Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Türkiye topraklarında üçüncü ülkelere ve istemeleri durumunda Avrupa ülkelerine satış için bir doğal gaz merkezi oluşturma teklifinin yansımaları sürüyor. “Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı” için gittiği Kazakistan’ın başkenti Astana’da Putin’le son dört ayda dördüncü kez görüşen AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan teklifi olumlu karşılamakla kalmadı, Trakya’nın dağıtım merkezi için uygun olacağını belirtip, iki ülkenin enerji bakanlıklarının hızlıca fizibilite çalışmalarına başlayacağını söyledi.
Teklif elbette iktidar gazete ve yorumcuları tarafından coşkuyla karşılandı. İktidar medyası proje hayata geçtiğinde Türkiye’nin dünyanın en büyük gaz merkezi olacağı, dolayısıyla enerjide büyük oyuncular arasına gireceğini propaganda ederken, Sabah Başyazarı Mehmet Barlas, tahıl koridoruyla dünyayı kıtlıktan kurtaran bir diplomasi yürüten Erdoğan’ın doğal gaz hamlesiyle de Avrupa’yı donmaktan kurtaracağını yazdı.
Peki bu coşkulu propagandanın arkasında ne var, proje gerçekçi mi? Putin neden bu öneride bulundu? Yanıtlar için Enerji Politikaları Uzmanı ve Gazeteci Dr. Mühdan Sağlam’la konuştuk.
Tek bir satıcının olduğu HUB mu olur?
Mühdan Sağlam, öncelikle enerji literatüründe uluslararası gaz dağıtım merkezi diye bir kavramın olmadığını, dolayısıyla kavramın yanlış kullanıldığına vurgu yaptı. Yapılan açıklamaların, birden fazla ülkenin bir ülkede pazar oluşturması ve gazın buradan diğer ülkelere satışı üzerine kurulu olan ve enerji literatüründe HUB olarak tanımlanan dağıtım merkezlerinin işleyişinin dışında olduğunu belirten Sağlam, bir ülkenin HUB koşullarına ulaşmasının şartlarını da şöyle sıraladı:
“Bilerek bir kavram karmaşası yaratılıyor. Bir ülkenin gazını başka bir ülkeye taşıdığınız zaman araya bir aracı koymuş oluyorsunuz, orayı merkez haline getirmiş olmuyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir HUB mantığı olmaz, tek bir satıcının olduğu HUB mu olur? Türkiye’ye bu öneri sadece Rusya’dan geldi. Rusya ya da başka bir ülkenin Türkiye’ye veya başka bir ülkeye gaz getirip ben buradan satış yapacağım demesi sadece bir ülkenin gaz getirmesidir, dolayısıyla sizi HUB yapmaya yetmez.”
Bunun enerjide bir karşılığı yok
Sağlam, yapılan önerinin tam olarak ne olduğunu ne enerji bakanlığının ne de işin uzmanlarının anlamadığını söylüyor. Astana toplantısını izleyen günlerde Rusya cephesinden “Biz aslında Kuzey Akım 2’ye hat eklemek istiyoruz” gibi açıklamalar geldiği bilgisini veren Sağlam, yapılan açıklamalar üzerinden ortaya çıkan fotoğrafı şöyle yorumluyor:
“Sanırım şu an sorunlar yaşanan Kuzey Akımı biraz daha geliştirmeye çalışıyorlar. Yoksa bir enerji merkezi olabilmeniz için sadece ülkelerin gaz yetirmesi de yeterli değil sizin altyapınızın, ticari yapınızın da buna müsait olması gerekiyor. Böyle bir şey iki başkan konuşurken söylenmez zaten. Öncesinde heyetler bir araya gelir bir zemin yoklanır. Bence Erdoğan’ın da haberi yoktu, büyük ihtimal orada öğrendi. Aslında çok da taraftarı olmayan bir girişimde bulundular. Bunun enerjide karşılığı yok.”
Türkiye niye durduk yerde bu büyüklükte bir yatırım yapsın?
Peki, milyar dolarla ifade edilen finansman nereden bulunacak? Dr. Mühdan Sağlam, bunun da belirsiz olduğunu ifade ediyor:
“Aşağı yukarı 10 milyar dolarlık bir perspektiften bahsediyorlar. Petrol fiyatları düştüğü için Rusya ekonomik olarak zorlanıyor. Türkiye’nin zaten koşulları malum, ciddi bir ekonomik krizde ve bunu sağlayabilecek gücü yok. Üstelik bu kadar bilinmezliği olan bir projeye Türkiye niye durduk yere bu kadar büyüklükte bir yatırım yapsın? Yaptırımlar nedeniyle bankaların kredi vermeyeceği de belli. Zaten Türkiye’nin rolü bile belli değil.”
