Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözde Uygur meselesine duyarlılık gösterse de özde Pekin’le ilişkileri sarsacak bir yola girmemeye çalışıyor. Yine de Anadolu Ajansı’nın tespitiyle “Türk-Çin ilişkileri Pekin'in Uygurlar konusundaki tutumdan dolayı zarar görüyor.”
Türkiye’de yaşayan Uygur diasporasının protesto eylemleri, aranan Uygurların Çin’e teslim edildiği iddiaları ve muhalefetin meseleyi gündemden düşürmemesi hükümeti sıkıştırıyor. Sincan Özerk Bölgesi’ndeki gelişmeler özellikle milliyetçi tabanda yankılanırken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı’ndaki ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’ni (MHP) gözetmek durumunda kalıyor.
Uygur meselesi, MHP ile milliyetçi oy havuzunu paylaşan İyi Parti tarafından mecliste sıklıkla iktidarı sıkıştırma hamlesi olarak gündeme getiriliyor. Hükümet Sincan’a bir heyet göndermeyi teklif ettiklerini ama Pekin’in ayak sürüdüğünü belirterek eleştirileri geçiştiriyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 30 Aralık’ta yılın değerlendirilmesi konuşmasında “Büyükelçimiz henüz oraya gitmedi, izin vermiyorlar ya da giderse 'Bizim yaptığımız programa uyacak.' Biz Çin'in propagandasına niye alet olalım? Türkiye'den insani heyet gelsin, incelesin dediler. Şi (Cinping) bunu teklif edeli beş sene oldu. Beş senedir niye engel çıkarıyorsunuz? İşbirliği yapmak istiyoruz. Kategorik olarak Çin karşıtlığımız yok. Her zaman ‘Tek Çin’ politikasını desteklediğimizi söyledik" dedi. "Uygur Türklerinin haklarını savunmamız Çin'i rahatsız ediyor" diyen Çavuşoğlu ilişkilerdeki yavaşlamadan Pekin’i sorumlu tuttu. "Sürekli bizim vatandaşımız olan kişilerin iade talepleri var. Hiçbirisini vermiyoruz. 'Uygur Türklerini veriyorlar' diye haberler çıkıyor. Külliyen yalan" ifadelerini kullanan Çavuşoğlu, ihlallerin BM raporuyla teyit edildiğini belirtip ekledi: “Buna tepki göstermek durumundayız.”
Erdoğan, Uygurların eğitim kamplarında eziyet gördüğü haberlerinin arttığı dönemde 2 Temmuz 2019’da Pekin’i ziyaret etmiş, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e Çin’in terörizmle savaşını desteklediğini söylemiş ve Sincan’a bir heyet göndermeyi önermişti. Çin 22 gün sonra Türk Dışişleri Bakanlığı’na resmi daveti iletmişti. Bunun üzerine Çavuşoğlu farklı kurumlardan 10 kişilik heyetin gönderileceğini açıklamıştı. Ancak gezilecek yerler ve koşullar konusunda uzlaşma sağlanamadı.
Uygur başlığı “kara kedi” misali araya girip ikili ilişkilerde iniş çıkışlara neden oluyor.
Erdoğan 2009'da Sincan’da 197 kişinin öldüğü olayların ardından "adeta bir soykırım" diyerek Pekin’i kızdırmıştı. Ankara bunun etkilerini giderme çabasına girişmiş, Pekin’e özel elçi göndermiş, Erdoğan da 8 Nisan 2012'de Urumçi ve Pekin’i ziyaret ederek güvenceler vermişti. Erdoğan 27 yıl sonra Pekin’i ziyaret eden ve Urumçi’ye ilk kez giden Türk başbakandı. Erdoğan gönül alırcasına 2012’yi “Çin Kültür Yılı” ilan etmekle kalmayıp ertesi yıl hava savunma sistemi ihalesini Çin firması CPMIEC’e vermişti. Bahar havası yaşanırken bu kez 2015’te sahte pasaport krizi patlak vermişti. Çin’den kaçan bazı Uygurlar Türk pasaportuyla yakalanmış, 10 kadar Türk tutuklanmıştı.
Gerilimli bir ortamda 28 Temmuz 2015’te tekrar Pekin’e giden Erdoğan, Çin'in toprak bütünlüğünü desteklediklerini belirtip Doğu Türkistan İslami Hareketi'ne (DTİH) karşı olduklarını vurgulamıştı. Pekin, El Kaide ve Taliban bağlantılı DTİH üyelerinin Suriye’de Cisr el Şuğur bölgesine yerleşmesinden Türkiye’yi sorumlu tutuyordu. Batılı ortakların tepkisi üzerine Kasım 2015'te ihalenin iptali ilişkilerdeki güvensizliği tazelemişti.
