Türkiye'nin son 17 yılında iktidarını sürdüren Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2019 yerel yönetim seçimlerinde önemli bir kayba uğramasında, seçmenin ekonomik kayıplar yaşaması etkili oldu. 2018'den itibaren tüketici ve sektörel güven endekslerinde geleceğe dönük beklentiler hızla aşağı indi. AKP'nin 2019 ortalarında Merkez Bankası yönetimini değiştirip, doğrudan etkileyerek faiz indirimleri ile sağlamaya çalıştığı canlanma bile kaybolan güveni geri toplayabilmiş değil.
AKP'ye güven kaybının bir diğer yansıması olan birikimlerin Türk Lirası yerine dövize yönelmesi ve bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın telkinlerine rağmen TL'ye geri dönmemesi, güvenin geri kazanılamamasının bir diğer göstergesi.
Uluslararası güvenin göstergesi sayılan risk primi (CDS'ler) görece düzelse bile emsal yükselen ülkelerden ayrışmış halini koruyor ve en yakın yükselen ülkenin bir hayli üstünde seyrediyor.
Özellikle içeride, tüketici, tasarrufçu, girişimci-yatırımcı güveninin bir türlü kazanılamaması, ekonomide anlamlı bir toparlanmayı, başta enflasyon ve işsizlik sorunlarının aşılmasını da geciktiriyor. Sarsılan ve kaybolan güvenin politik tercihleri daha çok etkilemesi kaçınılmaz görünüyor.
Tüketicilerin “maddi durum” ve “genel ekonomiye ilişkin” hem mevcut hem de gelecek dönem değerlendirmelerini ölçen Tüketici Güven Endeksi’nin 100’den aşağı doğru uzaklaşması, tüketici güveninde bozulmayı gösterir. Ekonomide göreli canlanma iddialarının sürdüğü 2020 Ocak ayında tüketici endeksi ancak 58.8’e gelebildi. Tüketici güven endeksi, milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerinin yapıldığı ve yeni bir yönetim sistemine geçildiği 2018 Temmuz ayında 72,7 idi. Ardından yaşanan ekonomik türbülans ve yeni yönetimin bu sarsıntıyı yönetememesi güvende hızlı bir erozyonu getirdi, 2019 Mayıs ayında endeks 55.3’e kadar geriledi. Öyle ki bu anketin bütün geçmişine bakıldığında Mayıs 2019 verisi, geçmiş 17 yılın en düşük değeri olarak dikkat çekiyordu. Bu dibe vuruşun sonrasında güveni toparlamada pek de başarılı olunamadı. Ocak 2020’de varılan yer 58.8 idi. Bu, güven erimesinin başladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi icraatının başlangıcına göre yüzde 24’lük bir düşüş demek.
Tüketicilerin güveninin geri dönüşündeki zayıflık, kısmen girişimcilerde de gözleniyor. Anket sonuçlarına göre perakende ticaret sektörü iş hacmi, satışlar, stokların azalması konularında yeterince iyimser değil. Krizden en önce ve en derin etkilenen inşaat sektöründe de karamsarlık aşılabilmiş değil.
Tüketici ve girişimcilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimleri, tek bir endekste özetleniyor. Bu bileşik endeks “Ekonomik Güven Endeksi” olarak adlandırılıyor. Yirmi farklı endeksin ağırlığını taşıyan ekonomik güven endeksinin 100’den küçük olması, genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği yansıtıyor.
Ekonomik güven endeksi, 2018 Ocak ayında 106 dolayındaydı. Sonraki aylarda hem tüketici hem reel kesim güvenindeki inişlerle, özellikle de Temmuz 2018’de başlayan döviz türbülansı ile 97’ye kadar indi. İzleyen aylarda iniş sürdü ve Mayıs 2019’da 82’ye yaklaştı dibe vurdu ve sonra biraz toparlanmaya başladı. 2020 Ocak ayı Ekonomi Güven Endeksi 97 olarak ölçüldü. Bu, 2018 başındaki değerin hâlâ 9 puan gerisinde ama inişin başladığı Temmuz 2019’a da ancak geri dönüş demek aynı zamanda.
