George Floyd’un yaşadıklarını bütün dünya biliyor. Sonrasındaki benzer olayları da herkes konuşuyor. Böyle bir zamanda Türkiye’de polis teşkilatına paralel bir bekçi yapılanması için bir tasarı meclisin gündemine alınıyor. Tam adı “Çarşı ve Mahalle Bekçiliği Kanunun Teklifi”. Ocak ayında meclise gelmiş, komisyonda görüşülmüş, komisyondan çıktıktan sonra aylarca mecliste bekletilmiş. İktidar, halk korona yüzünden can derdinde iken fırsat olarak gördü ve şimdi gündemine adlı.
Tasarı ile, zaten mevcut olan ve denetlenemeyen bir polis teşkilatı varken, 2016’da kurulan bekçilik yapılanmasında yeni düzenlemeler getiriliyor. Birkaçını örnek olarak verelim:
– Düzenleme ile bekçiler, halka zor kullanabilecek, silah çekebilecek.
– Toplumsal olaylara, basın açıklamalarında polis gibi şiddet uygulayabilecek.
– Ahlak polisi rolüne soyunabilecek, yaşam tarzına müdahale etmesinin önü açılacak.
– Yoldan çevirip durdurabilecek, kimlik isteyebilecek.
– Vücudunuzu sıvazlayabilecek. Üst araması yapabilecek, araçların görünmeyen bölümlerinin açılmasını isteyebilecek. Meclis görüşmelerinde sıvazlaması tepki çekince tasarıda “dışarıdan arama” gibi muğlak bir ifade eklendi.
Bu sonuçlara ve daha fazlasını meclisteki tartışmalarından siz de varabilirsiniz..
Ancak sadece bu noktalar bile oldukça kafa karıştırıcı. Ama daha kafa karıştırıcı hali İçişleri Bakanlığı’ndan geldi. Bakanlık polis ve bekçilerin yetkilerini karşılaştıran bir görsel paylaştı. Görsel akla pek çok soruyu getirdi. Mesela polis ile aynı işi yapıyorsa neden bekçiliğe gerek duyuldu? Mesela arama yetkisi olmayan bekçiler verilen silah kullanma yetkisi ile otomatikman bu hakka sahip olmayacaklar mı?
Ama tabii sorun daha da büyük. Mesela 2019’da 474 kadın öldürüldü. Polisin bu olaylarda müdahale yetkisi varken ve yaptıkları ülkede tartışılırken bekçilere de aynı yetkiler vermek neyi değiştirecek? Kaldı ki bu ülkede denetlenmeyen bir polis teşkilatına denetlenmeyen bir bekçilik teşkilatı eklemenin bir manası yok.
Bir yılda 31 bin polis ve bekçi!
Ak Parti iktidara geldiğinde Türkiye’de 122 bin polis varmış. Polis sayısı bugün 285 bini aşmış durumda. Zaten ülkede bir “polis devleti” duygusu var. Bekçi sistemi ise 2016’da çıktı. O yıl 4 bin kadar bekçi vardı. Bu sayı şimdi 21 bine çıktı. Yani aşırı büyümüş bir polis teşkilatıyla bir de aşırı büyüyen bekçi teşkilatı var. 2018’de 276 bin polis ve bekçi varken bu sayı 2019’da 307 bine çıkmış. Yani bir yılda 31 bin polis ve bekçi eklenmiş. 2002’deki toplam polis sayımızın dörtte biri bir yılda eklenmiş.
2002 yılında Türkiye’de 530 kişiye bir polis düşerken, şimdi 275 kişiye bir polis veya bekçi düşüyor. Bu sayılara emniyet hizmet personelinin ekli olmadığını belirtelim.
Sokaklarda silah artacak!
Tasarıya bütün partiler benzer noktalardan itiraz ediyor. Saadet Partisi görev ve yetkilerin belirsizliğinden, liyakatin olmayışından ve yaratacağı toplumsal tehlikelerden dolayı karşı duruyor. İYİ Parti “Anayasa’daki kişi güvenliği ve hürriyetinin korunması hakkının ihlali ile karşılaşma tehlikesi çok yüksek” diyor. TBMM Anayasa Komisyonu CHP sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise düzenleme ile verilen bu yetkilerin “parti kolluğu” yaratma tehlikesine dikkat çekiyor. HDP Kocaeli vekili Gergerlioğlu ise Amerika’da “Nefes alamıyoruz” diyen siyahlar olduğunu ve Türkiye’de “Nefes alamıyoruz” diyenlerin olduğunu söyleyerek resmi tamamlıyor.
Zamanlama manidar mı?
Ülke ve dünyada emniyet teşkilatlarının durumu bu kadar tenkit edilirken böyle bir tasarının şimdi gündeme getirilmesi ilginç. Bunun nedeni iktidarın cesareti değil. Bu durum önümüzdeki günlerde karşılaşacağı zorlukları hesap etmesinden kaynaklanıyor. Basit bir örnek verelim, geçtiğimiz günlerde döviz alış verişlerinde vergi kesintileri beşe katlandı. Buna izin veren düzenleme ise 21 Kasım’da meclisten geçmişti. O gün ekonomik krizin geleceğini gören iktidar dijital vergi kanunu içinde buna da yer veren bir düzenlemeyi geçirdi. İşte bu bekçi tasarısı da iki hamle sonrası için iktidarın can simidi. İktidar hesabını kitabını iyi yaparak bu adımı atıyor.
Ama bu tasarıyı geçirmeleri ise tek bir koşulda mümkün. Kimsenin ilgilenmemesi durumda tasarı geçecek. Hepimiz çok biliyoruz ki tasarı ile kimse ilgilenmezse iktidar ancak o zaman geçirebiliyor. Bu hep böyle oldu. Ama herkes ilgilenirse ve bunu iktidar da fark ederse anında çark edeceğini hepimiz daha yeni veto edilen termik santral tasarısında bir kez daha gördük. Düşünsenize tasarı geçtikten sonra toplum fark etti ve buna rağmen iktidar geri adım atmak zorunda kaldı. Tasarıya kabul veren vekillerin çarkı muhteşemdi.
18 maddelik tasarının ilk 7 maddesi geçtiğimiz geçen hafta salı ve çarşamba günleri görüşüldü. Kalan maddeler de 9 Haziran Salı günü görüşülerek genel kurulda oylamaya sunulacak. Komşusunun esenliğini isteyen, sokakların barış dolu olmasını isteyen bir yüzde 99 bu ülkede varken, küçük bir ilgi, tasarının çöpe gitmesi anlamına gelecek, çok net. Siz de ilgilenmek isterseniz detayları aşağıda bulabilirsiniz.
– Genel Kurul görüşmelerini izlemek için: http://tv.tbmm.gov.tr/
– Tasarının Genel Kurula Gelen hali ve partilerin itirazları için: https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss174.pdf
– Partilerin genel kurulda yaptıkları ilk 7 maddeye dair itirazlar için:
2 Haziran, Salı: https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem27/yil3/ham/b09301h.htm
3 Haziran, Çarşamba: https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem27/yil3/ham/b09401h.htm
Gazete Duvar / 08.06.20