Sağlam, projenin inşasıyla ilgili belirsizlik ve engellere de değiniyor:
“Farz edelim Türkiye dedi ki ‘Tamam, biz bu hatları inşa edeceğiz!’ Birincisi, bu hatları dünya üzerinde üreten Almanya, Japonya, Günel Kore gibi ülkeler Rusya’ya yaptırım uyguluyorlar. Bunlar pimapen boru değil ki. Çelik borular ve güvenlik nedeniyle özel bir üretimleri var. Dolayısıyla bu ülkeler üretmeyecekler. Bu hatların inşası genellikle İtalya tarafından yapılıyor. Mavi Akım, Kuzey Akım hatları da öyle yapıldı. Bugün İtalya da Rusya’ya yaptırım uyguluyor. Yani hattı kimin inşa edeceği, boruların nereden bulunacağı ve finansmanın nasıl sağlanacağı gibi temel meselelerin yanıtı yok.”
Avrupa almazsa gazı nereye satacaksınız?
İktidar medyasında Türkiye’de kurulacak gaz dağıtım merkezinin esas alıcılarını AB ülkelerinin oluşturacağı propaganda ediliyor. Mühdan Sağlam, AB ülkeleri Rus gazını azaltırken bunun nasıl olacağı sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Avrupa ülkeleri zaten Rusya’dan gaz alımlarını azalttıkları için bu krizi yaşıyorlar. Dolayısıyla bu ülkeler siz bu merkezi kursanız bile sizden gaz alacaklar mı? Ukrayna savaşı başladığında uluslararası Enerji Ajansıyla birlikte bir toplantı yaptılar ve o toplantıda GAZPROM’la yapılan anlaşmaların yenilenmeyeceğini, yenilerinin de eklenmeyeceğini söylediler. Mümkün mertebe en azından 2030’a kadar Rusya’nın payının yarı yarıdan fazla azaltılması planlanıyor. İklim hedefleri var, o nedenle de gazın payını azaltma girişimleri var. Bu başarılı olur olmaz başka tartışma konusu ama Avrupa ülkeleri alımda cimri davranırlarsa ya da hiç almazlarsa siz bu gazı ne yapacaksınız, nereye satacaksınız? Böyle de bir açmazı var.”
Sağlam'a göre, Batı blokundan projeyle ilgili henüz bir tepkinin gelmemesinin nedeni, projenin ciddiyetini kavramaya çalışmaları. Türkiye’nin yaptırımlara uymaması ve Rusya’yla geliştirdiği ilişkilerin daha derin sorgulanmaya başlandığını anımsatan Sağlam, Rusya’yla böylesi bir projeye girildiğinde bu sorgulamanın yoğunlaşacağını ifade ediyor.
Putin’in ortalığı karıştırmasından başka bir şey değil!
Peki Putin bunu ortaya atarak ne elde etmeye çalışıyor sorusuna Mühdan Sağlam’ın yanıtı kısa oldu: “Bu biraz Putin’in iyi bir stratejist olarak ortalığı karıştırmasından başka bir şey değil.” Putin aynı konuşmada, Ukrayna güçlerinin Türk Akım doğal gaz boru hattını havaya uçurmayı denediklerini de söylemişti. Sağlam, Putin’in sabotajdan bahsederek vermeye çalıştığı mesajla ilgili şunları söyledi:
"Bu biraz Türkiye’yi tedirgin etmeye dönük bir söylem. ‘Hat bombalandığında ne yapacağız’ diyebiliriz çünkü. Şu yanı da var, Putin Ukrayna’nın imajını dönüştürmeye ve tedirgin etmeye yönelik bir politika izliyor. ‘Bakın tedarikçi olarak sorun benden kaynaklanmıyor, sorun Ukrayna’nın eylemlerinden kaynaklanıyor’ diye. Bunu daha önce de dolaşıma sokmuşlardı. Bunu bir propaganda aracına dönüştürüyorlar. İnsanların fikir dünyasında da bir çalkantı sağlamaya dönük bir psikolojik girişimmiş gibi geliyor bana.”
Serpil İlgün – Evrensel / 17.10.22