Burjuvazinin ümidi: Kornilov’un darbesi
İşçi hareketinin yükseldiği, çıkarlarının tehdit edildiği her anda burjuvazi askeri darbelere başvurmakta sakınca görmemiştir. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de bunun örnekleri mevcut. Okur, yükselen işçi hareketinin önünü kesmek ve “24 Ocak kararları” olarak bilinen kapsamlı neo-liberal saldırıları hayata geçirebilmek için Türkiye burjuvazisinin 12 Eylül 1980’de askeri darbeden medet umduğunu hatırlayacaktır.
1917 Ağustos’unda Rusya’da yaşananlar da, daha Şubat Devrimi’nin üzerinden çok geçmeden darbe seçeneğini bir kenara not düşen burjuvazinin, Temmuz gericiliğinde işçi ve askerlerin güçten düşmesini fırsat bilerek ülkedeki devrim sürecini boğmak için bir ‘askeri diktatörlük’ kurma çabasını ve sonunda yaşadığı hezimeti anlatmaktadır.
Burjuvazi ‘askeri diktatörlük’ istiyor
Geçici Hükümet’in Temmuz gösterilerinin ardından estirdiği terör ve siyasal gericilik ortamı topraksız köylüler ve proleterler arasında yeni bir öfkenin birikmesini engelleyemedi. Temmuz sonu ve Ağustos başını kapsayan dönemde kırsal kesimde topraksız köylüler tepkilerini açığa vuruyor, kentlerde de proleterlerin militanlığı artıyordu. Finliler ve Ukraynalılar içinde “tam özerklik” isteyen hareketler hükümeti çaresiz bırakıyor, askeri birliklerde de ‘radikal’ tutum sürüyordu. Bunun yanında, temel tüketim maddelerinin üretim ve dağıtımı ciddi sorunlar yaşıyor, fiyatlar tavan noktasına erişmiş bulunuyordu. Bunlarla birlikte, Bolşevikler de güçlerini yeniden kazanmaya başlıyordu.
Politik ve toplumsal bunalımın derinleştiği bu dönemde burjuvazi, yeniden toparlanmasına fırsat vermeden işçilerin direncini tümüyle kırmak istiyordu. “Güzel eski günlere dönüş” söylemiyle yalnızca Bolşevikleri değil, Sovyetler de dahil olmak üzere bütün demokratik kazanımları hedef alıyordu.
20 Ağustos’ta Moskova’da düzenlenen ‘Burjuvazi ve Toprak Beyleri, Devlet Duması Üyeleri Özel Konferansı’nda konuşan Purişkeviç, burjuvazinin bu isteğini açıkça dile getirdi: “Rusya, geniş yetkiler ile donanmış bir diktatöre kavuşmadıkça, cepheden cepheye koşan ve ülkeleri için hayatlarını tehlikeye atan en mükemmel Rus generallerinden oluşan bir Yüksek Konsey’e sahip olmadıkça, Rusya’da düzen kurulamayacaktır.”
“Ülke isim arıyor” diyerek diktatör arayışına koyulan burjuvazi, ilk aday olarak Kerenski’yi düşündü. Ancak sonra “belinde kılıç olan bir kimseyi bir politikacıya tercih etme” kararı verdi. Bunun için en uygun aday, başkomutan olarak atanan General Lavr Georgieviç Kornilov’du.
Askeri başarısızlıklarına rağmen sahte kahramanlık hikayeleriyle “efsane”ye dönen Kornilov, çeşitli konumlarda görevlendirilmesinin ardından Şubat Devrimi’ne kadar 25. Kolordu Komutanlığı yapmış, bundan sonra da Petrograd Askeri Bölge Komutanlığı’na atanmıştı. Nisan gösterilerinde işçilerin üzerine top atışı için hazırlanma emri veren bu “gözüpek” general, burjuvazinin dikkatini çekmiş, sempatisini kazanmıştı. Şimdi de proleterlere, Bolşeviklere ve tüm kazanımlara saldırı hazırlığı yapan burjuvazi için daha iyi bir aday yoktu. Haziran’da küçük bir birlikle cepheye gönderilen Kornilov, sonrasında Güney Batı Cephesi’ndeki ordulara başkomutan yapıldı.
