Fransa’da koronavirüs salgını nedeniyle birçok işyeri kapanırken, çalışmaya devam eden sektörler de azımsanmayacak kadar çok. Bu sektörlerde sermayedarlar işçi kiralama büroları aracılığıyla geçici işçileri sömürmeyi sürdürüyorlar.
Fransa’nın Centre-Val de Loire bölgesinde yaşayan Türkiye kökenli geçici bir kadın işçiyle korona günlerinde çalışmasının nedenleri üzerine konuştuk. Kadın işçi Paris’e yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki 10 bin nüfuslu küçük bir şehirde yaşıyor. Şehirde fabrikaları bulunan belirli sermaye gruplarının son senelerde yaşanan delokalizasyonla fabrikalarını ucuz emek gücünün olduğu değişik ülkelere taşımasının ardından şehirde işsizlik oranı artmış. Kalan işyerleri genelde işçi kiralama bürolarından (Interim) işçi alıyorlarmış. Kendisinin de bu bürolar aracılığıyla işyerlerinin ihtiyacına göre çalışmak zorunda kaldığını anlatan 4 çocuk annesi olan kadın işçi, inşaat işçisi olan eşinin bölgedeki işsizlik nedeniyle her gün 100 kilometre yol kat edip Paris ve çevresindeki şantiyelere çalışmaya gitmek zorunda kaldığını belirtiyor. Bu şantiyelerde işçilerin neredeyse hiçbir sosyal güvence olmadan çalıştırıldığını anlatıyor. Salgın nedeniyle inşaat sektörünün de durmasıyla yaşanabilecek aile içi ekonomik sıkıntıları göğüsleyebilmek için çalışmaya devam ettiğini ifade ediyor.
Bölgelerindeki gıda sektöründe faaliyet yürüten pasta, bisküvi vb. türden ürünler üreten fabrikanın kadrolu işçilerinin bir bölümünün salgın nedeniyle işten çekilme hakkını kullandığını aktaran işçi, oluşan boşluğun geçici olarak Interim bürosundan karşılandığını söylüyor. Sermaye hükümetinin sözcüsü Macron’un, salgın nedeniyle kira-kredi, elektrik ve gaz faturalarının öteleneceği ve yardımların sağlanacağı şeklindeki açıklaması kadın işçide de ilkin büyük bir umut yaratmış. Fakat sonra Macron’un açıkladığı güvencenin şirketlere yönelik olduğunu görmüş. Kadın işçi kendi durumlarında olan ailelerin ve güvencesiz çalışmayla karşı karşıya kalan emekçilerin sorunlarıyla baş başa bırakıldığını vurguluyor.
İşyerinde çalışmanın üç vardiya halinde olduğunu, haftanın üç günü işe çağrıldığını anlatan işçi bazen sabah saat 05-13 arası, bazen de 13-21 saatlerinde çalıştığını belirtiyor. Hamur makinası, pişirme fırınları, paketleme gibi değişik makinalarda ihtiyaca göre görev aldığını, bu makinalarda 5-15 arası işçinin belirli kurallar çerçevesinde çalıştıklarını anlatıyor. İşçi her ne kadar eldiven, maske, dezenfektan jel türü korunma malzemeleri olsa da kendisi de dahil çalışanların büyük bölümümün endişe içinde olduklarını aktarıyor.
Kadın işçi işyerinde virüse yakalanma riskinin sadece kendilerini değil, evde çocuklarını da tehdit ettiğini ve bunun korkusuyla yaşadığını söylüyor.
1930 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren fabrikada yaklaşık 300 kişinin çalıştığı belirtiliyor. Fabrika hakkında ve çalışma koşulları üzerine internetteki işçi yorumları fabrikadaki birçok sorunu yansıtıyor.
Kızıl Bayrak / Paris