Karadeniz’de doğalgaz müjdesinin ertesi günü sel felaketi Giresun’u aldı götürdü. İktidar müjdeyi konuşamadan bakanlar soluğu Giresun’da aldı. Şehircilik bakanı bir kentsel dönüşüm projesinde olduğu için geç katıldı ama kepçeye binebildi.
Yıkılan köprüler, kayan yollar, çamur basan yerleşim yerleri ile halkın hali denize sürüklenen ve sahilde biriken ağaçların halk tarafından toplanması ile bir enerji dramı gibi karşımızda duruyordu. Şimdilik on bir can kaybı var. Sürüklenen diğer insanların bir kısmı belki bulunamayacak. Ama bu dram bir Düzce, bir Araklı, bir Artvin sel felaketi gibi karşımızda duracak. Hem de Orman Bakanı’nın “İlk defa böyle bir felaket görüyorum” demesine rağmen.
Felaket sonrası siyasetçiler ezberlerini ortalığa döktü ve popüler itirazlarını oyuna sürdü. HES’leri söyleyen oldu, “beton kaplı kentler” diyen oldu ama aslında hiç kimse gerçekte itiraz etmedi. Şekli itirazların hepsi kalıcı çözümlerden uzaktı.
Bu olağan olan. Çünkü hepimiz bu eğitim sisteminin çocuğuyuz. Ezberci, sorgulamayan bir eğitim sisteminden hepimiz çıktık. Çok azımız bazı konularda sorguladı ama en fazla okyanusta bir damla olduk. Çünkü ezber çok iş yapardı. Alıcısı çoktu. Asıl önemlisi bu ezberler üretilir ve toplumun tüketimine sunulurdu. Sık sık duyduğumuz “yerli ve yenilebilir” söylemi, “enerjiye ihtiyacımız var” propagandası bunun bir parçası idi. Yıllarca bunlar üretildi, enerji politikaları bu ezberleri üretenlerin elinden şekillendi. İtiraz da bu ezberin dışına çıkmadı.
Neden bunları söylüyorum? Bugün HES tartışmak sadece bu ezberin aşısıdır. Bugün betona laf etmek bu ezberin tekrarıdır. Giresun’un doğasının çalındığını ve bunun da parasının bizler tarafından ödendiği o tezgâhı ortaya koymazsanız sorunu çözmez, bilakis güçlendirirsiniz.
Gelelim mi işin aslına, zahmet edip araştırılmayana?
Giresun yılda 85 bin ton fındık, 35 bin ton çay üreten 450 bin nüfuslu bir kent. 152 milyon dolarlık ihracatı ile mütevazi bir ekonomisi var. Ama kentte 14 beton santrali var. Kentte 39’u üretim yapan, 9 tanesi inşa halinde ya da lisans almış inşaatı bekleyen HES var. Ayrıca kentte 22 tane iptal edilmiş HES projesini de ekleyelim. Giresun 2016 yılında bir rekor daha kırdı ve tam 60 bin ton asfaltı Karadeniz’in doğasına serdi.
Özetle 35 bin ton çay üreten Giresun’da bir yılda 60 bin ton asfalt döken bir belediyecilik, 39 HES ile vadileri parsellemiş bir enerji politikası, 14 beton santrali ile vadileri, dağları, ovaları betonlayan bir yapılaşma var. Yani Giresun’da doğanın yıkım hızı o kadar yüksek ki! Belediyecilik, inşaat, ulaşım enerji ile adım adım Giresun’u yok ediliyor.
Hepimiz suçluyuz!
Böylesi felaketlerde seçim sonuçlarına bakıp “hak etmişler” diyen bir zavallı zümresi var. Çok can sıkıcı. Öncelikle iktidara oy verenlerin böylesi bir olayı yaşaması hak değil. Ayrıca bu sorun örgütlü bir sorun, hepimizin sorumlu olduğu bir sorun. En basitinden 2016’da asfalt rekoru kuran, bu santraller yapılırken HES’lere karşı çıkmayan belediye başkanı ne yazık ki iktidar partisinden değil. Ak Parti 2004-2009 ve 2019 sonrası Giresun’da belediyenin başındaydı.
Kendisini iktidara oy vermemekle sıyıranlara söyleyelim, bu felakete siz de ortaksınız! Çünkü Giresun’un dağlarını özelleştirmişler ve bunun parasını da sana, bana ödetmişler.
Sadece HES tezgâhı yıllık yüzlerce milyon TL’lik bir soygun var. Sıkı durun, geliyor!
YEKDEM değil HESDEM!
