Suriyeli Kürtleri operasyonsuz tasfiye siyaseti- Fehim Taştekin

Hem Rusya hem de ABD’nin Türkiye’yi teskin siyaseti kara harekâtını önlese de özerk yapıyı parça parça tasfiye eden bir yolu açıyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 16 Aralık 2022
  • 08:52

Rusya ve ABD’nin itirazlarıyla Türkiye’nin yeni bir kara harekâtı şimdilik durdurulsa bile Suriyeli Kürtlerin sahadaki kazanımlarını parça parça kopartmayı hedefleyen kesintisiz bir baskı stratejisi kuruluyor.

Özellikle Ankara’nın Rus tarafıyla yürüttüğü müzakereler, Esad yönetimiyle normalleşme teklifini satın alıp bunu, Ruslar eliyle Kürtler üzerinde baskıya dönüştüren bir yaklaşımla ilerliyor. Hem ABD hem Rusya’nın kara harekâtını bertaraf etmek amacıyla Türkiye’ye yaptığı öneriler özünde sahada Türk çizmesine alan açtırmasa da Kürtlerin liderliğindeki fiili özerk yapının kontrol alanını daraltıyor.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin’in başkanlığındaki heyetin 8-9 Aralık’ta İstanbul’da Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyetiyle görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra Suriye de konuşuldu. Suriye’nin ele alındığı görüşmeye Kremlin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrentiyev de katıldı. 11 Aralık’ta ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya lideri Vladimir Putin’le Ukrayna ve doğalgazın yanı sıra Suriye’yi ele aldı. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Ankara’yı kara harekâtından vazgeçirme çabasının sonucunu “Diyalog devam ediyor. Henüz bir kara operasyonu başlatılmadı, bu da şimdiden olumlu bir sonuç alındığı anlamına geliyor. Devam edeceğiz” diye açıkladı. 

Rusya ve ABD’nin neler önerdiğine dair resmi açıklama gelmese de basına sızan bilgiler mevcut. 

El Cezire’ye konuşan bir Türk kaynağa göre Ankara, Rusya ve ABD'den eğer bir askeri harekâtı önlemek istiyorlarsa Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) Menbiç, Tel Rıfat ve Kobani'den çekilmeleri yönünde baskı yapmalarını istedi. SDG’nin yerine Suriye hükümet güçlerinin konuşlanması şartını koşan Ankara, bunun için iki hafta süre tanıyıp bunun alternatifinin operasyon olacağı mesajını verdi. ABD buna karşılık SDG'yi yeniden yapılandırıp Ankara’nın hedefindeki yerlerde Araplara daha fazla rol verilmesini önerdi. Türkiye öneriyi değerlendirmeden önce SDG'nin petrol alanları üzerindeki kontrolünün sona ermesi gerektiğini vurguladı.

Rusların ise İstanbul’a başka bir öneriyle geldiği bildirildi. Buna göre SDG, Kobani ve Menbiç’ten çekilir; özerk yönetime bağlı Asayiş güçleri, hükümet güçlerine entegre olmak şartıyla burada kalır. SDG’nin öneriyi kabul ettiği aktarıldı. Türk tarafı SDG’nin güney sınırları boyunca 30 kilometre derinliğindeki alandan uzaklaşması koşulunu yineleyip teklifi incelemek için süre istedi.

Rusya’nın yaklaşımı SDG’yi geriletip Suriye ordusunun kontrolünü genişletme, ABD’nin yaklaşımı ise Suriye ordusunun bölgeye daha fazla intikalini önleme hedefi güdüyor.

Kürt tarafı temelde Rus önerisine karşı değil. Al-Monitor’a konuşan bir Kürt kaynak, resmi olarak SDG’nin 2019’daki mutabakatlarla belirlenen alanlardan çekildiğini ve İç Güvenlik Güçleri’nin (Asayiş) mutabakatın dışında olduğunu hatırlatarak “SDG, Rusya’nın 2019 mutabakatını esas alan önerisine karşı çıkmıyor. Ancak Asayiş’in rejim güçlerine entegre edilmesi gerekiyor” dedi. Ankara’nın Asayiş’in de çekilmesinde ısrar ettiğini aktarılıyor.

