Ne oldu?
Uzun süredir siyasi ve toplumsal istikrarsızlığın girdabındaki Tunus’ta açlık, yoksulluk ve salgın politikalarının neden olduğu öfke selinin yol açtığı dalganın altında kalmaktan korkan egemenler sistemin bütünü için parçayı vermeyi tercih etti. Ultra muhafazakar Cumhurbaşkanı Kays Said, faturayı siyasal İslamcıların ağırlıkta olduğu Parlamento ve hükümete kesti. Başbakan görevden alındı, parlamentonun yetkileri donduruldu, milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu En Nahda “parlamento darbesi”ni kendisine doğru yontsa da aslında orduyu arkasına alan muhafazakâr Said, halkın biriken öfkesine “darbe” vurdu, kitlelerin önüne set çekti.
Neo liberal ekonomik krizin pandemiyle birlikte iyice derinleşmesi, pahalılık, çöken sağlık ve eğitim sistemi derken on milyonluk ülkede dipten gelen dalganın şiddeti hissediliyordu. “Artık sabrımız kalmadı” diyen on binlerin haftalardır, hatta aylardır süren eylemleri egemenlerin rüyalarını kaçırmaya başlamıştı.
On yıl önce de bir benzeri olmuştu. Sokağa çıkan aç, yoksul, geleceksiz kitlelerin öfkesi siyasal İslamcılar tarafından çalınmış, bu öfke seli ABD ile birlikte siyasal İslamcı projeye tahvil edilmek istenmişti. Şimdi de benzeri yaşanıyor. Öfkenin sistemin bütününe yönelmesinin önüne geçmek isteyen müesses nizamın bekçileri ordu ve güvenlik bürokrasisi işbirliğinde devreye girdiler.
Neden oldu?
Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta halk hükümet ve muhalefet partilerine yönelik uzun süredir protestolar gerçekleştiriyor. “Arap Baharı”nın fitilinin ateşlendiği ülkede 2011 ayaklanmalarının da temelini oluşturan kronik işsizlik, yolsuzluk ve nepotizm sorunları katlanarak büyüdü. Öyle ki, savaş içinde savaş yaşayan Libya dahi geçen haftalarda salgının vurduğu Tunus’a sınırlarını kapatmak zorunda kaldı. Ağırlaşan sorunların altında inleyen kitlelerin hedefinde başta En Nahda olmak üzere bütün partiler var. En büyük öfke ise kuşkusuz ki parlamento ve hükümete hükmeden İhvan’ın ideologlarından da olan Parlamento Başkanı Raşid El Gannuşi’nin liderliğindeki En Nahda’ya yönelik. Başbakan Hişam el-Meşişi liderliğindeki hükümetin basiretsizliği, artan İslamist radikalleşme hepsi üst üste binince, ok yaydan çıkmak üzereydi. Tam da bu aşamada egemen klikler devreye girdi. 12 Ekim 2019’da İhvancıların da desteğiyle bağımsız aday olarak seçilen Said, yayımladığı video mesajında kararı “ülkenin içinden geçtiği olağanüstü koşullar” nedeniyle “ülkeyi kurtarmak” amacıyla almak zorunda kaldığını söyledi. Hukuk profesörü olan ultra muhafazakar Said, iki yıl önce bağımsız aday olarak katıldığı cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmıştı. Aynı yıl yapılan parlamento seçimlerinden ise İslamcı Nahda Hareketi birinci çıkmıştı. En Nahda cumhurbaşkanlığı seçiminde etkisiz bir aday göstererek el altından Said’i destekledi. Böylece seküler medya patronunun önünü kesti İslamcılar. Bu şekilde de ülke siyasetinde baskın güç olmaya devam edeceklerdi. Ancak hesaplar tutmadı, bir süre sonra Said ile Gannuşi arasında iktidar mücadelesi baş gösterdi.
Ne olacak?
Muhafazakâr cumhurbaşkanı Said, hükümeti ve parlamentoyu lağvederek protestolarının önüne geçmek istese de yozlaşmış siyasal sisteme öfke ve siyasi krizler dinmeyecek. Atanacak yeni yönetimler, yapılacak seçimlerden çıkacak tablo da mevcut siyasal iklimde halkın sorunlarına çözüm üretmekten uzak olacak. Tıpkı Lübnan’daki gibi kilitlenmiş bir siyasal, toplumsal yapı söz konusu. Bu yapının pansumanlarla, geçici önlemlerle ayakta durması zor. Sistem mevcut haliyle krizler üretmeye devam edecek. Siyasal İslamcılar da bir kez daha “darbe” üzerinden mağduriyet üretmeye çalışsa da başarılı olamayacaklar. 2016’da “Siyasal İslam’ı terk ediyoruz, demokratik İslam’a geçiyoruz” diyen Gannuşi liderliğindeki siyasal İslamcılar son kalelerinde de kaybetti. Düzenin diğer bekçileriyle birlikte halkın öfkesinden kurtulamayacaklar. Radikal İslamcılığın en fazla serpilip geliştiği yoksul, geleceksiz gençlerin dünyanın çeşitli bölgelerindeki cihatçı, köktendinci yapılanmalara akın ettiği Tunus’ta sorunlar kartopu misali büyüyor. Kapışmanın ilk raundu, egemen sınıfların temsilcilerinin bir kesiminin diğerlerini tasfiyesiyle sonuçlansa da süreç burada bitmeyecek. Sadece Tunus değil, dünyanın dört bir köşesinden dipten gelen dalganın sesleri işitiliyor. Her şey “büyük kapışma”ya işaret ediyor!..
BirGün / 27.07.21