Bu haftanın seçkisinde Rusya solundan dört yazı var.
Levıy Front’tan (Sol Cephe) Sergey Udaltsov, Rusya solunda önemli bir isim. Levıy Front, bir dizi başka sol örgüt ve grupla birlikte RFKP çatısı altında birleşen “sol-yurtsever güçlerin” en etkililerinden. RFKP, Duma seçimlerinden bu yana uzaktan elektronik oylama sisteminin seçim hilesi için kullanıldığında ısrar ediyor. 11 Eylül’de sonuçlanan ve bir dizi federal bölge başkanlarının (veya valilerin), 6 federal yasama organının tamamen, bir dizisinin de kısmen yenilendiği seçimlerin resmî sonuçlarına göre Birleşik Rusya ezici bir başarı sağladı, ama RFKP de ana muhalefet konumunu sağlamlaştırdı ve hatta bazı bölgelerde Adil Rusya ile birlikte yüksek bir oy oranı yakalamayı başardı.
Krasnaya Vesna, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Berlin hükümetine Kiev’in tank talebini karşılaması çağrısı üzerine kısa ama önemli bir redaksiyon notu düşüyor.
Viktor Sobolev, RFKP’nin Duma’daki vekillerinden biri, emekli korgeneral ve RFKP MK üyesi. RFKP’nin XVIII’inci Kongre’sinde Rusya ve NATO arasında gerçek bir savaş tehlikesi olduğunu, bunu engellemenin yolunun ise ancak ülkenin siyasi çizgisini değiştirmekten geçtiğini söylemişti. Sobolev, Ukrayna’da savaşın kaçınılmaz olarak tırmandırılması gerektiği görüşünde.
Psiko-tarihi savaş kavramı Rusya’nın sol entelektüel ve akademisyen çevrelerinde giderek daha sık kullanılıyor. Buna en çok, hem popüler hem akademik etkisi olan Fursov’un yazı ve videolarında rastlanıyordu; ancak bilimsel bir çerçeve içine yerleştirme girişimi nispeten yeni. Andrey Şkolnikov’un Aurora’daki yazısını bu yönde kabul etmek gerek.
'Sosyalist değişim mücadelesi devam ediyor'
Özel operasyon ve Rusya’ya yönelik benzeri görülmemiş baskı şartlarında toplumu birbirine kenetlemek gerçek bir zaruret olmasına rağmen Kremlin gene de adil ve rekabetçi bir seçim yürütmemeye karar verdi. Birleşik Rusya’ya güzel bir netice “üretmek” için bütün ihlal ve tahrifat cephaneliği piyasaya sürüldü. Böylesine kirli seçimlerin sonuçlarını kabul etmek mümkün değil; bütün bunlar halkı kenetlemiyor, sadece bölüyor. Yetkililerden büyük bir hata!
Bütün engellemelere ve tahrifatlara rağmen RFKP ve (Sol Cephe’nin de içinde olduğu) sol-yurtsever örgütler ekibi fiilen her yerde ikinci sırayı aldı, ülkedeki başlıca muhalefet gücü olduğunu teyit etti. Bu, “sola dönüş” talebinin Rusya’da son derece güncel olduğunu gösteriyor.
Devletin sol yüzlerinin muazzam reklamına ve desteğine rağmen uzaktan elektronik oylama sisteminin mevcut şekliyle adil seçimlerin mezarı olduğu kesin bir şekilde (özellikle de Moskova’daki belediye seçimlerinde) görüldü.
Seçimler bitti, ama Rusya’da sosyalist değişiklikler mücadelesi devam ediyor. Sol güçlerden seçilen vekiller yurttaş haklarını savunma davamızda dayanağımız olacak. Ülke yönetiminde kadro değişikliği ve devletimizin gelişme yolunun değiştirilmesi meselesi ise bugünün siyasi gündeminde temel olarak kalacak. (S. Udaltsov / Levıy Front, 12 Eylül)
'Batı, Almanya’ya Rusya’ya karşı hibrid savaşın başrolünü alması için baskı yapıyor'
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 15 Eylül’de Bild’e verdiği mülakatta, Almanya’dan Kiev’e Alman tankları vermesini talep etti.
