Ortadoğu’nun iki ezeli rakip aktörü İran ve Suudi Arabistan, yedi yıl aradan sonra ilişkileri normalleştirdi. Tahran Riyad’da elçilik açtı. İran geçen haftalarda da benzer şekilde Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) elçi atamıştı. İran ile Suudilerin öncülük ettiği Körfez Arap ülkeleri arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi yeni bir bölgesel denkleme yol açabilecek türden.
•Yakınlaşmasının muhtemel sonuçları
İki ülkenin bölgedeki rekabet alanlarında kısa vadede gerilimleri azaltabilir. Öncelikle Suriye, Yemen, Libya, Lübnan meselelerinde farklı cephelerde yer alan iki bölgesel gücün anlaşması bu sorunlar üzerinde sağaltıcı bir etki yaratabilir. Her üç sıcak çatışma bölgesinde de bir süredir yaşanan gelişmelerin yeni bir boyut kazanma ihtimali yüksek.
Körfez ülkeleriyle Şam arasında başlayan normalleşme, Suriye’nin Arap Ligi’ne kabulü, Libya’da süren temaslar mevcut siyasi trafiğin sonuçlarıydı.
Tabii İran ile Suudi Arabistan arasındaki “normalleşme”ye mesafeli yaklaşmak gerek. Kırılgan bir iklimin hâkim olduğu Ortadoğu’da kurulan ilişkilerin yerle yeksan olması küçük bir kıvılcıma bakıyor.
•Riyad-Tahran anlaşmasının Türkiye’ye etkileri
İran ile Suudi Arabistan ilişkilerinin tesisinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bu durum Arap Baharı’nın buhranlı ikliminden yararlanarak emperyalizmin kendisine açtığı pozisyon dâhilinde bölgede söz sahibi olmaya çalışan Türkiye’nin oyun alanını daraltıcı işleve sahip.
Suudi Arabistan’ın Mısır, İran ve İsrail ile ilişkiler kurarak yeniden roller üstlenmesi, Sünni Müslüman coğrafyanın lideri olmaya heveslenen AKP’nin neo Osmanlıcı rüyasını fiilen bitirecek. Gerek Suudilerin gerekse de İran’ın bölge dışı aktör olarak gördükleri NATO üyesi Türkiye bu iki gücün anlaşmasıyla etki alanını yitirecek.
Körfez’deki tek dostu Katar üzerinden sınırlı bir hamle gücüne sahip olacak. Katar’ın da hala diğer Körfez ülkeleri tarafından tam olarak affedilmediği düşünülecek olursa, tablo iyice berraklaşmış oluyor.
•Fidan’ın ataması Batı’ya mesaj mı, zorunlu manevra mı?
Tam da bu nedenle Ortadoğu’da artık istediği gibi at koşturamayacak olan AKP yönetimi yeni sulara yelken açma hazırlığında. MİT’in başından Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturtulan Hakan Fidan’ın atamasının “Batı’ya mesaj” olarak yorumlanması her yönüyle eksik.
Suudiler ve Tahran Ortadoğu’da etki alanını artırırken bölgesel liderlik için de mücadele edecek. Her iki ülkenin etkinliğini artırdığı bölgede Türkiye’nin bir dış aktör olarak istediği varlığı gösteremeyeceği ortada.
Türkiye son on yılda operasyonel olarak en çok yayıldığı dönemini yaşadı. Sadece Suriye ve Libya’ya asker gönderilmedi, Irak’taki mevcudiyet misliyle artırıldı. Katar’da asker konuşlandırıldı, Karabağ savaşına fiili destek sunuldu. Doğu Akdeniz’de yeni haritalar çizildi vs.
Bu sınırın sonuna gelindi artık.
•Fidan’ın vizyonu yeni maceralara sürükleyebilir
Twitter hesabından yaptığı ilk paylaşımda, “milli dış politika vizyonumuzu daha da geliştireceğiz” mesajı yayımlayan Fidan’ın nasıl bir vizyon ortaya koyacağı meçhul olsa da kestirilebilir.
Erdoğan’ın ‘sır küpü’nün ülkeyi yeni maceralara koşturması ihtimaller dâhilinde. Proaktif bir dış politika sürdürmekle övünen siyasi İslamcı iktidarın yapabileceklerinin sınırı yok. Çavuşoğlu’nun yerine gelen Fidan ile dış politikada güvenlikçi paradigmanın güçleneceği muhakkak. Bu paradigmanın da Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de yeni durumlara neden olabilir.
NATO’culukta bayrağın kimselere bırakmayacaklarını, ilk günden Kosova’ya gönderilen askeri birliklerde gördük. Ukrayna’daki savaş, Balkanlar’daki gerilimler, Ortadoğu’daki krizler, Pasifik’teki gelişmeler derken dış politikada sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı yakından ilgilendiren önemli hareketliliğin yaşanacağı ortada.
Bu gerilimli küresel atmosferde proaktif dış politika adına ülkenin olmayacak maceralara sürüklenme ihtimali dünden de fazla. “Savaş için bahane lazımsa, 4 adam gönderirim, 8 tane füze fırlatırım, gerekçe olur" sözleriyle bilinen dışişleri bakanının nasıl bir rota çizeceğini tahmin etmek pek de zor olmasa gerek. Batı’ya kırılacağı ileri sürülen dümenin yeni krizlere yelken açmayacağının garantisi yok.
BirGün / 08.06.23