Otomotiv sektöründe küresel işçi kıyımı artarak sürüyor

Son üç yılda, 350 bini uluslararası otomobil üreticisi tekeller için bir sömürü cenneti olan Hindistan’da, 220 bini Çin’de olmak üzere, otomotiv sektöründe çalışan yüzbinlerce işçisinin işine son verildi.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Aralık 2019
  • 22:57

Uluslararası tekelci sermayenin en önemli üretim dallarında yaşanan ekonomik krizler, işçi sınıfına yönelik saldırıları da tırmandırıyor. Piyasalarda ekonomik durgunluk ve otomobil pazarlarında daralmalar, dünya çapında emperyalist tekeller arası rekabeti körüklüyor. Otomobil üreticisi tekeller arasında emek maliyetlerini düşürmek, rakiplerini saf dışı bırakmak için acımasız bir savaş sürüyor.

Son üç yılda, 350 bini uluslararası otomobil üreticisi tekeller için bir sömürü cenneti olan Hindistan’da, 220 bini Çin’de olmak üzere, otomotiv sektöründe çalışan yüzbinlerce işçisinin işine son verildi. Her iki ülkede otomobil sektörü ve yan sanayilerinde milyonlarca işçi çalışıyor.

Mart ayının sonunda, ABD merkezli Ford Motor Company CEO’su Jim Hackett, önümüzdeki birkaç yıl içinde 25,5 milyar dolar tasarruf etmek ve 2018’de elde edilen kâr oranını ikiye katlamak için, dünya çapındaki yeniden yapılanmanın devam edeceğini açıklamıştı. Bu açıklamaya bağlı olarak uzmanlar, işten çıkarma sayısının, büyük kısmı Avrupa’da olmak üzere, 25 bini bulabileceğini söylüyorlar.

Koreli araç üreticisi Hyundai ve Kia, ucuz emek cenneti ve dünyanın en büyük araba piyasası olan Çin’de küçülmeye gidiyor. Hyundai’nin Pekin’deki en eski fabrikasında üretimi sona erdirmesinden sonra, Kia, Yançeng’deki bir fabrikayı kapatmayı düşünüyor. Japon tekeli olan Nissan dünya çapında 12 bin 500 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

Bir diğer ABD tekeli olan General Motors’un (GM) Ohio-Lordstown’da bulunan, bir zamanlar 13 bin işçinin çalıştığı ve 1970’lerin başlarında militan otomotiv işçilerinin mücadelelerine sahne olan montaj fabrikasında üretime son verdi. Geçtiğimiz kasım ayında, GM, ABD’deki ve Kanada’daki beş fabrikayı kapatma ve 14 binden fazla işçiyi işten çıkarma planlarını duyurmuştu. 2018’de 11,8 milyar dolar kâr eden şirket, işten çıkarmalar üzerinden 4,5 milyar dolar tasarruf etmeyi amaçlıyor.

Dünyanın en büyük ikinci otomobil üreticisi olan Volkswagen (VW) dünya çapında 30 bin kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. İş kaybının büyük kısmı Almanya’da olacak. Şirket sadece Almanya’da 23 bin kişiyi işten çıkaracak. 30 bin kişinin işten çıkarılmasının ise şirkete 2020 yılı itibarıyla, yılda 3 milyar 700 milyon euro tasarruf sağlayacağı hesaplandı. Açıklanan rakamlara göre, Almanya’daki VW toplam işgücünün beşte birini işten çıkaracak. Yine VW gurubuna ait olan Audi, Almanya’da 2025 yılına dek personel sayısını 9 bin 500 kadar azaltmayı hedeflediğini açıklamıştı. Bu politikayla yaklaşık 6 milyar euroluk bir tasarruf yapılması hedefleniyor. VW gurubuna ait Porsche ve Skoda markalarını üreten bütün işyerlerinde de önümüzdeki günlerde işçi çıkarmalar gündemde.

Yine bir Alman tekeli olan ve dünya genelinde yaklaşık 304 bin çalışanı bulunan Mercedes-Benz tasarruf programı kapsamında personel sayısını azaltacağını açıkladı. Şirket sözcüleri tarafından yapılan açıklamada 1 milyar 400 milyon euro tasarruf sağlanması için dünya genelindeki fabrikalardan en az 10 bin kişinin işine son verileceği duyuruldu. İnsan Kaynakları Yöneticisi Wilfried Poth, personel sayısındaki azalmanın “beş basamaklı” olacağını söylüyor.

Alman motor ve şanzıman parçaları üreticisi Schaeffler Group, kâr hedeflerindeki düşüş nedeniyle 900 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Meksika’nın Matamoros kentinde fabrikaları olan bu tekel işçilerinin militan grevlerine karşılık intikam niteliğinde toplu işten çıkarmalar başlamış bulunuyor. Şu ana kadar fabrikalardan en az 4 bin işçi işten atıldı. Bu şirket için Meksika’da otomobil sektörüne yedek parça üretimi yapan 50 bin işçi işten çıkarılmakla tehdit ediliyor. İşçi çıkarmalar diğer yedek parça üretimi yapan şirketlerde de devam ediyor. Continental, önümüzdeki on yılda 20 bin kişilik istihdam birimini yok etmeyi planladığını duyurdu. Bosch, bu yıl Almanya’da halihazırda 2 bin 500 kişiyi işten çıkardı ve 2022’ye kadar 3 bin kişiyi daha çıkarmayı planlıyor. ZF, Mahle gibi diğer parça tedarikçileri de binlerce istihdam birimini ortadan kaldırıyorlar.