Çavuşoğlu'nun 2017’deki Çin ziyareti Uygur siyasetinde önemli bir kırılmaya işaret ediyordu. Çavuşoğlu DTİH’in Türkiye’nin terör örgütleri listesinde olduğunu hatırlatıp Çin aleyhine hiçbir faaliyete izin vermediklerini söylerken Çinli mevkidaşı Wang Yi gayet memnundu.
İlişkiler Çin’in 2018’i “Türkiye Turizm Yılı” ilan etmesine imkân verecek kadar yumuşadı. Ayrıca 2019’da ortak güvenlik işbirliği mekanizması oluşturuldu.
Tabii, DTİH ile ilgili hileli bir siyasetin güdüldüğünün Çin de farkında. DTİH 2002’de BM’nin terör örgütleri listesine girmişti. Türkiye de kendi listesini buna göre güncellemek durumundaydı. Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabiya Kader’e vize verilmezken El Kaide ve Taliban bağlantılı Uygurların Türkiye’de barınması temel bir çelişkiydi. Yine de bu tutarsızlığı ikili ilişkilere yansıtmama eğilimi güç kazandı. 2018, 2020 ve 2021’de mecliste Uygurlara yönelik zulmün araştırılması yönündeki önergelerAdalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından reddedildi.
Bu yaklaşım karşılıksız kalmadı. Çin, İstanbul'daki Kumport Liman’ın yüzde 65'ine, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün yüzde 51'ine ortak olurken İhracat ve Kredi Sigorta Şirketi, Türkiye Varlık Fonu'na 5 milyar dolar aktardı. Erdoğan ayrıca Kanal İstanbul için Çin’den finansman bekliyordu.
15 Ocak 2020'de CHP Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Dışişleri Komisyonu'nda Sincan’a gidecek heyet meselesini sormuş, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran da Pekin’le istişarelerin sürdüğü yanıtını vermişti. Mesele COVID-19 önlemlerine bağlı olarak soğumuştu. Çakirözer bir başka önergede Ekim 2020’de Çin’e ortak mektup gönderen 39 ülke arasında Türkiye’nin neden yer almadığını sormuştu. Türkiye’nin konunun yakın takipçisi olduğu yanıtı verilmişti.
Fakat Ankara’yı tartışmanın içine çeken gelişmeler eksik olmuyor. Geçen kasımda Urumçi’de çıkan yangın Türkiye’de gösterilere neden oldu. Çin’in İstanbul Başkonsolosluğu önünde gösteri yapan Uygurlara müdahale eden polis amirinin “Birazdan zorla süpüreceğiz sizi. Gözaltına alıp sınırdışı edeceğiz" sözleri iç siyaseti karıştırdı. Çavuşoğlu da kasımda NATO toplantısında Çin'in yangına ilişkin ikna edici izahat getiremediğini belirtti.
Çavuşoğlu’nun son çıkışları muhalefet için de biraz sürpriz sayılabilir. Çünkü Türkiye, BM İnsan Hakları Konseyi’ndeki tartışmalarda çok sessiz kaldı. AKP 6 Ekim 2022’de Uygur meselesine özel oturum önerisini reddeden İslam ülkelerini ikna için hiçbir şey yapmamakla eleştirildi.
Yol ve Kuşak Girişimi’nden pay alma beklentisini koruyan Erdoğan, Batı ile yaşadığı kavgaların gölgesinde Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) girme hedefini de deklare ederek kendisini Şi’nin iki dudağı arasına sıkıştırdı.
Bir tarafta Çin hassasiyetleri, diğer tarafta iç siyasette milliyetçi öfke. Özellikle İyi Parti, iktidarın ortağı MHP’yi Çin siyaseti üzerinden vuruyor. Siyasi kulislere göre iktidarın ara sıra Çin’e atarlanması milliyetçi ortağı koruma ve tabanı yatıştırma amacı güdüyor. Uygurlar ise Çin’i kızdırsa da AKP’den gelen açıklamalara pek kanmışa benzemiyor. Aktivist Abdullah Abdülhamit’in gece yarısı evinden alınıp yabancıları iade merkezine götürüldüğünü hatırlatıp AKP’yi soykırımdan kaçmış insanlara acı çektirmekle suçlayan Uygurları görmek mümkün.
Al-Monitor / 05.01.23