Afganistan’da “çözüm süreci” eşliğinde süren çatışmalar kırsal alandan büyük şehirlere kaydı. Afganistan’ın birçok ilinde Taliban ile hükümet birlikleri arasında yer yer şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Çatışmaların gölgesinde “barış görüşmeleri” de devam ediyor.
Taliban mayısın ortasında ateşkes ilan etmiş, Taliban ve Afgan hükümeti arasında barış görüşmeleri sürmesine rağmen tüm şiddetiyle devam eden çatışmalara ara verilmişti. Ne var ki ateşkesin ömrü 72 saati aşmadı.
Akabinde, cihatçı Taliban güçleri saldırılarını daha da yoğunlaştırdılar. ABD’nin yayınlamış olduğu bir raporda, “Bu yılın ilk çeyreğinde Taliban’ın saldırıları bir önceki yıla göre neredeyse yüzde 40 arttı” deniliyor.
NATO birliklerinin resmi olarak çekilmeye başladığı mayıs ayının başından bu yana, Taliban ülkede yeni saldırılar başlattı. O zamandan beri dört bölge daha cihatçıların kontrolüne geçti. Almanya’nın Federal Savunma Bakanlığı’nın, “Bu beklenen bir gelişmeydi. NATO güçlerinin çekilmesinden sonra Afgan hükümet güçlerinin güvenliği sağlayamayacağı biliniyordu” şeklindeki açıklaması, sadece Afgan hükümet güçlerinin değil, bir emperyalist savaş ve iç savaş örgütü olan NATO’nun da 20 yıllık işgal, savaş ve iç savaştaki yenilgisinin bir itirafı sayılır.
34 eyalet ve 400 bölgeden oluşan Afganistan’da Taliban’ın ülkenin yüzde 70’ini kontrol eder duruma gelmiş olduğu belirtiliyor. Afganistan’da 88 bölge Taliban, 97 bölge hükümet güçleri tarafından kontrol edilirken, 213 bölgede kontrolün kimin elinde olduğu tartışmalı. Cihatçılar tartışmalı bölgeleri kuşatma altına alarak hükümet güçlerinin dışarı ile bağlarını kesiyorlar. Bu bölgeler, bazen hükümet ve bazen de Taliban güçleri “galip” geldiği için “tartışmalı bölgeler” olarak anılıyorlar.
Taliban ve hükümet güçleri askeri baskılar ile müzakerelerde ellerini güçlendirmek istedikleri için hem masada hem de sahada şiddetli bir çatışma hali yaşanıyor. Masada sadece “barış” değil, Afganistan’da işgal sonrası sistem de müzakere ediliyor. Taliban için bu sistem kesinlikle İslam kurallarına dayanan şeriat olmalı. İşgalci ABD ve Avrupa’nın uzantısı olarak algılanan hükümet ise mümkün olduğu kadarı ile “laik” bir sistemden yana görünüyor. Bu çelişkinin nasıl giderileceği sorusu tüm belirsizliği ile ortada dururken, Taliban nüfuz alanlarına yenilerini ekleyerek şeriata doğru bir adım daha yaklaşıyor.
ABD’nin geçen yılın şubat ayında Taliban ile imzaladığı anlaşmada, cihatçı Taliban güçleri, özellikle de tüm uluslararası birliklerin tamamen geri çekilmesi dahil neredeyse talep ettikleri her şeyi aldılar. Buna karşılık Taliban’dan talep edilen “ülkedeki şiddeti azaltma imzası” bile alınamadı. Afgan hükümeti bu koşullarda Taliban’la masaya oturmak zorunda kaldı.
Aylardır Taliban’dan ve Afgan hükümetinden delegasyonlar Katar’ın lüks bir tatil beldesinde düzensiz aralıklarla buluşarak müzakere yürütüyorlar. Müzakereler şimdiye kadar usul tartışmalarının ötesine geçmiş değil.
Pek çok gözlemci, “Taliban masada bir çözümden ziyade, sahada iktidarı ele geçirmeye yoğunlaşıyor” görüşünde. “Barış ve çözüm görüşmeleri” iktidarın fiili olarak ele geçirilmesi durumunda uluslararası tanınmanın aracı olarak masada tutuluyor.
Afgan Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (AISS) Taliban’ın “totaliter bir faşist hareket” olduğunu vurgulayıp, “Bu cihatçı militan grubun Afganistan’ın mevcut anayasasını tanıması düşünülemez. Taliban’ın bilinen ‘gizli’ hedefi şeriattır” diyor. Radikal cihatçı Taliban’ın on yıllar içinde “değişip değişmediği” tartışılsa da “Afganistan İslam Emirliği” hedefinden vazgeçmediği belirtiliyor.
ABD’de Brown Üniversitesi’nin yaptığı “Savaşın Bilançosu” araştırmasına göre, “20 yıl süren Afganistan savaşı için 2 trilyon dolardan fazla para harcandı. 2 bin 500 ABD askeri öldürüldü. 20 bin 666 asker de yaralandı. 144 NATO personeli de hayatını kaybetti.” Diğer emperyalist güçlerin kayıpları da eklenince Afganistan’da hayatını kaybeden işgalci güçlere ait asker sayısının, açıklananın ve bilinenin çok üstünde olduğu gözüküyor.
Sivil kayıplar ise ancak tahmin edilebiliyor. Emperyalist işgalciler ve cihatçı İslamcılar tarafından sadece son 10 yılda 100 binden fazla sivil öldürüldü (BM Raporu 2019). 20 yıllık savaşta sivil ölümlerin bilançosunun 200 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Yirmi yıllık işgalin, savaşın ve iç savaşın “meyvesi” olarak radikal İslamcı Taliban şebekesini palazlandıran emperyalist işgalciler, gelinen yerde Afganistan’dan ayrılıyorlar. Geride en temel insan haklarına düşman, kadını insandan bile saymayan söz konusu gerici şebekeyi Afgan halklarının başına bela etmiş olarak ve kaosa sürüklenmiş, belirsizlik içinde debelenen bir Afganistan bırakarak…