Avrupa Komisyonu Başkanı, Kiev’in Alman Leopard tankları verilmesi talebini yorumlarken şöyle dedi: “Eğer bu tanklara ihtiyaçları olduğunu söylüyorlarsa bunu ciddiye almalı ve teslim etmeliyiz.” Von der Leyen, Ukraynalıların “hepimiz için savaştığını” da belirtti. ...
Kolektif Batı, akla gelecek her türlü vasıtayla Almanya’ya Batı’nın Rusya ile askeri cepheleşmesinde başrolü üstlenmesi için baskı uyguluyor. Ama Alman yetkililer bu meselede liderliği üstlenmeye henüz hazır değil, zira bu, enerji krizi ve baş gösteren resesyon devam ederken ciddi mali harcamalar gerektiriyor.
Ancak bu, Amerikan yönetimi için temel bir nokta, zira Almanya’nın Rusya ile arasındaki bütün bağların tamamen koparılmasını garanti etmeleri gerekiyor. ABD Avrupa’yı ve en başta da Almanya’yı fiilen şu tercihle karşı karşıya bıraktı: Ya Ukrayna, Rusya’ya askeri bir yenilgi yaşatacak, ya da AB ülkeleri sanayisizleşme yaşayacaklar.
İlk durumda batılı stratejistler Rusya’nın çöküş sürecini tetikleyeceklerine güveniyorlar; bu da Avrupa ve ABD’nin ucuz kaynaklara gene erişimini sağlayacak. İkinci durumda ise AB sanayisi rekabet yeteneğini kaybedecek ki bu da Amerikan sanayisi için avantajlı. (Redaksiyon / Krasnaya Vesna, 16 Eylül)
'Ben olsaydım Kiev’deki karar alma noktalarını vururdum'
Halen Rusya şehirlerini bile ateş altına almakta olan HIMARS ve onun mühimmatlarının, 777 obüslerin geçirildiği iletişim tesislerini çoktan imha etmek gerekti. Özel operasyonun günümüzdeki aşamasında biz birliklerimizin mevcudunu artırmıyoruz, onlarsa birbiri ardınca seferberlik yürütüyorlar ve bütün bunlar batı silahlarıyla doyuruluyor. Bu şekilde askeri eylemler sonsuza kadar uzatılabilir, kolektif Batı ise bunu kabul eder, “son Ukraynalıya” kadar savaşacaklardır.
Şimdilerde şöyle deniyor: sivil tesisler de enerji sistemlerinin yıkılmasından zarar görmezler mi? Ama ne yazık ki askeri eylemler kurbansız olmuyor. Özel askeri operasyon ne kadar uzarsa, sivil tesislerin göreceği zarar o kadar büyük olur. Ne kadar çabuk biterse kayıplar o kadar az olur ve sivil hayat, altyapı, enerji ve geri kalan her şey o kadar çabuk imar edilir. Bu nedenle elbette askeri eylemleri çok daha kararlılıkla sürdürmek gereklidir; bu kapsamda düşmanın geri çekilmesi için iletişim tesisleri yok edilmelidir.
