç Moğolistan’ın Çin kesiminde, toplam 10 gigawatt’tan fazla üretime sahip yeni kömür yakıtlı elektrik santralleri inşa edilecek. Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’ne (CREA) göre, gelecekte Almanya’nın toplamından daha fazla kömür yakılacak, oysaki ülkenin bu bölümünde sadece 25 milyon insan yaşıyor ve bu, Almanya nüfusunun üçte birinin dahi altına denk düşüyor.
“Yapısal değişiklik” çağrısı
Analistler ve çevre koruma uzmanları, Çin hükümetinin iddialı iklim koruma hedeflerini karşılayıp karşılayamayacağı konusunda giderek daha fazla şüphe duyuyor. Pekin’deki çevre koruma örgütü Greenpeace yöneticisi Li Shuo, öncelikle bunun için eyalet hükümetlerini suçluyor. Merkezi hükümetin sera gazları emisyonuna karşı savaş ilan ettiğini söyleyen Li Shuo, “Çin’in merkezi hükümeti, zararlı sera gazlarının emisyonuna karşı savaş ilan ederken ve aynı zamanda karbondioksit yoğun endüstriyi geri püskürtmek isterken, bazı eyalet yetkilileri için bunun tersi geçerli” iddiasında bulundu. Li, kömür madenciliğinin ve diğer karbondioksit yoğun endüstrilerin büyümesi nedeniyle Çin hükümetinin iklim koruma yükümlülüklerini açıkça ihlal ettiğini söylüyor.
Li, şimdiye kadar ağırlıklı olarak kömür ve çelik gibi ağır sanayinin olduğu kentlerde “yapısal değişiklik” çağrısında bulunuyor ve “Çin’deki özellikle enerjiye aç olan iller ekonomilerini değiştirmeli” diyor. Bu, örneğin Shanxi ve İç Moğolistan için de geçerlidir.
Pekin hükümeti, sağlığı ve iklimi koruma nedenleriyle kendi ülkesinde yeni kömürlü termik santrallerin yapımını yavaşlatırken, kömür endüstrisini korumak için “gelişen” ülkelere kömür ihracatını teşvik ediyor. Dünyanın birçok yerinde kömürle çalışan elektrik santrali inşa ediyor.