Covid-19 salgınının tetiklemiş olduğu iktisadi krizin boyutlarına ilişkin resmi veriler yayımlanma takvimine göre paylaşıma açılıyor. Bu dizide en önemli göstergelerden birisi de işgücü istatistikleri -özellikle de işsiz sayıları. TÜİK, ocak - şubat - mart ayları ortalaması olan şubat ayı işgücü verilerini bu hafta başı paylaştı. Krizin Türkiye için başlangıcı olarak mart ayını kabul edersek, açıklanan şubat ortalaması verilerini krizin daha henüz ilk etkilerinin görülmeye başladığı dönem olarak değerlendirebiliriz. Yani henüz işin başındayız.
TÜİK verileri, ocak - şubat - mart ayları ortalaması olarak Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 502 bin kişi azalarak 4 milyon 228 bin kişi olduğunu belirtiyor. İşsizlik oranı da yüzde 1.1 puanlık azalış ile yüzde 13.6 seviyesinde gerçekleşmiş. Tarım dışı işsizlik oranı ise 1.5 puanlık azalış ile yüzde 15.4 düzeyine inmiş.
Hemen burada öncelikle resmi istatistiklerde geçen “işsiz” tanımını anımsamakta yarar var. TÜİK, uluslararası düzeyde kabul alınan biçimiyle, işsiz nüfusu şu şekilde tanımlıyor: “Referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiçbir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15 ve daha yukarı yaştaki fertler işsiz nüfusa dahildirler.” (Vurgulayalım, tanım TÜİK’e özgü değil; uluslararası standartlar gereği.)
Dolayısıyla, işsiz sayılmak için, iş arıyor ve işbaşı yapmaya hazır olmak gerekiyor. İş aramaktan vazgeçen ve işgücüne katılmayan nüfus “işsiz” tanımına dahil değil. Nitekim, TÜİK verileri, şubat döneminde işgücünün bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 102 bin kişi azalmış olduğunu belirtiyor. Buna göre, krizin işgücü piyasalarındaki etkilerini (henüz öncü sinyallerini) anlamak için doğrudan doğruya istihdam düzeyine bakmamız gerekiyor.
İstihdamda süregelen daralma
TÜİK verileri, istihdam edilenlerin sayısının 2020 yılı Şubat döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 602 bin kişi azalmış olduğunu belgelemekte. İstihdam kayıpları tarım sektöründe 530 bin, inşaat sektöründe 93 bin, hizmet sektöründe 183 bin kişi düzeyinde, sanayi sektöründe ise istihdam 205 bin kişi artış göstermiş.
Ancak burada özellikle ortaya çıkan gözlem, istihdam kayıplarının Covid-19 salgınına bağlı olmadığı, Türk işgücü piyasalarında istihdamın son iki senedir düzenli olarak gerilemekte olduğu gerçeğidir. 2018 başından bu yana toplam istihdam düzeyini veren aşağıdaki grafik, Türkiye ekonomisinin istihdam yaratma kapasitesinin nasıl da tahrip edilmiş olduğu gerçeğini açıkça sergilemektedir.
İstihdam düzeyi, Şubat 2018’den bu yana izlendiğinde, 2019 Şubatı’nda 811 bin, 2020’de ise 602 bin kişi azalmıştır. Daha detaya girer isek, örneğin DİSK Araştırma Dairesi Mayıs 2020 İstihdam Raporu’nda toplam istihdamın, Türkiye ekonomisinde son kriz dalgasının başlangıcı olan 2018 Ağustos ayından bu yana 2 milyon 565 bin azalarak 26 milyon 753 bine gerilediğini vurgulamaktadır.
Türkiye ekonomisi son iki yıldır şimdiye kadar yaşadığımız kriz deneyimlerinden çok daha farklı mekanizmaların hüküm sürdüğü yepyeni bir kriz süreci içindedir. Yatırımlarda durgunluk, üretkenlik kayıpları ve işgücü istihdamında gerileme ile betimlenen reel ekonomi krizinin, Covid-19 salgınının tetiklediği konjonktürde ne yazık ki daha da şiddetlenmesi beklenmelidir.
Cumhuriyet / 13.05.20