Ukrayna silahlı kuvvetleri enerji santrallerine, trafolara, su depolarına devamlı saldırılar düzenledi; bunu en başta yaptılar. Biz sabrettik, herhalde merhamet ettik, belki akılları başlarına gelir diye düşündük. Hatta belki bunu daha barışçıl yoldan, kayıpsız çözerler diye. Ama kimsenin aklı başına gelmedi. Akılları başlarına gelemez, zira kararları onlar almıyorlar, onlar sadece Washington’da alınan kararları uyguluyorlar. Buna ebediyen tahammül edemeyiz. Doğrusunu söylemek gerekirse ben olsaydım Kiev’deki karar alma noktalarını vururdum. (V. Sobolev / Nakanune.RU, 12 Eylül)
'Psiko-tarihi savaş'
“Enformasyon savaşı” kavramı sosyal diskura sımsıkı girdi, Rusya’nın Batı ve Ukrayna ile cepheleşmesinin ayrılmaz parçası oldu. Bununla birlikte çatışmanın verili biçimi sadece, psiko-tarihsel, mental bir savaşın taktik seviyesinden ibaret. Cepheleşmenin stratejisi, prensipleri, vadeleri, temposu vb., silahlı ve ticari-iktisadi savaşlarda karakteristik olan şeyle çarpıcı şekilde ayrışıyor ve ayrı, ayrıntılı bir mülahazayı hak ediyor.
“Mental savaş” kavramı sosyal ve bilimsel diskura gitgide daha güçlü şekilde giriyor. ...
Pratikte ülkeler, halklar ve uygarlıklar arasındaki bütün karşı karşıya gelişler, üç savaşın biçiminin hepsinin de unsurlarını taşırlar: silahlı, ticari-iktisadi ve psiko-tarihsel / mental. ...
Mental savaş çerçevesinde üç aşama ayırt edilebilir:
— Taktik. Enformasyon savaşı (haftalar ve aylar; halkın ruh haline ve/veya kamuoyuna etki eder);
— Operatif. Bilişsel savaş (aylar ve yıllar; bütün sosyal yapılara etki eder);
— Stratejik. Esasen psiko-tarihi / mental savaşın kendisi (yıllar ve nesiller; kültürel kanona etki eder). ...
Psiko-tarihi savaşta savunmadaki tarafın stratejisi: Saldırıyı en hızlı sürede saptamak, savunma mekanizmasını kurmak, kendi etnik sistemi içinde başkalarının fikirlerinin yayılmasını yok etmek. Asgari hedef: Başkalarının fikirlerinin kendi kültürel kanonu için önü alınmaz sonuçlar doğurmasına müsaade etmeksizin bunların yayılmasını zayıflatmak ve yok etmek. Azami hedef: Benzer fikir sistemlerinden tam bir savunma, bir aşı temin etmek, etnik sistemin kültürel kanonunu ve iradi bileşeni güçlendirmek, karşı taarruza geçmek. ...
Mental / psiko-tarihi savaşlar çerçevesinde ... Blitzkrieg, silahlı ve ticari-iktisadi savaşlardaki analojik görüngülerden farklıdır. Bu ikinci grup için beklenmediklik unsurunun kullanılması karakteristiktir, ama mental savaşlar zaten beklenmedik, belli noktaları hedef alan, gizli ve hileli darbeler üzerine kuruludur; bu yüzden durum tersidir: Blitzkrieg bariz, gösteriye dayanan, yoğunlaşmış bir darbe kültürel cepheleşmenin zirvesi ... haline gelir. ...
Mental savaşlarda Blitzkrieg’in başarısı şunlarla nitelenir:
— Savunmadaki tarafın sosyal-doğal elitlerinin ve siyasi liderliğinin yeni fikirlerin taşıyıcılarının üstünlüğünü kabul ederek ve bunlara bağlılık yemini ederek yeni fikirler ve düşünceleri benimsemesi, mücadeleden vazgeçmesi.
— Güvenlik yapılarının direnişten, eski savunudan vazgeçmesi ve yeni fikirler uğruna savaşmaya hazır oluşu.
— Kitlesel destek kazanmaya başlayan yeni fikirlerin paylaşılması ve desteklenmesinin halk için sosyal bir norm haline gelmesi. ... (A. Şkolnikov / Avrora, 12 Eylül)
Hazal Yalın / Gazete Duvar – 18.09.22