İsrail’in Gazze dönük ablukası pek çok otoriteye göre soykırım boyutuna vardı ve bu devam ediyor. Buna bağlı olarak İsrail’e Türkiye üzerinden giden petrol başta olmak üzere ticari ürünlere dönük özellikle Türkiye’de ciddi bir tepki var.
“İsrail’le ticaret yapmıyoruz” söyleminden İsrail’e dönük ticarete kısıtlamaya varan tutarsızlık hükümetin hanesine yazıldı. Geçtiğimiz hafta Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı kısıtlama getirilen ürünler incelenirken akıllara takılan sorulardan biri de İsrail’e Türkiye üzerinden sevk edilen petrol ve buna dönük bir sınırlandırma olup olmayacağına dönüktü. Bu yazıda bu soruya yanıt arayacağız.
İsrail’in en büyük enerji tedarikçisi ve Bakü Tiflis Ceyhan hattı
Geçtiğimiz ekim ayında Bloomberg LP’de çıkan bir haber, İsrail’in petrol tedarikçilerini ortaya koydu. Habere göre İsrail’e günlük 220 bin varil petrol aktarılıyor. Bu petrolün ana tedarikçileriyse Kazakistan ve Azerbaycan. Her iki ülkenin de doğrudan Akdeniz’e çıkışları yok. Bu çerçevede bu petrolün taşınması için iki ana güzergah mevcut: Bakü-Supsa Boru Hattı ve Baku-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC). Burada BTC’ye yakından bakacağız.
BTC, 2006’da faaliyete geçen ve üç ülkeden geçerek Akdeniz’e ulaşan bir hat. Hat Azeri petrolünü Akdeniz’e doğrudan ulaştırdığı için kritik önemde. Buradan aktarılan petrolün hacmindeki artış da dikkat çekici.
Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesi'nden yapılan açıklamaya göre, BTC üzerinden yapılan petrol ihracatı 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,6 artarak 30,2 milyon tona çıktı. BTC, BP BP.L. tarafından işletilen Azeri, Çırak ve Güneşli petrol sahalarından petrol ihraç etmek için kullanılıyor. 2023 yılında Azerbaycan'ın toplam petrol taşımacılığı 39,7 milyon ton oldu. Bunun yüzde 76’sı', yani dört varilden üçü BTC üzerinden aktı. Azerbaycan'ın yanı sıra Türkmenistan ve Kazakistan da petrol taşımacılığı için BTC'yi kullanıyor. Verilere göre, Kazakistan ve Türkmenistan'dan BTC yoluyla gelen transit petrol hacmi 2022’de 5,1 milyon ton iken 2023 yılında 5,2 milyon tona yükseldi.
Kazakistan ve Azerbaycan’ın İsrail’e ham petrol tedarikinde aslan payına sahip oldukları dikkate alındığında BTC’nin bu anlamda ana kanal olduğu söylenebilir. Peki bu hattan İsrail’e petrol tedariki yavaşlatılabilir veya önlenebilir mi? Türkiye burada bir inisiyatif alabilir mi?
Transit ülkenin sorumlulukları ve Türkiye’nin sorumluluğu
Türkiye ile Azerbaycan arasında “İki devlet bir millet” olarak özetlenebilecek özel ilişkiler var. Bu özel ilişkilerin karşılık bulduğu alanların başında da enerji geliyor. Türkiye Azerbaycan’dan petrol ve doğal gaz aldığı gibi bunların üretildiği sahalarda da TPAO üzerinden irili ufaklı paylara sahip. Azerbaycan enerji kaynaklarını taşıyan iki hattın transit ülkesi. Bunlardan ilki Azerbaycan’dan Avrupa’ya gaz taşıyan Trans Anatolia Natural Gas Pipeline (TANAP) diğeri BTC. Konumuz uyarınca BTC’yi inceleyecek olursak, taraflar arasında yapılan görüşmeler uyarınca, hattın anlaşması, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında imzalandı. 2003’te inşasına başlandı ve 2006’da faaliyete geçti. Hattın ortakları, BP, SOCAR, Chevron, Statoil, GIOC, TPAO, Eni, Total S.A., Itochu, Inpex, ConocoPhillips, Hess Corporation’den oluşuyor. Operatörüyse BP.
Türkiye hattın geçtiği transit ülke olduğu için transit geçiş ücreti alıyor, üretim ve işletim ayağından da gelir elde ediyor. Ancak sadece gelir değil, Türkiye’yi transit ülke olarak bağlayan bazı sorumluluklar var ve bunlar anlaşmayla garanti altına alındı.
BTC Anlaşması’na göre Türkiye transit ülke olarak, doğrudan bir saldırı (savaş), terör saldırısı, deprem gibi sebeplerle yani elde olmayan nedenlerle hattın işletilmesinde bir sorun yaşarsa bunu hızla taraflara aktarıp sorun çözülene kadar petrol akışının durdurulmasını talep edebilir. Ancak akışa engel olan faktörleri hızla ortadan kaldırmaya dönük önlemler almakla da yükümlü. Bununla beraber, hatta olası bir arıza çıktığında bunu hemen onarmakla yükümlü. Keyfi bir biçimde hattaki akışın askıya alınması anlaşmayı ihlal etmek demek ve ciddi yükümlülüklere bağlandığını belirtmek gerekiyor.
