Malum, seçim ufukta göründü. İktidar, sandık vatandaşın önüne gelinceye kadar her şeyi yapıyor, yapacak: EYT, kamuda sözleşmeli personele kadro, vergi affı, ehliyet affı, kamuya olan borçların yeniden yapılandırılması, ucuz konut kredisi vs. Bunlar daha şimdilik yaptıkları. Mayısa kadar başka neler yapacaklar göreceğiz.
Hadi diyelim ki iktidar sahipleri siyasetçi, seçmene şirin görünmek için ‘ne isterlerse verecekler.’ Peki ya Merkez Bankası? Onlarda boş durur mu, durmaz. Seçime kadar kurlar baskılansın diye sürekli düzenleme yapıyorlar. En son dün açıklanan iki karar var ki temel amacının dövizi baskılamak olduğu gayet açık. Kurları baskılamaya çalışmalarının nedeni de gayet açık.
Daha önce bu köşede birkaç kez ifade etmiştim sanırım ama tekrar etmekte yarar olduğunu düşünüyorum. Seçmenin ekonominin gidişatına ilişkin algısını doğrudan ve güçlü bir biçimde etkileyen gösterge dolar kurudur. Büyüme, işsizlik, sanayi üretim endeksi gibi göstergelerin etkisi yok, hatta enflasyon oranı verisinin bile etkisi oldukça sınırlı. Ama dolar kuru öyle değil. Dolarda yaşanan bir artış anında tüm vatandaşların dikkatini çekiyor ve ekonomide işler daha da kötüleşiyor diye düşünmesine yol açıyor.
Dün duyurulan düzenlemeler de bu amaca yönelik. Sabah uyandığımızda Resmi Gazete’de gördüğümüz ilk düzenleme, şirketlerin merkez bankasına satacakları dövize yüzde iki oranında “destek” verileceğine ilişkin. Hatırlayalım, ihracat yapan şirketler ihracat geliri olarak elde ettikleri dövizin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na satmak zorundalar. Bu uygulama bir süredir devam ediyor. Dün yapılan açıklama ile eğer şirketler sattıkları dövizi dönüp piyasadan almayacaklarını taahhüt ederlerse (bu taahhüt süresinin ne olduğu henüz bilinmiyor ama sanırım 14 Mayıs olacaktır) Merkez Bankası’na sattıkları döviz için yüzde iki “destek” alacaklar. Bunun adı gayet açık: Çoklu kur sistemi. Yapılan bununla da sınırlı değil. Satmak zorunda oldukları yüzde 40’ın üzerinde döviz satıp bunu da kur korumalı mevduat hesabına yatırırlar ise o tutarlar için de yüzde iki destek MB tarafından ödenecek. Ama bir şartla: Sattıkları kadar dövizi dönüp piyasadan almayacaklarına söz vermeleri gerekiyor. Gördüğünüz gibi bir taraftan şirketlerin sattığı dövize iki puan daha vererek şirketleri döviz satmaya teşvik ederek arzı artırıyorlar, diğer taraftan döviz almayacaklarına söz vermelerini isteyerek şirketler kesiminin talebini sınırlamaya çalışıyorlar.
Bazı kur korumalıda faiz sınırı kalktı
Yaptıkları bununla da sınırlı değil. Yine dün piyasalara düşen habere göre, MB’nin karşı taraf olduğu kur korumalı mevduata (KKM) uygulanan faiz oranındaki sınır kaldırılıyormuş. Karışık bir cümle gibi oldu ama açıklayayım. KKM’lere iki kaynaktan giriş oldu: (i) doğrudan TL’den gelenler ve (ii) döviz bozdurarak KKM yapanlar. İşte bu ikinci grupta yer alanlar için “karşı taraf” MB. Onların kur farkları MB tarafından ödeniyor. Faiz oranındaki sınır sadece bu hesaplar için kaldırıldı.
Biliyorsunuz faizleri düşük tutmak için KKM’lere uygulanan faiz, politika faiz oranı artı 3 puan olarak sınırlandırılmıştı. Mevcut politika faizi yüzde 9 olduğu için bu sınır KKM’ler için yüzde 12 olarak uygulanıyordu. Artık bankalar, “TCMB taraflı KKM’ye” istedikleri faizi verebileceklermiş. Mevcut durumda bankaların mevduatlara uyguladıkları faiz oranlarının yüzde 30 civarında olduğunu düşünürsek, KKM faizlerinin de bu seviyelere çıkması kaçınılmaz olacaktır. Bu düzenlemenin amacı da belli: Aman şirketler döviz almaya yönelip kurları yukarı çıkarmasın.
Üstelik bu kararın zamanlaması da manidar. Biliyorsunuz şirketler KKM’leri 6 aylık vadelerle yapıyorlardı. Şirketler kesiminden KKM’ye geçiş ağırlıklı olarak geçtiğimiz şubat ayında olmuştu. Şimdi tam şirketler kesiminin KKM’deki ikinci altı aylık vadeleri dolmak üzereyken bu düzenlemenin yapılmış olması, dövize yönelme riskinin MB tarafından oldukça yüksek görüldüğünün de bir göstergesidir.
Sanırım MB’nin düşüncesi şu: Şirketler kesimi dövizin bu seviyede uzun süre tutulmasının mümkün olmadığını biliyor. Onlara hem kur ‘primi’ verelim hem de KKM’lerine uygulanan faiz sınırını kaldıralım ki dövize zinhar yönelmesinler. Şirketler buna ilgi gösterir mi? Gösterir. Çünkü KKM’de faiz sınırı kaldırılınca; hem görece daha yüksek faizi vergiye tabi olmadan alacaklar hem de kur artışına karşı bedava korunma sağlamış olacaklar.
İşin bir de şu tarafı var: ‘TCMB taraflı KKM’ler’ çözülecek olursa bu, MB’den döviz çıkışına yol açar. Seçimlere giderken, rezervler ‘128 milyar dolara’ ulaşmışken, şimdi bunun azalmasına izin verirler mi? Vermek istemedikleri, uygulamaya soktukları kararlardan belli oluyor zaten.
Peki ya TL’den KKM’ye gelenler? Anlaşılan o ki TL mevduatlarını KKM’ye dönüştüren vatandaşlar için “politika faizi + 3 puan” sınırı devam edecek. Eğer böyle kalırsa, durum adil olmaz. Dövizden gelenlere yüksek, TL’den gelenlere düşük faiz sonucu çıkar. Sanıyorum TL’den gelen KKM’ler için de faiz sınırı kaldırılacaktır.
Sonuç olarak: Yapılan düzenlemeler gösteriyor ki yeter ki döviz yükselmesin, bunun için hep karşı olduklarını söyledikleri faizi bile artırmaktan çekinmiyorlar.
BirGün / 27.01.23