Borsada son haftalarda yaşananlar artık daha net bir biçimde anlaşılıyor. “Bir grup borsacının” sadece “manipülasyoncu” olmadıkları, aynı zamanda bir algı operasyonunun aparatı oldukları da bir biçimde ifşa oldu.
Borsanın yükseldiği dönemde Bakan Nebati, “hadi siz de gelin, bakın borsamız ne güzel kazandırıyor” anlamına gelen açıklamasından sonra konu hakkında başka bir şey söylemez oldu. Sayın Bakan konuya ilişkin başka bir açıklama yapmamış olsa da başkalarının devreye girdiğini de gördük. Her ne kadar önce Sermaye Piyasası Kurulu’ndan “borsada işler yolunda gidiyor, endişelenmeyin” açıklaması gelmiş olsa da bu yeterli olmadı. Önce borsacılarla “yetkililerin” bazı toplantılar yaptığını duyduk. Ardından Halk Bankası’nın kendi hisse senetlerinde alım yaptığı açıklandı. Hani şu önce hızla yükselen ardında da hızlıca düştüğü için bazı “oyuncuları” teminat açısından zora sokan banka hisselerinden biri var ya, işte onu satın aldılar. Bu işlem bir miktar nefes aldırmış olsa da banka hisselerinde ve dolayısıyla endekste bir toparlanmaya yol açmadı. Hala birilerinin daha devreye girmesi gerekiyordu.
MB’den faiz indirimi geldi
Dün saatler 14.00’ı gösterdiğinde, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun politika faizlerini 100 baz puan indirerek yüzde 12’ye düşürdüğüne ilişkin açıklaması geldi. Evet, MB faizlerinin ülkenin ekonomik göstergeleriyle bir bağının kalmadığını biliyorduk da yine de dünkü faiz indirim kararının izah edilmesi pek mümkün olmayacak.
Bir gün önce ABD’de faizler 75 baz puan artırılırken, İngiltere 50 puanlık artış yapmış iken bizim MB’nin faiz indirim gerekçesi ne olabilirdi ki? Tamam, herkes Mersin’e giderken biz… hikayesini biliyoruz da bu kadar “kör gözüm parmağına” işin bir nedeni olmalı.
Acaba diyorum…
Gelin önce bu faiz indirimi kimi nasıl etkiler ona bakalım. Diyebilirsiniz ki MB faizi indirince kredi faizleri de iner, dolayısıyla kredi kullanım maliyeti düşer. Ancak bankaların kredi kanallarının ne kadar daraldığı, kredi kullandırırken ne kadar zorluk çıkardıklarını biliyoruz. Kredi faizlerinde kayda değer bir indirim olmaz. Dolayısıyla, “kredi genişlemesi ile talep ve yatırımlar artacak, büyüme şahlanacak” diye beklemek pek iyimser kalır.
Peki, kime faydası var? Mesela bankalara faydası var mı? Son faiz indirimi bankaların TCMB’den borçlanma maliyetini düşürecektir. Bu net. Ancak bununla sınırlı kalmayacak. Hani şu iktidarın çok övündüğü Kur Korumalı Mevduat (KKM) var ya! İşte bankaların bu KKM hesaplarına ödedikleri faiz de doğrudan TCMB’nin politika faizine bağlı: Politika faizi artı 3 puan. Dünkü faiz indiriminden sonra bankaların KKM’ye ödeyecekleri faiz maliyeti de 100 puan indirilmiş oldu. KKM’deki tutarın 1,4 trilyon liraya yaklaştığını hatırlarsak bu bir puanlık faiz indiriminin epey bir faydası olacağı anlaşılır. KKM sahipleri endişelenmesin, onlara yapılacak ödeme kurlara bağlı olarak Hazine ya da MB tarafından yapıldığı için, dünkü faiz kararıyla birlikte hızlanan kurlara bağlı olarak, artmaya devam edecektir. Gerçi piyasaya döviz satarak kurların yükselmesini frenlemeye çalışıyorlar ama bunun sonuç vermeyeceğini son üç yıllık deneyimlerinden ve yaklaşık 200 milyar dolar satmış olmalarından öğrenmiş olmaları gerekirdi.
Şimdi başlangıçtaki hikâyeye dönelim. Madem faiz indirimi bankalar açısından karlı bir sonuç doğuruyor, acaba bu kâğıtlara girsek mi? Bilançoları güzel olacak, gelir tablolarındaki kar rakamları kabaracaksa bu kâğıtları niye almayasınız ki, değil mi? Buna yönelik yorumları bugünlerde sık duyacaksınız. Peki, diyelim ki bazı bankaların hisselerinden almaya karar verdiniz, kimden alacaksınız, bu hisseleri siz kim satacak? Sakın borsada son zamanlarda gördüklerimize neden olanlar olmasın?
Bilemedim.
BirGün / 23.09.22