Ukrayna; 31 yıllık 'devletlilik' haliyle Batı tipi neoliberal modelin rüştünü ispatlayan örneklerinden birisi. Salt ABD öncülüğündeki Batı'nın, Rusya Federasyonu ile olan bilek güreşini, 2014'ten beri Donbass'taki iç savaş eşliğinde yürütmesinden ötürü değil. Asıl, bağımsızlık ilan edildiğinden bu yana elitleri eliyle uygulanan ekonomi-politik tercihleriyle.
Geçen hafta ülkenin 'komedyen asıllı' lideri Vladimir Zelenski, Ukrayna parlamentosu Verhovnaya Rada'daki neoliberal Halkın Hizmetkarı partisi öncülüğünde temmuz sonlarında çıkarılan 'Pinochet tipi' çalışma yasasını onayladı. Hem de 24 Ağustos'taki bağımsızlık ilanı yıldönümünün arifesinde. Emekçileri köleleştirecek bu yasa için 'Rusya Federasyonu'yla savaş koşullarında normal' demeden önce detaylara bakmakta fayda var. Şeytan ayrıntılarda gizli...
Emek rejimini 19'uncu yüzyıla döndüren yasa
Mart ayında Verhovnaya Rada, savaş koşullarında 'istihdamın askıya alınmasını' (çalışanların işleri ve ücretlerinin askıya alındığı) içeren ve işverenlerin toplu sözleşme hakkını tek taraflı olarak fesh etmesini sağlayan bir yasayı zaten kabul etmişti. Savaş koşullarında 'mazur gösterilebilecek' bu yasa nedeniyle pek çok çalışan mağdur oldu. Zira Ukraynalı işverenler o gün bugündür özellikle toplu sözleşmelerin çalışma koşulları ve saatlerini içeren pek çok maddesini askıya aldı. Ukrayna'da Sosyal Hareket isimli bir kuruluşun hazırladığı ve bu tarz uygulamalara başvuran 'işveren kara listesinde' ArcelorMittal fabrikası, Çernobil nükleer santrali, ulusal demiryolu şirketi, Odessa limanı ve Kiev metrosu dahil iki düzine işletme bulunuyor.
Ancak yetmedi! Yine Halkın Hizmetkârları partisi öncülüğünde bir grup Ukraynalı milletvekili çalışma yasalarını savaş gerekçesinin ötesine geçecek şekilde 'serbestleştirmek' ve 'Sovyet döneminden arındırmak' hedefiyle kolları sıvadı. 5371 sayılı iş yasası, nisan ayında ortaya çıktı, temmuz sonlarında ise Verhovnaya Rada'dan geçirildi. Geçen hafta ise bağımsızlık günü vesilesiyle duygusal konuşmalar yapan demagog komedyen tarafından onaylanmış durumda. 5731 en çok da çalışan sayısı 250'ye kadar olan küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkiliyor. Emekçiler artık işverenle bireysel sözleşmeler imzalamak zorunda. Sendikal faaliyetler ve toplu sözleşme hakkı sizlere ömür. Ve Ukrayna gibi 1990'larda talana açılmış yoksul bir ülkede bu olup bitenler çalışan nüfusun yüzde 70'ini etkileyecek.
Modası geçmiş Sovyet mevzuatı
Peki, ülkenin çalışma yasalarının 'desovyetizasyonunu' içeren tasarıyı geliştiren kim dersiniz? Bir dönem Ukrayna macerası yaşamış olan eski Gürcistan lideri Mikhail Saakaşvili tarafından Ukrayna işveren dernekleri ve USAID programı ile kurulmuş 'Basit Çözümler ve Sonuçlar Ofisi' isimli STK. Tasarının yazarları, iş yaşamının '1971'de Sovyet döneminin modası geçmiş iş kanununca düzenlendiğini' ve 'ticari kuruluşlar üzerinde bürokratik bir yük olduğunu' öne sürüyor. Bu yüzden küçük ve orta ölçekli işletmeler gelişemiyormuş. Sayelerinde örneğin işveren neden göstermeden işçileri işten çıkarabilecek. 'Modası geçmiş' Sovyet dönemi yasasında imkansız olan mümkün olacak. 'Esnek ve özgür' çalışma rejimi!
Sendika mallarına çökülmesi
Yeni emek rejimine giden bu süreçte ortaya atılan bir başka yasa da 'Sovyet dönemi kamu mallarının elden çıkarılması' başlığıyla sunulmuş durumda. Ukraynalı sendikacılar, bu başlığın 5731 sayılı yasaya itiraz eden sendikaların mülklerine el konulması için bir gözdağı olduğunu söylüyorlar. Yasalaşırsa da sendika mülklerini oligarkların düşük fiyattan yağmalamasının önünün açılacağını belirtiyorlar. Bunun akıbetini bulamadım ancak parlamentonun Ekonomik Kalkınma Komitesi başkanı Dimitro Natalukha, devletin sendika mülküne el koyması gerektiğini açıkça ifade etmiş.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) genel sekreteri Sharan Burrow, Ukrayna'da 'işgal sırasında' ekonomiyi çalışır tutan emekçilere saldırılmasını 'garip' bulmuş. Ukraynalı iş hukuku uzmanı ve Sosyal Hareket'in temsilcisi Vitaliy Dudin de 5731 sayılı yasayı eleştirirken AB'den medet umuyor. Zavallı adamcağız 'işçi hakları dâhil insan haklarının AB tarafından izleneceğinden' bile bahsetmiş! Çatışma koşullarında zorda kalan yurttaşların 'yağma ve talanla' suçlanıp aşırı milliyetçiler tarafından ağaçlara ve direklere bantlanabildiği bir ülkede enteresan beklentiler...
