Seçime gidilirken milliyetçilik yarışı- İbrahim Varlı

Ege’de ipler geriliyor. Yunanistan ve Türkiye’de ufukta seçim var. Gerilimden beslenen liderler seçime gidilirken milliyetçiliğin dozajını artırıyor. Uzmanlara göre gerilim seçime kadar kullanılacak. Krizin çıkmasında bölgedeki emperyalist çıkarlara bağlı egemenler arası çıkar kavgaları da belirleyici.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 04 Eylül 2022
  • 10:15

İki NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan arasında geçen yıl Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilim bu kez Ege Denizi’ne taşındı. Seçim hesaplarının yapıldığı her iki ülkede de karşılıklı açıklama, restleşme ve suçlamalarla tırmandırılan krizde, tansiyonun düşmesi istenmiyor. İki NATO üyesi arasındaki gerilimde hava sahası, silahlanma ve adalar sorununun seçimlere kadar sık işleneceğinin sinyalleri verilirken son olarak AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün yaptığı açıklamada Atina’ya İzmir hatırlatması yaptı, "Yunanistan ileri giderse bedelini ağır öder" dedi. Savunma Bakanı Hulusi Akar da önceki gün Atina’yı saldırganlıkla suçlayarak, Yunanistan’ın bu “şımarıklığına” her zaman, her yerde cevap vereceklerini söyledi. Benzer suçlamalar Yunanistan’daki sağcı Kiryakos Miçotakis hükümetinden de geliyor. Ankara’nın provokasyon peşinde olduğu, gerilimi tırmandırmak istediği, sınır ihlalinde bulunduğu ileri sürülüyor.
Almanya’daki Essen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Faruk Şen ve Yunanistan’da yaşayan gazeteci Seyit Aldoğan krizin nedenlerini ve sonuçlarını değerlendirdi.

Emperyalist plan ve çıkarlar

Gazeteci Seyit Aldoğan, geçtiğimiz yıl savaş çıktı-çıkacak noktasına kadar tırmandırılan Türk-Yunan gerginliğinin, her iki ülkede genel seçimlere yaklaşık olarak bir yıl kalmışken karşılıklı meydan okumalarla bir kez daha gündeme getirildiğini söyledi. Sorunun egemen güçlerin planlarından bağımsız ele alınamayacağını ifade eden Aldoğan, “Her iki ülke arasındaki sorunlar esas olarak, çokça sözü edilen uluslararası sözleşmelerden ve haklardan kaynaklanan sorunların ihlal edilmesinden ya da "gri" noktaların var olmasından değil, bölgedeki emperyalist plan ve çıkarlara da bağlı olarak her iki ülke egemen sınıflarının çıkar kaygılarından kaynaklanmaktadır” dedi.

Her iki ülke yönetiminin üzerinde daha çok restleşmeye başladığı kıta sahanlığı, 12 mil, Münhasır Ekonomik Bölge gibi sorunların özellikle Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle daha çok önem kazandığını kaydeden Aldoğan, “Alternatif enerji yolları arayışlarının, Ege’de egemenlik haklarının ve deniz taşımacılığının giderek önem kazandığı bir ortamda; Yunanistan NATO ve ABD ile "stratejik" işbirliğini Trakya bölgesindeki devasa büyüklükteki ve önemdeki üslerle pekiştirirken, Ankara’nın tek adam yönetimi dış politikalardaki başarısızlık ve iflas nedeniyle iki sandala birden basmayı tercih etmektedir. Erdoğan’ın dış politikası Yunanistan’a diplomatik alanda yeni ataklar yapma olanakları sağlarken, Erdoğan yönetimi, İsrail ve boğaz ülkeleri başta olmak üzere bölgede imajını yeniden düzeltecek ikili ilişkileri gündeme getireceğine dair işaretler veriyor” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın başarı şansı yok