Giresun’da 48 HES’in toplam kurulu gücü 1074 mw ve şu an üretim yapan 39 HES’in kurulu gücü 840 MW.
Bu HES’ler piyasa fiyatlarından elektrik üretmiyor, rekabet etmiyor. YEKDEM-Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması’ndan yararlanıyor. Bir biyogaz, güneş, çöpten gaz, rüzgâr gibi projelere verilmesi gereken parayı onlardan daha çok kullanıyor. YEKDEM üretiminin neredeyse yarısı bu HES’lerden geliyor. Kamu 2-3 cent’e elektrik üretirken bu santraller 7,3 cent’e elektriği satıyor. Öyle olunca en küçük bir dereyi yok etmek bile karlı hale geliyor. Yani iktidarın “yenilenebilir “söylemi HES demek. Dolayısıyla YEKDEM demek HESDEM demek, HES’leri Destekleme Mekanizması sanki.
2018 yılında Giresun’da çalışan 39 santralin 34’ü YEKDEM’den faydalandı. 689 MW’lık toplam güce sahip bu santrallerin en büyüğü 120 MW iken en küçüğü 1,5 MW idi.
Bu 34 santral 1,67 milyar MWh elektrik üretmiş. Bunun karşılığında – yerli katkı hariç- yaklaşık 122 milyon dolar para almış. Her yıl 152 milyon dolar ihracat yapan Giresun’da sadece 34 HES 122 milyon doları cebe indirmiş.
2018 kuru ile bu para 588 milyon TL demek. O yıl bu üretimi EÜAŞ’dan alsaydınız ödenecek para ise sadece 280 milyon TL. Yani fazladan 308 milyon TL para cebimizden çıkmış.
Yani Giresun’u yok eden enerji politikaları için 2018’de fazladan 280 milyon TL ödenmiş.
Kimden çıkmış bu para? Bizden!
Kime gitmiş bu para? HES şirketlerine, o şirketlere beton, hafriyat kamyonu, iş makinesi sağlayan müteahhitlere gitmiş.
HESDEM politikası olmasa idi bu HES’ler yapılamayacaktı. Fazladan kazanılan 280 milyon TL Giresun için büyük para. Çünkü Giresun’a yapılan kamu yatırım bu paradan da fazla.
Ama ben size alasını söyleyeyim, burada soygun 588 milyon TL ve hatta daha fazla.
2020’de 1 milyar TL!
Giresun’un elektrik üretimi AVM’lerin bile ihtiyacını karşılamaktan uzak. Büyük AVM’leri Giresun’a bağlasanız çoğu elektriksiz kalır. Dahası Türkiye’nin basit bir enerji verimliliği politikası bile bu üretimin fazlasını tasarruf etmeye yarar.
Ama 2020’de bu santrallerin sayısı ve üretimi daha da artacak. Bu yüzden bizden çıkan para neredeyse 1 milyar TL, yazı ile bir milyar TL’yi bulacak.
Çözüm!
Yarım eleştiri iktidarı büyütür. Sadece eleştiri de iktidarı besler, palazlandırır. Ama politika üretmek işi başka mecralara çeker.
Çok açık ki HES’ler, asfalt ve beton politikaları ile Giresun’un doğası özelleştirildi. Bu özelleşmenin faturasını da halka ödettiler. Sadece HES boyutu 2020 yılı için bir milyar TL civarı. Yapılması gereken doğa ve toplumu gözeten bir enerji politikası. Böyle bir politika “HES’ler YEKDEM’den çıkartılsın” demek. Hatta “HES’lere değil Enerji Verimliliğine Para” demek. Bunun olması için “enerji kurumları toplumsallaştırılsın”, her seferinde suçlu gösterdiğiniz “Ayşe teyze bizi temsil etsin” demek. Hatta bütün HES lisans başvuruları iptal edilsin, bütün HES’ler ÇED’e ne kadar uyumlu olduğu incelensin, uygun olmayanlar kapatılsın demek.
Giresun’un doğasını yıkan o asfalt ve beton politikalarında bizim payımız var. İktidar bu yıkımı kurgulattı ve bize ödetti. Bunun sadece HES faturası bile neredeyse 1 milyar TL. Giresun sel felaketini unutmak istemiyorsak onun asıl sorumlularını, propagandasını reddetmek zorundayız. Yerine propaganda üstüne değil, gerçekler üstüne bir politika önermeliyiz.
Yoksa Giresun gibi pek çok yeri elimizden alırlar, bize de yıkımın faturasını ödetirler.
Gazete Duvar / 31.08.20