Burjuvazinin desteğini alan general, ordu içindeki diktasını arttırıyor, Geçici Hükümet’e müdahalelerde bulunmaya başlıyordu. İlk olarak hükümete ültimatom vererek cephede ölüm cezası verilmesi ve yerine getirilmesi için emir yayınlanmasını istedi. İkinci olarak, Lvov, Kerenski ve Rodzyanko’ya mektup göndererek olağanüstü önlem alınmasını istedi. Güney Batı Cephesi’ndeki birliklerin komutanlarına da ‘emir verilmediği halde mevzilerini terk eden birlikler üzerine ateş açılması’ talimatı verdi.
Kornilov’un telgrafları gazetelerde yayınlanıyor, burjuvazi tarafından memnuniyetle karşılanıyordu. Aradığı ismi bulan burjuvazi, kamuoyunu hazırlamak için Kornilov’u yeniden “efsaneleştirme” işine koyuldu. “İlk Halk Başkomutanı, Tümgeneral Lavr Georgieviç Kornilov” başlıklı ve sahte kahramanlık hikayelerinin yer aldığı bir broşür basarak dağıttı.
Burjuvazinin tek hazırlığı Kornilov propagandası değildi elbette. Bir yandan da Petrograd’da subayların ve Yunkerlerin üye olduğu gizli dernekler kuruluyordu. Kentteki bütün askeri faaliyetlerin tek bir merkezden yürütülebilmesi ve tüm küçük derneklerin yönetilmesi için Temmuz sonlarında Cumhuriyetçiler Merkezi adlı bir dernek kuruldu. Subaylar ve yüksek memurlardan oluşan dernek, büyük sanayiciler ve bankerler tarafından finanse ediliyordu. Genel karargahta ise Subay Dernekleri Komitesi kuruldu.
Askeri hazırlıklara ‘politik’ hazırlıklar da eşlik etti. Geçici Hükümet, hareketin merkezi olarak işlev görmesi için Devlet Konseyi toplama kararı verdi. Lenin’in “karşı-devrimci, emperyalist” olarak tanımladığı konsey, burjuvazi için daha güvenli sayılan Moskova’da toplanacaktı. Konsey toplanmadan önce, 3 Ağustos’ta 2. Bütün Rusya Ticaret ve Sanayi Kongresi Moskova’da açıldı. Kongrede “işçi, köylü ve askerlerin kazanımlarının ezilmesi gerektiği” açıkça dile getirildi. Moskova’daki bu toplantının ardından, karşı-devrimci güçler tarafından ‘Halk Konseyi’ kuruldu. Gizli olarak yapılan toplantılarda ekonomik, politik ve askeri hazırlıklar konuşuluyordu. En sonunda, Devlet Konseyi’nin açılış gününde, 12 Ağustos’ta askeri diktatörlük ilan edilmesi kararlaştırıldı.
İlk plan boşa düştü
Bu sırada Kornilov, Kerenski’ye bir program sundu. “Orduda disiplinin yeniden sağlanmasını, komutanlara her türlü yetkinin verilmesini ve subayların itibarlarının arttırılmasını, cephe gerisinde de ölüm cezası verilmesini, demiryolları ile mühimmat fabrikalarının askerileştirilmesini” istedi. Burjuvazi de bu istemlerin yerine getirilmesi için Kerenski’ye baskı yapıyordu.
Moskova’ya konseyin açılışından bir gün sonra gelen Kornilov, konseyde yaptığı konuşmada isteklerini yineledi ve hükümeti “Almanlara Petrograd yolunu açmakla” tehdit etti.
Burjuvazi, generaller aracılığıyla Devlet Konseyi’nde karşı-devrimin programını açıkladı. Askeri diktatörlüğün önünü açmakla birlikte, Sovyet gibi örgütleri de hedef alan program şöyleydi:
“1 Ordu politikadan uzak duracaktı; her türlü toplantı, parti tartışması ve çatışması yasaklanmalıydı.