Ülkenin küresel kapitalizme devri
Zelenski'nin, ABD ve AB'den yağan silah ve mühimmatların yanı sıra ülke bütçesini milyar doları bulan kredi ve hibelerle çevirip de bağımsız hareket edecek hali olabilir mi? Üstelik ülkedeki emek rejiminin neoliberal talanla uyumlaştırılması sürecinin de bugünkü savaşla doğrudan alakası yok. Kiev'deki elitler bu yolu BM onaylı Minsk anlaşmalarının ABD tarafından taammüden öldürüldüğü bir süreçte, Rusya Federasyonu'nun 24 Şubat'da Ukrayna iç savaşına Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetleri lehine müdahale etmesinden çok önce seçmişti. Multipolarista sitesinden Benjamin Norton ile Jake Kallio'nun bırakın 1990'ları son beş yıldaki girişimleri ortaya koyduğu kapsamlı derlemesinden özetleyeceğim.
Zira 2017'den bu yana son beş yıldır 'Ukrayna Reform Konferansı' başlığı ile düzenlenen toplantıların içeriği taşları yerine oturtuyor. Sonuncusu İsviçre Lugano'da 22 Temmuz'da savaş koşullarında 'Ukrayna'yı Kurtarma Konferansı' diye isim cilası yapılarak düzenlenmiş. Lugano'da ABD ve AB'nin başı çektiği, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı ülkelerin ve özel sektörün temsilcileri 'savaş sonrası' Ukrayna'yı tasarlamışlar. Tabii 'yardım' sunumu öne çıkıyor. Ancak temalar son beş senedeki 'reform konferanslarıyla' aynı: Piyasa ekonomisini güçlendirmek, özelleştirme, toprak reformu, devlet idaresinde reform, Avro-Atlantik entegrasyonu...
2018'deki konferansta kamu sektöründe özelleştirmelere atıfla, hedefin 'deregülasyon, enerji, vergi ve gümrük reformları olduğu' belirtiliyor. 2018 Ocak'ında özelleştirme prosedürlerinin basitleştirilmesinden duyulan memnuniyet ifade edilirken, Ukraynalıların neoliberal reformlardan duydukları hoşnutsuzluk da teslim ediliyor. Bir ankette devlet işletmelerinin özelleştirilmesini yüzde 12,4'ün desteklediği, 49.9'un karşı çıktığı tespit edilmiş. (Yüzde 12'nin fikri yok, 25,7 yanıt vermemiş) Bu neoliberal reformlardan en çok faydalanacak olan özel sermaye olurken, özellikle emek rejimi ve iş yasaları tabii önlerine önemli güçlükler çıkarıyor. Hatta 2021'de Britanya hükümeti Kiev'e işçi hakları ve sendika karşıtı politikaların halk nezdinde benimsetilmesi için 'danışmanlık' faaliyeti bile yürütmüş.
Son Lugano bildirisinde ise Kiev'in hazırladığı 'Ulusal Kurtarma Planı'na destek veriliyor. Bu planda, devlet bankalarının özelleştirilmesi, Ukrayna ürünleri için tarifeler ve tarife dışı engellerin kaldırılması, yabancılar için özel yatırım teşvikleri, işletmelerin vergi yükünün azaltılması var. Savaşın kimi neoliberal politikaları mecburen tersine çevirmesi elbette hoş karşılanmıyor. Kurumsal danışmanlık firması Economist Impact'in 'Ukrayna Reformu İzleyicisi' başlıklı raporu, savaş bitiminde daha da agresif neoliberal 'reform' öneriyor. Özellikle kalan tarım arazilerinin (Cargill, Monsanto ve DuPont gibi Amerikan şirketleri Ukrayna tarımının 2010'dan beri zaten yatırım yapmış durumda) yabancılar ve tüzel kişilere satışı, elektrik ve ilaç üretimi, plastik ve kauçuk, mobilya, tekstil, gıda gibi endüstrilerde... İşgücünün daha da fazla sömürülmesinin yolu 'savaş gerekçesi' altında açılıyor. Özelleştirme programına 1 Eylül'den itibaren hız verilecek. Tabii raporlarda neoliberal şok terapisi süslü neoliberal jargonla sunuluyor: 'Ortaklık, reform odağı, şeffaflık, hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğü, demokratik katılım, çok paydaşlı katılım, cinsiyet eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik'...
2014'te ABD adına Victoria 'fk' Nuland'ın organize ettiği Kiev darbesinde, Viktor Yanukoviç'in devrilmesinde AB entegrasyonu için şart koşulan ücretlerin düşürülmesi, sosyal harcamaların kısılması ve doğalgaz sübvansiyonlarına son verilmesi taleplerini reddetmesi etkili olmuştu. 2014'te başlayan iç savaşa son versin diye seçilen demagog komedyen ise Minsk anlaşmalarının tümden öldürüldüğü ortamda parayı verenin düdüğünü çalıyor.
BirGün / 30.08.22