Ayrıca yalnızca BTC anlaşması değil, Türkiye ve Azerbaycan’ın taraf olduğu Avrupa Enerji Şartı, Dünya Ticaret Örgütü kuralları da “transit serbestisi”ni temel alıyor. Petrol veya doğal gaz akışının anlaşmada belirtilen sebepler dışında askıya alınması, Türkiye’yi hem bölgesel hem de küresel düzeyde zor durumda bırakır, cezanın yanı sıra.
2009’da Ukrayna Avrupa’ya giden Rusya’ya ait hatta akışı askıya almış ve gazı kendi iç piyasasında kullanmıştı. Ukrayna ile Rusya arasındaki tahkim davaları bu konuda örnek. Dahası Ukrayna transit ülke olarak, ki kendince haklı sebepleri olduğu akılda tutularak, güvenilmez bir partner konumuna düştüğü gibi savaş öncesinde Rusya gaz akışının Avrupa ayağında denklem dışına doğru itilmişti.
Türkiye petrol akışını keserse ne olur?
Bu koşullara karşın Türkiye, bugün “benim topraklarım üzerinden İsrail’e enerji kaynağı aktarılamaz” derse ne olur peki? Bu sorunun ulusal, bölgesel ve küresel olmak üzere üç sonucu olacaktır.
Ulusal olandan başlarsak, ilk olarak Türkiye, bu adımla en başta hattan aldığı transit ücretinden olur. İkincisi bugün kendisine ve hatta dönük doğrudan bir saldırı olmadığı halde transit akışını engellemesi, Türkiye’nin enerji hubı olma hedefine, hiç olmadı, transit ülke olma hedefine büyük bir darbe vurur. Hiçbir tedarikçi anlaşmada öngörülen sebepler dışında kendi önceliklerine, hassasiyetlerine göre enerji tedariki kesen bir transit ülkeye güvenemez ve iş yapmak istemez. Burada iş dünyası kurallarıyla basit bir risk analizi devreye girer. Buysa Türkiye’nin hem ekonomisini hem de hedeflerini bilinmeze sürükler.
Bölgesel boyuttan bakacak olursak, BTC Azerbaycan petrolünün ana taşıyıcısı, Azerbaycan ekonomisiyse buradan gelen gelire sıkı sıkıya bağlı. Dahası Gürcistan açısından da sıkıntılı bir tablo oluşur. Dahası hem Kazakistan hem de Türkmenistan’ın petrol satışı bundan darbe alır. Buysa Türkiye’nin Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkmenistan ile ilişkilerine ciddi zarar verir. Örneğin Azeri gaz ve petrolüne ödenen ücretlerin güncellenmesi gündeme gelebilir, TANAP’ı tartışmaya açabilir.
Küresel boyutundaysa, Türkiye’yi hem hukuki hem de ticari olarak zor bir süreç bekleyebilir. İlk olarak Türkiye hem DTÖ’ye üye hem de Avrupa Enerji Şartı’na. Bu iki yapıdaki düzenlemeler, Türkiye’nin imza koyduğu anlaşmalara uymadığına karine sayılır. Dahası yaptırım ihtimali dahi gündeme gelebilir. Zira taraf olunan her iki anlaşma da hem transit serbestisini hem de ticaret serbestisini savunur. BTC Anlaşması transit geçişi düzenlenmemiş olsaydı dahi, her iki üst anlaşmanın genel hükümleri Türkiye açısından sorun yaratırdı. Küresel imajı zarar gören bir Türkiye’nin ekonomik koşulları uyarınca peşinden koştuğu yabancı yatırımcı, bu durumda geleceği varsa da iki defa düşünmek zorunda kalır.
Bütün bu unsurlar dikkate alındığında BTC’den Türkiye eliyle İsrail’e petrol akışının yavaşlatılması, kısıtlanması veya durdurulması hukuki, ekonomik ve siyasi nedenlerle zor görünüyor. Nitekim, Bakanlığın ticari kısıtlamaları açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevkidaşı İlham Aliev ile yaptığı görüşme dikkate alındığında Türkiye’nin “yükümlülüklerime bağlıyım” demiş olması muhtemel.
Türkiye ve dünyanın diğer ülkeleri, Gazze’de yaşatılan insanlık dramına ve soykırıma varan pratiklere karşı elbette savaşmalı. Bunun için dindaşlık veya başka bir bağa da ihtiyaç yok, insan olmak, vicdanla bakmak yeterli. Türkiye Azerbaycan ve Kazakistan’ın kime petrol satacağına karışamaz, telkinde, öneride bulunabilir elbette. Ancak transit ülke olduğu hattı askıya alamaz, alacaksa bunun ekonomik, siyasi ve hukuki bedelini göze alarak adım atması gerekir ki İsrail’e dönük ticaretin yasaklanmayıp kısıtlandığı dikkate alındığında, BTC’ye dönük böyle bir adım atması pek olası değil.
Gazete Duvar / 17.04.24