İşçiler mücadele programını ve temel sorunları tartıştılar
Konferans üçüncü ve dördüncü günlerde zengin ve canlı değerlendirme ve tartışmalarla sürdü. Üçüncü gün, taslağı önceden her ülkeye gönderilen program tartışmasına ayrılmıştı. Delegeler bu bölümde çok geniş bir tartışma gerçekleştirdiler. Programın önümüzdeki 5 sene için eylem kılavuzu olacağı belirtildi.
Programla ilgili oturumlarda, taslağın sunumu üzerinden tartışmalar yapıldı. Tartışmalarda özetle şunlar dile getirildi:
- Büyük kapitalist tekellerin kâr hırsına karşı uluslararası alanda işçi sınıfının birliğinin sağlanması acil ve büyük bir ihtiyaçtır. Büyük tekeller kârlarını artırmak için dünya çapında yeni oluşumlara gidiyor, yeni pazarlar peşinde koşuyor, dijital tekniği daha çok kullanıyorlar. Bunun sonucunda çok sayıda işçi işsiz kalıyor. Bu süreç hız kesmeden devam ediyor. Bu politikanın bir uzantısı olarak ücretler düşürülüyor, sosyal haklar tırpanlanıyor. Kapitalistler yeni tekniğin imkanlarıyla kârlarına daha fazla kâr kattıkları halde, iş saatleri azaltılmak bir yana daha da arttırılıyor. Yan sanayide de durum farklı değil. Kapitalistler içerisinde bulundukları krizden çıkmak için elektro arabayı üretiyorlar ve elektro arabaların üretimi ise daha fazla istihdam biriminin yok edilmesi anlamına geliyor.
- Bu gelişmeler ışığında iş saatlerinin haftalık 30 saate düşürülmesi talebi yükseltilmelidir. İş saatlerinin düşürülmesi bir taraftan işsizliğe cevap olacağı gibi, diğer yandan yaşam kalitesini yükseltecektir. Çalışmada parça başı zamanlarının işçinin lehine azaltılması talep edilmelidir. Bu, işçinin sağlığı için önemli bir adım olacaktır. Emeklilik yaşının erkene çekilmesi bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Ücretlerin yükseltilmesi için mücadele çok önemlidir. Bütün ülkeler için ortak TİS bir talep olarak ileri sürülebilir. Genel grev hakkının korunması ve uygulanmasının önündeki engellerin kaldırılması temel talebimiz olmalıdır. Kurtuluşumuz ya hep beraber ya hiçbirimiz demekten geçmektedir.
- Tekellerin kendi aralarındaki rekabetin sonucu dayattıkları esnek çalışma terkedilmelidir. Taşeron firmalar ve taşeron işçilik kaldırılmalı, güvencesizliğe son verilmelidir. Sömürünün azaltılması ve yaşam koşullarının düzeltilmesini mevcut düzende bir görev olarak görmemiz gerekiyor.
- Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi ve sürekliliği, keza doğamızın korunması, doğa ile insan arasındaki uçurumun giderilmesi için büyük bir önem taşıyor. Dizel skandalı tekellerin çıkarı ve kâr hırsının bir sonucudur. Elektrikli ve suyla çalışan motorlar dünyamız ve insanlık için önemlidir.
- Gençliğin ve kadınların geleceği için mücadele edilmesi gereklidir. Kadın ve erkek işçiler arasındaki ücret farkının kaldırılması, parasız çocuk yuvalarının yaratılması ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ailelere çocuk bakımı için ücretli izin hakkı savunulmalıdır. Yüzde 100 engelli çocukların bir bütün olarak bakımını kamunun üstlenmesi gerekir.
- Faşist ve ırkçı harekete karşı mücadele edilmesi görevlerimiz arasındadır. Sömürüsüz, sınırsız, baskısız bir dünya için mücadele edilmesi gerekmektedir.
MİB’li işçiler olarak biz bu tartışmalarda sendika bürokrasisine karşı mücadelenin önemine vurgu yaptık. Devrimci işçi sınıfı hareketini yaratmak için fiili meşru mücadelenin ve taban örgütlülüğünün önemine işaret ettik. Bu bağlamda Greif ve Metal Fırtınası direnişlerini örnek verdik. Sendikal bürokrasinin, günümüzde işçi sınıfının bağımsız bir sınıf haline gelmesinin önünde ciddi bir engel olduğunu ifade ettik.
