Meseleyi mesele etmek- Yalçın Karatepe

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından dün İstanbul’da düzenlenen toplantının açılışında bir konuşma yapan Bakan Nebati, “Yeni ekonomi modelini uygulamaya almasaydık bugün birçok sorunla yüz yüze kalacaktık” demiş.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 30 Eylül 2022
  • 13:05

Enflasyon en temel ekonomik sorunlarımızdan birisi olmaya devam ediyor. En son açıklanan ağustos ayı verisi gösteriyor ki enflasyon yükselmeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan veriye göre, ağustos ayında yıllık enflasyon yüzde 80,2 düzeyine yükselmiştir. Her ne kadar açıklanan verinin gerçeği ne kadar yansıttığına ilişkin eleştiriler yapılıyor olsa da resmi verilere göre bile enflasyonun gelmiş olduğu seviyenin yüksek olduğu açıktır.

Açıklanan ile gerçek enflasyon arasında fark olduğuna ilişkin tespitlere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığını bu hafta gördük. Ama bir farkla; Erdoğan, bizdeki farka hiç değinmeden doğrudan “Avrupa’da yaşayan herkes, yüzde 8-9 oranında açıklanan rakamlarla, gerçek enflasyon arasındaki devasa farkı iyi biliyor” diyerek Avrupa’daki verileri kastetti.

Açıklanan ya da hissedilen, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, enflasyon yüksek. Peki, düşecek mi? Yakın zamanda enflasyonun düşeceğine dair bir beklenti yoktur. En iyimser beklentiye sahip olan ekonomi yönetimi bile enflasyonun düşmeye başlayacağı tarihi 2023 yılının şubat, mart ayları olabileceğini ifade ediyor. İktidarın bu beklentisinin temelinde neyin yattığını da biliyoruz: geçen yılın aralık ayı (yüzde 13,58) ve bu yılın ocak ayında (yüzde 11,1) açıklanan yüksek aylık enflasyon oranları yıllık enflasyon hesaplamasından çıkıp, yerine önümüzdeki aralık ve ocak aylarının verisi girdiğinde, yıllık enflasyonun da düşme ihtimalini kastediyorlar.

***

Dün Erdoğan’ın yapmış olduğu “Enflasyonla bir mücadelemiz var, yılbaşından sonra enflasyonun da düşük faizle ineceğine inanıyorum ve bunu savunuyorum" açıklama sizi yanıltmasın. Bu ifadeden “enflasyona ile mücadele” ettikleri anlamını çıkaramazsınız. Çünkü enflasyon ile mücadele etmenin birincil amaçları olmadığını zaten söylüyorlar: "Benim en büyük savaşım faizledir. En büyük düşmanım faizdir.”

“Daha düşük faizle” enflasyonun ineceğine olan “inancı” son bir yılda ortaya çıkan verilerde karşılık bulmadı. Geçen yıl eylül ayında faiz indirimlerine başladıklarında enflasyon yüzde 19,25 idi, bugün ise faiz yüzde 12, enflasyon yüzde 80!

Önümüzdeki pazartesi sabahı eylül ayı enflasyon verisi açıklandığında göreceğiz ki yıllık enflasyon yüzde 85 civarında olacak. Daha bunun ekim ve kasım ayları var. Böyle giderse aralık ayına yüzde 90’ın çok üzerinde bir yıllık enflasyon ile girmiş olacağız. Bir de aralıkta oluşacak enflasyonu dikkate aldığımızda, muhtemelen 2022 sonu enflasyonu yüzde 80’nin üzerinde bir yerde oluşacak. Eğer veri böyle gelirse, dönüp size diyecekler ki “bakın enflasyon düştü(!)” Üstelik faiz indirimlerinin buna yol açtığını söyleyecekler.

Enflasyonun düşmesi ucuzluk değil

“Enflasyon filanca aydan itibaren düşmeye başlayacak” tarzı ifadeler, fiyatların düşeceği anlamına gelmez. Sadece fiyat artış hızının yavaşlayacağı anlamına gelir. Bir örnek verelim: Bizim harcama sepetimizde yer alan ürünlerin fiyatı ilk ay %8, ikinci ay %6 ve takip eden ay %4 artıyor olsun. Bu örnekteki verilerin seyrine baktığımızda, maruz kaldığımız aylık enflasyonun düşmekte olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Hatta yıllık enflasyon da düşmüş olabilir. Ancak enflasyondaki bu düşüş, cebimizden çıkacak olan para miktarının azalacağı anlamına gelmiyor. Bin liralık sepetimizin maliyeti %8 artış ile birinci ayın sonunda bin 80 lira olurken, ikinci ayın sonunda bin 145 ve üçüncü ayın sonundan bin 191 liraya çıkmaktadır. Gördüğünüz gibi enflasyonun düşüyor olmasına rağmen cebimizden çıkan para miktarı artıyor. Bu nedenle enflasyonun düşüyor olması yaşam maliyetimizin daha ucuz olacağı anlamına gelmemektedir.

Hayat pahalı

Hayat pahalılığı, fiyatları geliriniz ile ilişkilendirilerek yapılan bir tanımdır. Elde edilen gelirin ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri almaya yetmemesi durumudur. Mesela, Türk-İş tarafından düzenli olarak açıklanan açlık sınırı ve yoksulluk sınırı gibi veriler hayat pahalılığını tespit etmemize yardımcı olur. Eylül 2022’de 7 bin 245 lira olarak açıklanan açlık sınırını 5 bin 500 liralık asgari ücret ile karşılaştırdığımızda, düşük gelir elde edenler için hayatın ne kadar pahalı olduğu, temel gıda ürünlerini dahi karşılayacak bir gelire sahip olmadıkları açıkça ortaya çıkar.

Dolayısıyla nasıl tanımlarsanız tanımlayın ülkede insanlar yüksek fiyatlar nedeniyle ciddi zorluk çekmektedir. Açlık sınırının yaklaşık yüzde 32 altında bir aylık geliri olanlara sizin açıklamalarınızın bir anlamı olabilir mi? Olamaz.

Onların dünyası başka

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından dün İstanbul’da düzenlenen toplantının açılışında bir konuşma yapan Bakan Nebati, “Yeni ekonomi modelini uygulamaya almasaydık bugün birçok sorunla yüz yüze kalacaktık” demiş. Bakan, baktığı yerden sorunları görmüyor olabilir ama eminim ki siz ekonomik sorunlarla her gün mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz.

Nüktedanlığı ile hatırlanan Süleyman Demirel’in “Meseleleri mesele etmezseniz mesele kalmaz” yaklaşımını mevcut ekonomi yönetimi de benimsemiş görünüyor.

Siz hâlâ meseleyi mesele edenlerden misiniz?

BirGün / 30.09.22