Daha bir yıl öncesine kadar Merkez Bankası (MB), faiz kararına dayanak olarak çekirdek enflasyona baktıklarını ve bunun altında bir faiz oranı uygulamayacaklarını falan söylüyordu. Çoktandır o söylemden vazgeçmişlerdi. Uzun zamandır referanslarının Erdoğan’ın faiz beklentisi ve bu konuda yaptığı açıklamalar olduğunu biliyoruz.
Dün, MB’nin faiz kararı günüydü. Siz bakmayın gün içeresinde TV ekranlarına yazılan “Gözler MB’nin faiz kararında” benzeri başlıklara. Aslında kimsenin açıklanacak kararı merak ettiği filan yoktu. Niye merak edelim ki? Madem referansları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz konusundaki tavrı, o da zaten biliniyor. Erdoğan politika faizlerinin tek haneye ineceğini söylemişti. O sözünü söyledikten sonra faizleri merak etmeye de gerek kalmadı. Belki merak uyandıran tek konu şu olabilirdi: Faizler tek haneye bir hamlede mi indirilecek yoksa aralık ayına kadar kademeli olarak mı indirilecek.
Şaşırmaktan vazgeçtik
Ve dün saatler 14.00’ü gösterdiğinde faiz kararı açıklandı. MB politika faizini 150 baz puan indirerek yüzde 10,5’e düşürdü. Genellikle 100 baz puan ve katları şeklinde yapılan faiz indirimlerinin 150 baz puan olarak yapılması da bana ilginç geldi. Sanırım MB, çok detaylı analizler sonucunda bu karara vardıkları izlenimi vermeye çalışmış ama biz bu kararın nasıl bir süreç sonucunda alındığını çok iyi biliyoruz. Belki de 150 baz puan indirerek bir şaşırtmaca da yapmak istemiş olabilirler, ama piyasaların MB kararlarına şaşıracağı zamanlar çoktan geçti.
Dünkü faiz kararına ilişkin yapılan açıklamada MB, “Kurul, takip eden toplantıda da benzer bir adım atıldıktan sonra faiz indirim döngüsünün sona erdirilmesini gündeme almıştır” diyerek kasım ayı toplantısında faiz konusunda nasıl bir karar alacağını da dün ilan etmiş oldu. Faizler kasım ayında 150 baz puan daha indirilecek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek haneli faiz beklentisini karşılayacak ve yılın geri kalanında faizlerde bir değişikliğe gitmeyeceğini de açıklamış oldu.
Kazanan bankalar
Faiz indirim kararının öncelikli olarak bankalara yarayacağı açık. Kur korumalı mevduata (KKM) bankaların ödeyeceği faizin üst sınırı düzenleme ile “politika faizi artı üç puan” olarak belirlendiği için, KKM faizi yüzde 13,5’ e inmiş oldu. 14 Ekim tarihi itibariyle 1 trilyon 443 milyar liraya ulaşmış olan KKM miktarını düşününce, 150 baz puanlık faiz indiriminin bankalar açısından ne kadar yarar sağladığını da hesaplayabilirsiniz. Bankacılık sektörü endeksinin bu hafta başından dün kararın açıklandığı ilk dakikalara kadar yüzde 18 artmış olması da bunun bir göstergesidir.
KKM faizlerinin düşüyor olması, Hazine’nin ödeyeceği kur farkının artmasına yol açacaktır ama bu kimin umurunda? Yılın ilk dokuz ayında 85 milyar lira kur farkı ödemiş olan Hazine’nin daha fazla ödeyecek olmasını mı dert edecekler sanıyorsunuz? Üstelik buna MB’nin ödediği tutar dahil değil. Neyse ki onların para basma matbaaları var da basıp ödüyorlar. Sadece, o matbaaya biraz fazla mesai yaptırmaları yeterli olacak. Neyse canım çok da dert etmeyin. Bu ödemeler Hazine kayıtlarına “faiz” olarak girmediği için çok da sorun etmiyorlar sanırım. Yılın ilk dokuz ayında ödedikleri 207 milyar liralık faizin yüzde 41’ine denk gelen oranda kur farkı ödemesi “kur artışlarına karşı koruma gideri” olarak tanımlandığı için vatandaşa sunulan bir hizmet gibi görüyorlar diye düşünüyorum. Biliyorsunuz, hizmette sınır yoktur. Bu hizmet parası olanlara yönelik olsa da sonuçta bir hizmettir, değil mi?
Müdahalelerle düşüyor
Tek başına politika faizini düşürerek diğer TL faizlerinin düşmediğini gören iktidar, başka müdahaleler ile TL faizlerini indirmeye çalışıyor. Bankaların kullandırdıkları krediler ile orantılı olarak hazine kâğıdı alma zorunluluğu tahvil faizlerinin düşmesine yol açıyor. Dün 10 yıllık Hazine tahvilinin faiz oranı yüzde 10,5 seviyelerine kadar gerilemiştir. Enflasyonun yüzde 85 olduğunu hatırladığımızda bu oranın ne kadar düşük olduğunu siz de takdir edersiniz.
İçeride yaptıkları düzenlemeler ile faizlerin aşağı gelmesini sağlayan iktidar, yurtdışı piyasalarda yüksek faiz ödemeye devam ediyor. En son 6 Ekim'de yapılan, 2,5 milyar dolarlık üç yıl vadeli “sukuk” ihracında faiz oranı yüzde 9,75 olarak gerçekleşti. Bu ay yurtiçine ihraç edilen “sukuk” için oluşan yıllık bileşik faizin yüzde 10,7 olduğunu hatırlayınca, içeride TL’ye hangi oranda faiz veriyorsa, dışarıda dolara yaklaşık o oranda faiz verdiğini görüyoruz. Pardon, söz konusu sukuk olunca faiz dememek lazım, sanırım kira demeliyiz. Ama ne derlerse desinler siz ödediklerinin ne olduğun biliyorsunuz.
Faiz kararı açıklandığında kurlarda da bir hareket olmadı. Ekim ayı başından beri 18,55 civarında sabitlenmiş bir dolar kuru var. Karar açıklandıktan sonra da kurlarda bir değişiklik olmadı. Karar öncesi 18,58 olan dolar kuru, karar sonrasında da 18,58 idi.
Avro kuru ise dolar avro paritesinin hareketine bağlı olarak bir miktar değişip duruyor. Demek ki iktidar avroyu değil doları önemsiyor ve imkânı oldukça da dolar kurunu sabit tutmaya çalışıyor. Nasıl sabit tuttuklarını da tahmin ediyoruz elbette. Bir taraftan, vatandaştan gelmesi muhtemel döviz talebini kur korumalı mevduat hesapları üzerinden karşılanırken, diğer taraftan “net hata ve noksan” olarak tanımlanan ve kaynağı kamuoyu tarafından tam olarak bilinemeyen döviz girişi (ilk 9 ayda 28 milyar dolar) üzerinden diğer döviz talebini karşılamaya devam ediyorlar. Bu gidişatın ekonomik sonucunun pek de hayırlı olmayacağı açık.
Neyse ki seçimlere az kaldı.
BirGün / 21.10.22