Ek olarak doğamızın yaşanamaz bir duruma getirildiğini, görevlerimiz arasında bu sorunun da ciddi bir mücadele konusu olması gerektiğini vurguladık. Özel taşımacılığın yerine toplu taşımacılığın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının talepler arasına girmesini dillendirdik.
Öğlenden sonra 6 farklı konuda komisyon oluşturuldu. “Doğa felaketi ve çözüm”, “Sendikaların durumu”, “Sanayi 4.0”, “Irkçılık- faşizm tehdidi”, “Göçmenlik” ve “Kadın sorunu” başlıklı çalışma gruplarında sorunlar geniş bir şekilde ele alındı.
Dördüncü günde işçilerin yakıcı sorunları tartışıldı
Konferansın 4. gününde fabrikalardaki sorunlar ele alındı. Otomotiv sanayinin en büyük tekellerinde (Ford, Daimler-Renault-Nissan, VW, GM-PSA-Chrysler-Fiat ve Bosch) çalışan işçiler oluşturdukları komisyonlarda kendi sorunlarını tartıştılar.
Biz GM-PSA-Chrysler-Fiat Komisyonu’na katıldık. Yaklaşık 50 işçinin katıldığı tartışma platformu oluşturuldu. Komisyonda bu şirketlerin Fransa, ABD, Kolombiya, Endonezya, Hindistan ve İspanya’daki işletmelerinden işçiler katıldılar. Başlamadan önce MİB’li bir işçiyi kürsüye çağırıp, Almanya’nın Hanau kentinde yaşanan faşist katliam hakkında kısa bir açıklama talep ettiler. Sonra tartışmaya geçildi. Tartışmalarda işçilerin konuşmalarından notları aktarmak istiyoruz.
Brezilya’dan bir işçi: Yukarıda ismini verdiğimiz tekkelerin toplamında 600 bin işçi çalışıyor. En önemli sorunumuz, tek tek ülkelerle sınırlı kalmayan enternasyonal dayanışma yaratamamaktır. Birçok ülkenin işçileri sadece kendi çalıştıkları fabrikayla kendilerini sınırlıyorlar ya da daha çok da yaşadıkları ülkeyle. Ama otomotiv sanayini elinde bulunduran kapitalist tekeller öyle yapmıyorlar. Bu konferans bunu aşma, uluslararası dayanışmayı güçlendirme işlevi görmelidir. Çünkü bir fabrikayla sınırlı bir mücadele bile sınırları aşmayı gerektiriyor. Bunun altı çizilmeli, mücadele programına yansımalı ve hepimiz için bağlayıcı olmalıdır. Fabrikalardan öteye, ülkelerimizden öteye bakabilmeyi başarırsak büyük kazanımlar elde ederiz. Yaşananlar gösteriyor ki kendi içerisinde hapsedilmiş direnişler başarılı olamamaktadır. Grev ve direnişler diğer ülkelere sıçramadığı sürece üretim devam etmekte, direniş boşa düşmektedir.
İtalya’dan katılan işçiler: Brezilya’dan gelen işçi arkadaşın söylediklerine katılıyoruz. Enternasyonal dayanışmaya gerçekten ihtiyacımız var. Biz de 1980’den bu yana birçok grev ve direnişler gerçekleştirdik. Birçok kez hükümetler değişti. Maalesef İtalyan devleti ile tekellerin iş birliği mücadelelerimizin başarılı olmasını engelledi. Ama saldırılar durmadı. Onun için de enternasyonal dayanışma şart.
ABD’den işçi: Benden önce konuşan işçi yoldaşlarıma katılıyorum, her şeyi mücadele belirler. Örnek vereyim. 48 bin kişi 6 hafta süreyle fiili ve meşru mücadeleyle genel grev gerçekleştirdi. Tabandan örgütlenerek sendika bürokrasisinin dışında oldu. Tam 50 yıl sonra! Grev ve direniş boyunca ABD’de gerçekleşen iklim eylemlerine tam katılım sağladık. Bu eylemleri başlatan gençleri yalnız bırakmadık. Kendi sorunlarımızı anlattık ve onları destekledik. Bu olayı önemsiyorum. Bu eylemlere güç ve destek vermek artık görevimizdir. İşçi sınıfı bu soruna kayıtsız kalmamalıdır. Gezegenimizi kurtarmak istiyorsak yaşadığımız her yerde bu eylemlere destek vermeliyiz.
