Toplumsal yaşamı derinden sarsan koronavirüs pandemisinin de etkisiyle dünya yıkıcı bir süreçten geçiyor. 1 Aralık itibariyle Covid-19 vaka sayısı 64 milyona yaklaşırken, ölenlerin sayısı ise 1,4 milyonun üzerinde. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) geçtiğimiz hafta Avrupa’da her 17 saniyede bir kişinin korona enfeksiyonu nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı.
Bilim insanlarının açıklamaları ve kapitalist sistemin pandemi ile mücadele yöntemleri, mevcut tablonun daha da ağırlaşacağını gösteriyor.
Sermaye iktidarları yıllardır sürdürdükleri neoliberal saldırılarla sağlık sektörünün altını boşalttılar. Çin’de salgın baş gösterdiğinde ise, bilim insanlarının hiçbir uyarısını dikkate almayarak, salgını emperyalist rekabetin bir aracı olarak kullanmak üzere seyretmekle yetinmişlerdi. Ta ki salgın kendileri için bir tehdit oluşturana dek...
Salgın ile mücadeleye geç başlayan batılı kapitalist devletler dünyada milyonlarca insanın sağlığını kaybetmesine ve yaşamını yitirmesine neden oldu. Süreç ağırlaşarak sürüyor.
Sermaye iktidarlarının gecikerek aldığı önlemler insan hayatını korumaya değil, her krizde olduğu gibi sermayeyi kurtarmaya yönelikti. Art arda açılan paketlerle, ekonomik destek ve teşviklerle, vergi indirimleri gibi bir dizi önlemlerle tekellerin kârları korundu. Fakat, devletin kamusal hizmetlerinden biri olması gereken eğitim alanına hiçbir kaynak aktarılmadı. Eğitim sektörü tıpkı sağlık sektörü gibi yıllardır neoliberal saldırıların hedefi durumundaydı. Pandemi koşullarında eğitim alanına yapılacak yatırımlar öğrencilerin ve öğretmenlerin talep ettiği gibi eğitimin küçük gruplar halinde ve iyi havalandırılan sınıflarda yapılmasını mümkün kılacaktı. Diğer yandan yoksul ailelerin çocukları için dijital eğitime ulaşmada gerekli teknolojik donanım sağlanmış olacaktı. Bunların hiçbiri olmadı.
Okullar ve kreşler güvenli olmayan koşullar açıldı
Sermaye iktidarları kapitalistlere, kârlarını düşürecek önlemler almayacağını, okul ve kreşlerin açılması ile de gösterdi. Doğru düzgün düzenleme yapılmadan, gereken tedbirler alınmadan atılan bu adım, salgının yayılımını kolaylaştırdı. Ne var ki kapitalistlerin çıkarları doğrultusunda ebeveynlerin çalışabilmesini engellememek için okulların tekrar kapatılmamaları gerekiyor. Hem de enfeksiyon oranları çocuklarda katbekat artmasına rağmen. Almanya’da ekimin başından kasımın başına kadar çocuklardaki enfeksiyon oranı on kat daha arttı. Robert-Koch Enstitüsü’nün açıkladığı rakamlara göre, Almanya’da şu ana değin 28 bin çocuk ve 13 bin pedagog ve öğretmen pandemiye yakalandı. 3 öğrenci ve 11 eğitim emekçisi virüse karşı mücadeleyi kaybetti. Eğitim emekçileri sağlık emekçilerinden sonra risk grubu oluşturan sektörlerin ikinci sırasına yerleşmiş oldu.
“Kalabalık sınıflar”, “okul ve sınıflarda yetersiz alan” okulları salgının merkezine dönüşüyor. Virüs hızla yayılıyor. Almanya’da karantinada bulunan öğrenci ve öğretmen sayısı eylül ayında 50 bin iken bu rakam kasım ayında 300 bine ulaştı.
Okul işgalleri, eğitim grevi, yürüyüşler
Tüm bu sorunlara çözümler arayan öğrenciler, öğretmenler geçtiğimiz haftalarda birçok ülkede protestolu gösteriler, grevler, işgal eylemleri yaptılar.
Yunanistan’da öğrenciler korona koşullarında okulların açılmasını protesto ederek onlarca okulda ülke genelinde günlerce süren işgaller gerçekleştirdiler.
