2. Uluslararası Otomotiv İşçileri Konferansı’nda ilk gün geride kaldı

2. Uluslararası Otomotiv İşçileri Konferansı’nda ilk gün ülke delegelerinin sunumlarıyla geride kaldı. Ayrıca, Metal Fırtınası üzerine hazırladığımız filmin gösterimini gerçekleştirdik.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 20 Şubat 2020
  • 13:29

Sabah otobüslerle konferansın yapılacağı salona doğru yola çıktık. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra şehrin merkezindeki salona ulaştık.

Salona girerken kapıda güvenlik kontrolünden geçerek delege kartlarımızı alıp yerimize ulaştık.

ICOG’un açılış seremonisi başladı. İlk önce 2 Güney Afrika marşı söylendi. Bir arkadaş katılımcıları selamladıktan sonra ülkelerden gelen delegeleri sahneye davet ederek tanıştırdı ve fotoğraflar çekildi.

Konferansa Asya’dan Hindistan, Endenozya, İran, Filipinler, Rusya, Ukrayna; Avrupa kıtasından Belçika, Almanya, Holland, İspanya, Türkiye; Amerika kıtasından Brezilya, Kolombiya ve ABD delegeleri katıldı.

Otomotiv pazarının yüzde 55’i 14 dev tekelin elinde

Otomotiv sanayiinin içinde bulunduğu genel durumu hakkında sunum yapıldı. Sunumda, otomotiv sektörünün kapitalizmin kalbi ve global bir sektör olduğu ifade edildi. Dünya çapında resmen 14 milyon çalışan olduğu, 75 milyon kişinin de otomotiv sektöründe çalıştığı açıklandı. Devamında, bugün otomotiv sektörünün kalbinin Asya’ya kaydığı vurgulandı. Özellikle Çin’in son 15 yılda büyük bir gelişme sağladığı, Avrupa, Japonya hatta Hindistan’ı bile geride bıraktığı ifade edildi.

Otomotiv sektöründe 14 dev kapitalist tekel olduğu ve bunların dünya pazarının yüzde 55’ini denetlediği açıklandı. Bu tekellerin, büyüdükçe saldırdıkları ve hükümetleri, devletleri kendi denetimleri altına aldıkları belirtildi. Bu kapitalistlerin, işçilerin tüm kazanımlarına saldırdıkları, iş güvencesinden yoksun bıraktıkları; işçileri taşeron, düşük ücret ve fazla mesaiye mecbur bıraktıklarının altı çizildi. Sektörde yaşanan derin krize de değinilen sunumda, 2018’de 3,8 milyon araba üretiminin düştüğü 2019 yılında da düşüşün 6,8 milyona ulaştığı içinde bulunduğumuz yılda krizin daha da derinleşeceği ileri sürüldü.

Otomotiv sektörünün dünyayı genelde yüzde 15 kirlettiği belirtilen sunumda, şehirlerdeki oranın ise yüzde 50’yi bulduğuna dikkat çekildi.

Saldırılara karşı enternasyonal ortak direniş şart

Buna karşı uluslararası ortak direnişin örgütlenmesi ve aynı tekellere bağlı başka başka ülkelerdeki işçilerin karşı karşıya getirilmemesi için ortak bir mücadelenin örülmesi gerektiğinin altı çizildi.

Bu ortak direnişe olumlu örnek, ABD’de 50 yıldan sonra 6 hafta direnen General Motors işçilerinin grevi ve Meksika’da 40 bin işçinin büyük bir kazanımla sonuçlanan direnişi sunuldu.

Devamında ülkelerin delegeri tarafından yapılan sunumlara geçildi. Delegelerin sunumlarda yaptıkları vurgular şöyle:

Güney Afrika: 7 büyük tekel bulunmaktadir, Mercedes’ten Toyota’ya kadar. Öne çıkan sorunlar: düşük ücretler, fazla mesai, taşeron işçiliği.

Fas: Grev yasağı var. Kölece çalışma koşulları var, ayda 190 saat çalışıldığı halde alınan ücret 200€.

Tunus: İşçi katliamı var. Yakın bir dönemde 20 işçi arkadaşımızı kaybettik. Ama mücadeleye ve örgütlenmeye devam ediyoruz. Yaşasın devrim! Bütün ülkelerin işçileri birleşin!