PSA işçisi Fransa: Uluslararası bir örgütlülüğe ihtiyaç var. Hepimiz Otomotiv sektöründe çalışıyoruz ve sorunlarımız aynılaşıyor. PSA bizi başka ülkelerdeki PSA işçileriyle karşı karşıya getiriyor. Sen daha ucuza üretirsen Almanya’ya yatırım yapmam diyor. Bizi birbirimize düşürüyor ve daha fazla çalıştırıyor. Her gün daha fazla işyeri (istihdam birimi) kayboluyor. 250 milyon işçinin Hindistan’daki grevini destekliyorum. Uluslararası planda birliğimizi güçlendirirsek daha da güçlü eylemler gerçekleştirebiliriz.
İspanya’dan bir işçi: 4 farklı sendika var. Bizi sendika bürokratları engelliyorlar. Her şeye imza atıyorlar. Bu mücadelemizin önünde büyük bir engel. Biz sadece tekellerle değil, aynı zamanda sendika bürokratlarıyla da mücadele ediyoruz. Uluslararası dayanışmayı önemsiyorum.
Fransa’dan bir işçi: 7 sendika var. 5 sendika kapitalistlerden yana, 2 tanesi de işçilerin yanında. 3 yıl önce iktidara gelen Macron iş ve çalışma koşullarını tümden değiştirdi. Kapitalistlerden yana olan 5 sendika bize hiçbir bilgi vermiyorlar. Bizi Almanya’daki Opel’le birbirimize düşürüyorlar. Bu oyunu bozabilmenin yolu uluslararası dayanışmadır. Günümüzdeki krizi asla hafife almamalıyız. Bütün arkadaşları uyarıyorum, hazırlıklı olmak zorundayız.
Almanya PSA (Opel) işçisi: PSA ve Fiat birleştiğinde bize büyük bir faturaya dönüşeceği belliydi. Ama aramızda farklı düşünen arkadaşlar da vardı. Diyorlardı ki bu bizi ülkeye yayacak ve firmanın gücünü büyütecek. Böylelikle Fransa’daki işçi arkadaşlarla birbirimize düşürüyorlar. Kısacası Almanya’da başka şeyler söylüyorlar Fransa’da başka şeyler söylüyorlar. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Bilinçliyiz. 2018 yılından bu yana 6 binin üzerinde işçi azaltıldı. Ücretler düşürüldü.
Güney Afrika’dan işçi: Ülkemizde büyük bir ırkçılık var. Beyazlar işçi sınıfı mücadelelerinde bizimle birlikte hareket etmiyorlar, birlikte örgütlenmiyorlar. Kendi ırkçı örgütleri var. Güney Afrika’da üç temel sorun öne çıkmaktadır: Taşeron sistemi, düşük ücret, fazla mesai. Daha ötesi Cumartesi ve Pazar mesaileri çok yaygın.
Daha sonra yaptığımız sohbetlerde diğer komisyonlarda da benzer içerikte tartışmalar yapıldığını öğrendik.
Dördüncü günün bir diğer önemli etkinliği, saat 16.00’da yapılan yürüyüş ve miting oldu. 300 kişinin katıldığı yürüyüşün güzergahı Johannesburg’un en işlek ve en yoksul yerlerinden geçiyordu. Özellikle Güney Afrikalıların kendilerine özgü coşkuları, eyleme büyük bir canlılık kattı.
Yürüyüş boyunca konferansın tanıtımı yapıldı. Arada miting düzeni alınarak yapılan konuşmalarla kapitalizm lanetlendi ve bu sisteme karşı mücadele çağrısı yükseltildi. Yürüyüş güzergahı boyunca yoksulluk manzarası ve insanların meraklı bakışları dikkat çekiciydi.
Miting için ikinci kez düzen alındığında MİB adına da bir konuşma yapıldı. MİB’li işçi konuşmasında özetle şunları dile getirdi: “Biz güçlüyüz, çünkü dünyada 1 miyarın üzerinde işçi var. Kapitalistler güçsüz çünkü yüzde 1 bile değiller. Problem biz işçilerin örgütsüz olmalarıdır. Marx’ın dediği gibi ‘Bütün ülkelerin işçileri birleşin!’ Yaşasın sosyalizm!..”
2 saat süren coşkulu eylem, konferans salonunun önüne varıldığında yapılan son konuşmalarla noktalandı.
Johannesburg’dan MİB’li işçiler