Güven ölçümü, tasarrufları yerli-yabancı parada tutma eğilimi üstünden de yapılabiliyor. İktidara güvenin yüksek olduğu zamanlarda yabancı parada tutulan birikimlerin oranı düşük seyrederken güvenin sarsıldığı zamanlarda yabancı para, güvenilir liman oluyor. AKP’nin yükseliş zamanlarında yabancı parada tutulan mevduat toplamın yüzde 30’u dolayında seyrederken, güvenin sarsıldığı dönemlerde yüzde 40’ların üstüne çıktı. Bu oran, 2019’un sonları ve 2020’nin başında yüzde 50’nin bile üstüne tırmandı. Merkez Bankası verileri 24 Ocak 2020’de yabancı paradaki mevduatın toplam mevduatın yüzde 51’ini bulduğunu gösteriyor.
AKP rejiminin 2019 ortalarından itibaren faizi zorlama yöntemlerle indirmesine paralel olarak, dövizin fiyatına da “arka kapıdan” müdahale ettiği, yükselişini frenlediği biliniyor. Bu, daha çok, kamu bankalarına rezervlerden döviz satarak piyasayı regüle eden piyasa dışı bir yönteme dayanıyor. İktidar bu yöntemle döviz fiyatını kontrolde başarılı olmuş görünse de hem yerli hem yabancı para sahiplerinin güvenini sarsıyor ve özellikle yerli tasarruf sahipleri dövizde kalmayı tercih ediyorlar.
AKP rejiminin özellikle dış yatırımcıların gözünde güvenirliğinin ölçümü ise “ülke risk primi” (CDS) ile yapılabilir. Bu göstergeye bakıldığında Türkiye yükselen ülkeler arasında açık ara en riskli ülke durumunu bir türlü düzeltemiyor. Risk priminin en iyi göründüğü Ocak 2020’de CDS 256 görünüyordu. Ama aynı zaman diliminde Türkiye’ye en yakın risk primi olan Güney Afrika’nınki 169 ile Türkiye’nin riskinin yüzde 66’sından ibaretti. Risk primi Brezilya için 99, Endonezya için 63 idi. Türkiye’nin risk priminin Mayıs 2019’da 500’e yaklaştığı hatırlardadır. O günlere göre yarı yarıya azalmış gibi görünse de Türkiye bu hâliyle en riskli yükselen ülke olarak ciddi biçimde ayrışmış, “güvenilirliği” oldukça sorgulanır bir ülke durumunda.
Genelde ekonomik güven endeksinin, özelde ise en önemli bileşen olan tüketici güven endeksinin toparlanamamasının, mevduatların yarısının yabancı parada tutulmasının, ülke risk priminin yüksek ve ayrışmış olmasının politik bazı mesajları da var elbette. Bu endekslerin iniş çıkışları, ilgili dönemlerde yapılan seçim sonuçlarında hep etkili oldu.
Örneğin tüketici güven endeksinin 80 dolayında olduğu, dövizdeki mevduatın yüzde 30’larda seyrettiği, risk priminin sadece 170 olduğu 2007’de yapılan genel seçimlerde AKP oyları yüzde 47’ye çıkmıştı. Tüketici güven endeksinin 61 dolayına indiği 2009 yerel seçimlerinde oylar bu kez yüzde 38’e kadar inmişti. 2011’de tüketici güven endeksi 83’e kadar çıkmışken, mevduatların sadece yüzde 32’si dövizdeydi ve risk primi 206’dayken AKP yeni bir seçim zaferi elde etmişti.
Endeksin 65’e indiği 2015 Haziran ayında, döviz mevduatı yüzde 42’ye çıkmış, risk primi 233’ü bulmuştu ve AKP o seçimde tek başına iktidar şansını kaybetti, oyları yüzde 41’e indi.
AKP’nin büyük illerde yerel iktidarı kaybettiği 31 Mart 2019’da da tüketici endeksi 59’a kadar gerilemiş, toplam mevduatta dövizin payı yüzde 53’e ulaşmış, risk primi de 350’yi bulmuştu.
Güven göstergelerinin, seçmen nabzını birebir yansıtmasa da ona etki eden önemli parametreler oldukları çok açık ve son göstergeler, AKP’nin 2018 ortalarından itibaren ciddi bir güven erozyonu yaşadıktan sonra onu geri toparlayamadığına işaret ediyor.
Al-Monitor / 06.02.2020