Hindistan: Dünyanın bütün tekellerinin yanı sıra Tata da bulunmaktadır. Kriz bizde de yayılıyor. Çalışanların yüzde 75’i kısa süreli iş sözleşmesine sahip. Çalışma koşulları çok ağır ve süreleri uzun.

Endonozya: 150 bin işçi greve giderek yüzde 40 ücret artışı sağladı. Asgari ücret 345 dolar. Günde 11 saat çalışılıyor. Cumartesi ve Pazar günleri de dahil. Güvencesiz çalışma yaygın.

İran: Grev ve direnişlerde 1500 kişi infaz edildi, 15 bin kişi de tutuklandı. Bu da işçi sınıfında şu an bir sessizliğe yol açtı.

Rusya: Sovyet döneminin hiçbir kazanımı kalmadı. Otoriter bir rejim bulunmaktadır. Grev ve örgütlülük yok. Sendikalar bir bataklığın içinde ve satılmışlar. Patronlara sempatiyle bakıyor.

Ukrayna: Sovyet döneminde Ukrayna gelişmiş bir ülkeydi. Önemli arabalar üretiliyordu. Ama şimdi artık araba satın almak işçi için lüks bir durum. İşçi hakları kısıldı ve sendikalar hiçbir şey yapmamakta.

Kolombiya: 40 sendikacı öldürüldü, can güvenliği yok ve çalışma koşulları çok kötü.

Türkiye: İşçi sınıfını içinde bulunduğu duruma açıklık getirildi. Sendikalar anlatıldı. Sendika bürokrasisinin hain rolü, son TİS sürecindeki satış sözleşmesi örnek verilerek anlatıldı. Greif ve Metal Fırtınası anlatıldı. MİB’in rolüne, taban örgütlülüğüne ve filli-meşru mücadeleye dikkat çekildi.

Metal Fırtınası filminin gösterimi

Belli hazırlıklardan sonra MİB’in hazırladığı film bir çadırda gösterdik. Başlamadan önce, Almanya’dan oluşan bir müzik grubuyla birlikte ‘Gel ki şafaklar tutuşsun’ türküsünü çadırı dolduran ve başka ülkelerden gelen delegelerle birlikte çoşkulu bir şekilde söyledik. Daha sonra MİB’li bir işçi‚ Türkiye işçi sınıfının genç ve büyük mücadele geleneğine sahip olduğunu belirtti ve şu vurgularda bulundu:

“15-16 Haziranları yaratmış, 12 Eylül darbesinden sonra da yine o ayağa kalkmıştır. Bugün Ortadoğu, emperyalistlerin kışkırtmalarıyla büyük bir yangına çevrilmiştir. Bütün emperyalist ülkeler kıyasıya çatışma içindeler. Bunun önüne geçmenin yolu kendi partisiyle birleşmiş devrimci bir sınıfın inisiyatifi alması, yanı başındaki İran, Mısır halklarıyla kader birliği yapmasıdır. Ortadoğu’da halkların kardeşliği ancak bölge işçi sınıfının ve emekçilerin birliğiyle sağlanmış olacaktır.”

Konuşmadan sonra “Gelin hep birlikte Türkiye’de neler oluyor birlikte izleyelim” diyerek filmi beraberce izledik.

Film büyük bir beğeni kazandı ve coşku yarattı. Filmden sonra gelen sorulara cevap verildi. Konuşmalarda, bu eylemlerden hiç haberlerinin olmadığı belirtildi ve MİB gibi bir örgütlenmenin hâlâ olup olmadığı soruldu. Türkiye’ye büyük bir ilgi olmasının, gerek Ortadoğu’daki şavaşından, gerekse AKP şefi T. Erdoğan’ın Almanya’yla olan ilişkilerinden kaynaklandığını gözlemledik. Tüm bu sorunların çözümünün devrimci bir işçi hareketinin yaratılması olduğu gerçeği heyecan yarattı.

Ertesi gün konferans katılımcıları bizimle film üzerine sohbet etmeye devam ettiler. Toplamında anlamlı bir sonuç yarattı. Kendimizi anlatmakta olumlu bir işlev gördü.

Johannesburg’dan MİB’li işçiler