2. Hem ordudaki ve hem de gerideki bütün Sovyetler ve komiteler kaldırılmalıydı.
3. Asker Hakları Bildirgesi gözden geçirilmeli ve bunların görevlerini de içine alacak biçimde değiştirilmeliydi.
4. Orduda disiplin kuvvetlendirilmeli ve en sıkı önlemler ile takviye edilmeliydi.
5. Cephe ve geri, ordunun savaş gücünü arttırmada bir ve bölünmez bir bütündü ve cephede uygulanan bütün disiplin önlemleri, geride de aynen uygulanmalıydı.
6. Subaylara disiplini sağlama hakları geri verilmeli, ordu komutanlarına tam yetki verilmeliydi.”
Öte yandan, Geçici Hükümet ve burjuvazi Petrograd proleterlerinden kurtulmak için geldikleri Moskova’da beklenmedik bir durumla karşılaştı. Devlet Konseyi’ni teşhir eden bir bildiri dağıtan Bolşevikler, karşı-devrimci güçlerin oyununa karşı kentte bir günlük grev yapma kararı aldı. Konseyin açıldığı gün, Moskova’da 400 binin üzerinde işçi greve gitti. Kentteki fabrikaların çoğunda iş başı yapılmadı, restoran ve kafeler kapandı, tramvay ve taksiler çalışmadı, konferansın toplandığı salondaki büfeler bile greve gitti. Havagazı işçilerinin çalışmaması nedeniyle de o akşam bütün kent karanlıkta kaldı.
Konsey açılışının öncesinden beri hazırlık yapan, konseyin toplanacağı binayı koruyan Yunkerlere gerçek mermiler dağıtan, cephedeki Kazak birliklerini kente getiren burjuvazi, Geçici Hükümet’i devirip iktidara el koymayı planlıyordu. Fakat Moskova proletaryasının grevi, “darbe için harekete geçmesinin zamansız olacağını” gösterdi. Proleterlerin hâlâ tetikte olduğunu anlayan burjuvazi ve generaller, ilk planın suya düştüğünü kabullenerek, hareketi erteleme kararı verdi. Kuvvetlerini toplayıp, daha kapsamlı bir saldırıyla geri dönmek üzere...
Burjuvazi yeniden saldırıda
Konseyin açılışındaki planlarını erteleyen burjuvazi ve Kornilov, çekildikleri karargahlarında yeni planlar hazırlıyorlardı. İlk olarak Bolşevikler üzerinden komplo örgütlemekle işe koyuldular. Bu sayede dikkatleri başka yere çekmeyi ve darbe için hazırlıklarını rahatça sürdürmeyi planlıyorlardı.
Bolşeviklerin devrimin “yarım-yıldönümü” olan 27 Ağustos’ta ayaklanma örgütlemeye hazırlandıkları yönünde söylenti yaydılar. Bolşeviklerin böyle bir planı olmasa da, Kazak birlikleri tarafından “Bolşevik ayaklanması” sahneleyecekler, bunun üzerine Kerenski başkanlığındaki Geçici Hükümet bu sahte isyanın bastırılması için emir verecek, Kornilov da önceden hazırladığı askeri birliklerle Petrograd’ı işgal edecekti. Olağanüstü hal ilan ederek Bolşevikleri ve Sovyetleri ezecek, Kronştad’ı silahsızlandıracak, askeri diktatörlük ilan edecekti.
Kornilov’un daha sonra vereceği ifade, darbeden sonra oluşturulacak yeni hükümet için kimlerin kol kola girdiğini açıkça ortaya koydu:
“26 Ağustos’ta cephe komiserlerinin konferansının sonunda, Filonenko, V. S. Zavoyko ve A. F. Aladin benim büromda toplandılar . ... Bir ‘Ulusal Savunma Konseyi’ kurulması için proje hazırlandı. Bu konsey, başkan olarak yüksek komutan ile, başkan yardımcısı olarak A. F. Kerenski, Savinkov, General Alekseyev, Amiral Kolçak ve M. Filonenko’dan oluşacaktı. Bu Savunma Konseyi, kolektif bir diktatörlük uygulayacaktı, çünkü, tek bir kişinin diktatörlüğü arzu edilmeyen bir şey olarak kabul ediliyordu. Önerilen öteki bakanlar, S. G. Toktamişev, Tretyakov, Pokrovski, Kont lgnatev, Aladin, Plehanov, G. E. Lvov ve Zavoyko idi.”