Polonya’da da binlerce öğrenci, hükümetin koronadan korunmak için yeterli önlemleri almaması nedeniyle dersleri boykot etti.
Kasım ayının başında Covid-19 vakalarının ayyuka çıktığı, günde 500’ün üzerinde kişinin koronadan öldüğü Fransa’da öğretmenler hükümetin salgınında aldığı yetersiz önlemler nedeniyle greve gittiler. Öğretmenler “Yetersiz sağlık protokolleri sabrımızı taşırıyor!”, “Eğitim Bakanı Blanquer istifa!”, “Okulun bir bedeli var: Hayat!”, “Mevcudu yarıya bölünmüş sınıf=Güvenlik!” dövizleri ile tepkilerini dile getirdiler. Öğrencilerin sınıflarda iyi korunadığını, sınıf mevcudunu yarıya düşürecek organizasyonun yapılmasını savunan öğretmenler gerekli ve yeterli sağlık protokolleri ile şartların hazır olması halinde yüz yüze eğitimi sürdürmek istediklerini ifade ettiler. Ülke genelinde, lise öğrencileri de salgına rağmen eğitimin yetersiz önlemler altında sürmesine karşı protesto gösterileri düzenliyor.
Ekim ayının sonunda da Ekvador’da işçiler, Ulusal Eğitimciler Birliği (UNE) üyesi öğretmenler, lise ve üniversite öğrencileri eğitim ve sağlık hakkı için eylemler düzenledi.
İngiltere’de Manchester Üniversitesi salgın boyunca öğrenim ve yurt ücretlerinde hiçbir indirime gitmemişti. Gelinen yerde öğrenciler yüksek kiralara karşı bir binayı işgal ettiler. Binaya “Öğrencileri ve çalışanları kârınızın önüne koyun” pankartı astılar. Öğrencilerin talepleri arasında, kiraların yüzde 40 azaltılması, koronavirüs salgınının psikolojik olarak yarattığı tahribat karşısında desteğin artırılması gibi maddeler bulunuyor. İşgalin altıncı gününde, üniversite yönetiminin sadece iki haftalık (yüzde 5) kira indirimi teklifi sunmasının kabul edilemez olduğunu söyleyen üniversiteliler, talepleri karşılanana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirttiler.
Almanya’da birçok okul ‘hibrit eğitim’ adı altında, öğrencilerin yarısının sınıfta eğitimi ve diğer yarısının evde dijital medyayla eğitimine hazırlanmıştı. Ancak Eğitim Dairesi ve geçen hafta kararlaştırılan Federal Hükümet kararları hibrit eğitim olanağını rafa kaldırdı. Bunun üzerine farklı kentlerde lise ve meslek okullarında öğrenciler yetersiz önlemlere karşı direnişe başladılar.
Mönchengladbach’da korona vakalarına rastlanan meslek okulu öğrencileri daha az mevcutlu sınıflarda eğitim talep ederek yürüyüş düzenlerken, Düsseldorf’ta da lise ve yüksek okul öğrencileri eyalet parlamentosu önünde eylem yaptılar.
Essen’da meslek lisesi öğrencileri süresiz “Hibritgrevi”ne başladı.
Frankfurt’ta 6 okulda öğrenciler, eyalet hükümetinden okullarında koruma önlemlerinin artırılmasını, derslerin hibrit formunda yapılmasını talep ettiler ve bu taleplerinin gerçekleşmemesi durumunda 30 Aralık’ta greve başlayacaklarını bildirdiler.
Bremerhaven’de soğuk havada açık pencerede ders yapılamayacağını söyleyen lise öğrencileri bir gün dersleri boykot etti.
Covid-19 pandemi süreci öğrencilere eğitimlerinin ve sağlıklarının kapitalistlerin çıkarları uğruna hiçe sayıldığını, kapitalist sistemin kendilerine hiçbir gelecek sunamadığını öğretiyor.
Öğrenciler sosyal medyada düzene karşı öfkelerini sıkça şöyle dile getiriyorlar: “Af yok! Unutmak Yok! Hükümet bugün yüzümüze tükürdü! Ne ekerseniz onu biçersiniz!”