Ekonomideki açmazlar, Kürt sorunu ve bölgede oluşan ekonomik ve siyasi dengelerin Erdoğan’ın başarı sansını sıfıra indirdiğini vurgulayan Aldoğan’a göre; “Erdoğan yönetimi içinde sığınmacı sorunundan adaların silahlandırılmasına kadar eteğinde tuttuğu her şeyi ortaya dökmesine rağmen uluslararası alanda beklentilerine karşılık bulamıyor. Yunanistan ise var olan konjonktürel durumu daha bir kendi yararına çevirecek ataklar yapıyor, AB ve ABD’den gelen açıklamalara bakılırsa bunda başarılı da oluyor.”

Tırmandırılan gerginliğin her iki ülke yönetimleri açısından bakıldığında iç sorunlarla da ilişkili olduğunun altını çizen Aldoğan, “Karşılıklı olarak savaşa davet eden restleşmeler, düşmanlıkları körükleyen tarihsel hatırlatmalar 2023’te yapılacak seçimler öncesinde daha çok gündeme getirilecek gibi gözüküyor. Hiçbir maliyeti olmayan ama tutması bir o kadar kolay olan milliyetçi ve düşmanca söylemler oy devşirmenin bir unsuru olarak kullanılacaktır. Hatta analistler tarafından Ege’de ve Akdeniz’de her iki ülke halkları açısından maliyeti ağır faturalara neden olacak provokatif girişimlerin olmasından duyulan korkular dile getiriliyor. Yunanistan medyasında Türk-Yunan ilişkilerini konu edinen haberlerin hepsinin ortak noktası "ülke içindeki sorunların artması karşısında sıkışan Erdoğan yönetimi" diye başlamakta, ekonomik sorunlardan demokratik hak ve özgürlüklere, yolsuzluklara, yoksulluk ve sömürüye dikkat çekilmektedir. Tabi bu durum Miçotakis yönetiminin Türkiye karşıtlığı politikalarının zemin bulmasına yardımcı olmaktadır. Ancak kesin olan her iki ülke halklarının izlenen bu politikalardan ve düşmanlıklardan bir fayda ve çıkarlarının olmadığı ve benzeri sorunlarla yaşam savaşı verdikleridir” dedi.

Çatışma işlerine geliyor

Yunanistan ve Türkiye’deki yönetimlerin seçimlere gidilirken bu tarz gerilimlerden nemalanmaya çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Faruk Şen’e göre milliyetçi duygular kaşınarak bu durum sandığa tahvil edilmek isteniyor. Amerika’yı arkasına alan Yunanistan ile Türkiye’nin bir çatışma ortamı yaratmak istediklerini belirten Şen, seçimlere doğru yol alınırken bu durumun kullanışlı bir aparat olduğunu söyledi.

Seçimlere yönelik senaryolara dikkat çeken Şen, “Türkiye’de seçimlere yönelik araştırmalar gösteriyor ki Cumhur İttifakı’nın durumu pek iyiye gitmiyor. Gün geçtikçe oy kaybeden Cumhur İttifakı milliyetçi duyguları canlandırarak kazanç sağlamak istiyor. Eğer istedikleri çatışmayı gerçekleştirebilirlerse seçimler iptal olur. Özellikle Türkiye 12 Ada dışında birkaç adaya el koyarsa olası bir gecikmiş seçimde sandıktan çıkacağını hesaplıyor” dedi.

Yunanistan’ın Türkiye’nin Amerika’ya yanaşmasını engellemeye çalışyığını kaydeden Şen, "Eskiden Türkiye’yi koruyan dirayetli bir Almanya vardı. Şimdi Olaf Scholz hükümetinde böyle bir dirayet yok. Yunanistan bu şansı da kullanarak Türkiye’yi sıkıştırmak istiyor. Türkiye’deki iktidar da seçimler için ihtiyacı olan milliyetçi söylemleri bu çatışmalarla sağlamaya çalışıyor” şeklinde konuştu.

BirGün / 04.09.22