 

Kıyım ittifakı: kapitalistler, devlet ve sendikal bürokrasi

Uluslararası otomotiv tekellerinin kendi aralarındaki kıyasıya rekabet, yüz binlerce insanın açlığı demek olan işsizliği çığ gibi büyütmektedir. Karl Marx, 19. yüzyılın ortalarında yazmış olduğu, Ücretli Emek ve Sermaye adlı eserinde, pazarlar ve kârlar uğruna kapitalistlerin kendi arasındaki sanayi savaşının sonuçlarını şöyle tanımlıyordu: “Bu savaş, muharebelerin, işçi ordusuna asker alınmasından çok, işçilerin terhis edilmesiyle kazanılması özelliğine sahiptir. Generaller (kapitalistler), birbirleriyle, kimin en büyük sayıda sanayi askerini terhis edebileceği konusunda yarışırlar.” Tarihsel önemdeki bu değerlendirme, günümüzde yaşanan sürecin en yalın açıklamasını veriyor bizlere.

Kapitalist tekellerin saldırılarına, dünyanın birçok ülkesinde işçi sınıfı grevler ve militan direnişlerle cevap veriyor. Meksika-Matamoros’ta araba parçası sektöründe dizginsizce sömürülen on binlerce işçi, bu yılın başından itibaren haftalarca iş bıraktı. ABD’de, 48 bin GM otomotiv işçisi, son elli yıldaki en uzun süreli greve katıldılar. Hindistan, Çin, Romanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, Britanya ve daha pek çok ülkede de otomotiv işçilerinin grevleri gündemde.

İşçi sınıfının bu militan mücadelesine karşı sendika bürokrasileri o uğursuz rollerini oynamak için hızla devreye giriyorlar. Almanya’daki IG Metall, ABD’deki Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikası ve diğerleri, sınıfın mücadelesini kırmak için ellerinden gelen bütün çabayı ortaya koyuyorlar. ABD’deki UAW ve Kanada’daki Unifor sendikası, GM’nin fabrikaları kapatmasına karşı Meksikalı işçilerin kölelik ücretlerine ve kötü çalışma koşullarına karşı başkaldırdıkları bir süreçte, direnişteki işçilere karşı düşmanca bir faaliyet sürdürerek yanıt verdiler. Aynı alçaklığı, IG Metall’in yılda 750 bin euro kazanan kıdemli önderi ve Volkswagen gurubunun ortak iş konseyinin başkanı Bernd Osterloh, VW’nin yeni maliyet düşürme planına desteğini açıklayarak gösterdi.

Sendika bürokratlarının sınıfa karşı ihaneti özellikle Audi’de yaşananlarla bariz bir biçimde ortaya çıktı. Şirketteki işten çıkarmalar, yönetim ve sendika tarafından ortak kurulan iş konseyi arasında aylar süren gizli görüşmelerde hazırlanıp planlandı. Süddeutsche Zeitung gazetesi, biraz şaşırmış bir şekilde gelişmeleri şöyle yazıyordu: “Fabrika kapılarının önünde kızıl bayraklarla çaresiz gösteriler yok. Tersine, plan ve işten çıkarma sayısı, (Audi CEO’su Bram) Schot tarafından, iş konseyiyle işbirliği içinde kararlaştırıldı ve her iki taraf da salı günü neredeyse sevinçten havaya uçacak gibiydi.” İş konseyi başkanı Peter Mosch’un, iş kıyımını “önemli bir kilometre taşı” olarak övdüğü belirtiliyor.

Sendikaların başına çöreklenmiş olan sermaye uzantısı bürokratlar bu hizmetleri karşılığında cömertçe mükafatlandırılıyorlar. Sendika görevlileri ve iş konseyi üyeleri, işçilerin ancak rüyalarında görebileceği gelirler elde ediyorlar. Bu, ülkeden ülkeye farklılık gösterebiliyor ama öz olarak aynıdır. ABD’de, UAW Başkanı Gary Jones ve diğer önde gelen yöneticiler, sendika fonlarındaki milyonlarca doları çalmalarının ardından istifa etmek zorunda kaldılar. Almanya’da ise IG-Metal yöneticileri Berndt Osterloh (VW) ve Peter Mosch (Audi) altı haneli rakamların üstünde yıllık maaşlara sahipler.

Şer üçlüsünün bir diğer ayağı olan sermaye devleti ise polisi, askeri, mahkemeleri ve elinde tuttuğu tüm kurumlarıyla sahnede yer alıyor. Kapitalist tekellerin saldırılarına karşı direnişe geçen işçileri devlet terörü yoluyla ezip duruyor.

Kapitalizmin küresel saldırılarına karşı işçi sınıfı, bu şer üçlüsüne karşı mücadele ederek kazanabilir. Tüm saldırılara karşı mücadele yolunu seçen işçiler bu süreçlerde deneyim kazanarak dostunu düşmanından ayırt etmeyi de öğreniyorlar. Direnişlerle deneyim, deneyimlere dayanarak devrimci bir sınıf kimliği kazanıyorlar. Bu süreçlerden geçen işçi sınıfı er ya da geç devrimci önderliği ile de birleşerek tarihin ona yüklediği en ileri eylemini gerçekleştirecek, kapitalizmin egemenliğine son verecektir.