Söz konusu Kürt kaynak, Şam’ın özerk yönetime statü verilmesi konusunda esnemese de Asayiş’le ilgili öneriye karşı çıkmadığını belirtiyor. Kaynak şöyle konuştu: “Askeri alanda zaten bir işbirliği var. 2019’dan sonra Halk Koruma Birlikleri (YPG) sınır hatlarını rejime bıraktı. Fakat rejim SDG’nin ordu içinde özerk statüyle varlığını korumasını reddediyor. ABD’nin çekilmesi, petrol sahalarının bırakılması ve devletin eğitim müfredatına dönülmesi gibi konularda katı bir dayatma var. Ama Asayiş ile ilgili bir ara formül bulunabilir. Bazı görüşmeler oldu, rejimin esnek olabileceği izlenimi oluştu. Kamışlı ve Haseke’de Asayiş ve rejim güçleri yan yana çalışma deneyimi edindi. Ayrıca Derik’e kadar bütün sınırlarda artık rejim güçleri var. Güvenlik alanında koordinasyon mevcut. Siyasi alandaki keskinlik askeri alanda yok.”

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi de Şark’ul Evsat’a demecinde Asayiş’in çekilmesinin söz konusu olmadığını belirtirken “Çünkü rejime bağlı resmi kurumların yeniden faaliyete geçmesini kabul etmedik. Sadece sınırlardaki düzen konusunda anlaştık. Diğer kurumlarla ilgili anlaşma yapılması gerekiyor” demişti. Kobani “Bu bölgelerde rejim güçlerinin sayısı bizimkilerin yaklaşık iki katı. Rejim güçleri Kobani, Menbiç ve Tel Rıfat'ta konuşlular. Saldırı olsa bizden ziyade rejimin sorunu olacak” diye eklemişti. Abdi SDG’nin Suriye ordusunun bir parçası olmasına karşı olmadıklarını ama bunun için anayasal çözüm gerektiğini belirtirken koşullar oluşursa Şam’a gidebileceğini söylemişti.

Al-Monitor’a konuşan Kürt kaynak şu gözlemi paylaştı: “Şam, Türkiye’nin normalleşme teklifi karşısında yeni bir değerlendirme yapıyor. Ankara ile anlaşmak mı Kürtlerle uzlaşmak mı? Ankara, Şam’ın koşullarını karşılamayacağı için rejim bu tarafta zemini yokluyor. Kürtlerle anlaşmayı tercih edebilir. İleride Mazlum Abdi Şam’a gidebilir.”

İkinci bir Kürt kaynak ise 20 Kasım’dan bu yana artan saldırılara bağlı olarak kuzeye kaydırılan silahlı güçlerin güvence verilmesi hâlinde tekrar 2019 anlaşmasına uygun çekilebileceğini ama Asayiş’in de bağlı olduğu askeri meclislerin her hâlükârda kalacağını belirtti.

Türkiye’nin “YPG çekilmeli” ısrarları üzerine önce Menbiç’te, ardından Kobani’de askeri meclis oluşturulmuştu. Ankara askeri meclisleri YPG’den ayrı görmediği için “2019 mutabakatına uyulmadı” diyor. İkinci kaynak, Mazlum Abdi’nin Şam’a gitme isteğinin de Ankara-Şam hattında istihbarat düzeyindeki görüşmelerin siyasi düzeye çekilmesi ihtimaline karşı Kürtlerle çözüm seçeneğinin önünü açma, müzakereleri tetikleme ve kamuoyunda özerk yönetime karşı algıyı değiştirme amacı güttüğünü belirtti. ABD’nin de Şam’la statü pazarlığına karşı çıkmadığını vurgularken “Esad, Kürtlere dönebilir. Fakat bunu Rusya ve İran engelliyor” iddiasını dillendirdi.

SDG’nin yerini rejim güçlerine bırakması hâlinde Ankara ile Şam arasında normalleşme trafiğinin artacağı öngörülüyor. Kürtler arasında Türkiye-Suriye barışının tamamen Kürt kazanımlarını yok etme hedefi üzerine kurulacağı, bu noktaya varmadan özerk yönetimin Şam’la anlaşmasının hayati olduğu değerlendirmesi öne çıkıyor.

Al-Monitor / 15.12.22