Kornilov’un kurmayları Riga’yı Almanlara teslim ederek Petrograd’ı savunmasız bırakarak birliklerin kente girişine zemin hazırlarken, Kornilov’un bütün isteklerini yerine getiren Kerenski, bir yandan kişisel bir amaç da güdüyordu. Kerenski, burjuvazinin aradığı ismin kendisi olabileceğini düşünüyordu. Burjuvazi darbenin başına geçirmese de Kerenski’den vazgeçemiyordu. Kornilov’un hükümet listesinde bu yüzden Kerenski’nin de ismi yer almıştı.
Fakat Kerenski, gerçekte tasfiye edileceğini fark edince, Kornilov’un “Petrograd’da sıkıyönetim ilan edilmesi” ve “Başbakan dahil bütün bakanların istifa etmesi, yeni kabine kurulana kadar bakan yardımcılarının yönetimi alması” taleplerine karşı kendi oyununu sergileme yoluna gitti. Geçici Hükümet’ten “Kornilov ayaklanması ile mücadele etmek üzere” kendisine olağanüstü yetkiler verilmesini istedi.
Kerenski’nin bu ani tutum değişikliği üzerine devreye giren burjuvazi, Kerenski ve Kornilov arasında bir anlaşma sağlamaya çalıştı. Açıktan Kornilov’un tarafında olduklarını beyan etti. Kadet bakanlar hükümetten istifa etti, gazeteleri Reç, Kornilov’un yanında olduklarını belirtti ve yaşananların bir “yanlış anlama” olduğunu öne sürdü.
Bu arada, emperyalistler de açıkça Kornilov’la işbirliği içindeydi. İngiliz zırhlı araçları Petrograd yolundaki Kornilov birliklerine eşlik etti. Ekim Devrimi’nin ardından ortaya çıkan Amerikan ve İngiliz yetkililer arasındaki konuşmalar da bunu doğruladı.
Kerenski ve Kornilov arasında yürütülen görüşmelerden ve entrikalardan bir sonuç çıkmayınca, Kornilov 27 Ağustos’ta savaş bildirisini yayınladı:
“Rusya halkı! Anavatanımız can çekişmektedir. Ölüm saati yakındır. Açıkça konuşmak mecburiyetiyle, ben General Kornilov, Geçici Hükümet’in, Sovyetlerdeki Bolşevik çoğunluğunun Alman genelkurmayının planlarıyla ve Riga kıyısındaki düşman kuvvetlerinin ilerleyişiyle tam uyum içinde hareket etmekte olduğunu ve ülkenin sağlam temellerinin altını oymakta olduğunu beyan ediyorum.
Ülkenin kaçınılmaz yıkımının ağır yükü, bana bu uğursuz anda tüm Rus halkına ölmekte olan anavatanın yardımına koşmaya çağırma görevini veriyor...
Ben, General Kornilov, bir Kazak köylüsünün oğlu, Büyük Rusya’nın korunması dışında, kendim için bir şey istemediğimi herkese bildiriyorum. Düşmana karşı kazanılacak zaferle, halka Kurucu Meclisi getirmeye ant içiyorum. Halk bu mecliste kendi kaderini belirleyecek ve yeni hükümet biçimini seçecektir...”
Bildirinin ardından Kornilov, emrindeki birliklerin demiryolu boyunca Petrograd’a ilerleyişini sürdürmeleri emrini verdi.
İşçi ve askerler darbeyi püskürtüyor
Bolşevikler Moskova’da örgütledikleri grevle yeniden güç kazandıklarını gösterdiler. Kornilov’un darbesini püskürtmek için en kritik siyasal güç durumundaydılar. Bu durum, darbeye karşı kurulmaya çalışılan ‘Karşı-devrime Karşı Mücadele Komitesi’ tartışmalarında kendini açıkça gösteriyordu. Bolşeviklerin böyle bir komiteye katılıp katılmayacağı, Kornilov’a karşı “ılımlı sosyalistlerle” işbirliği yapıp yapmayacağı merak ediliyordu. Menşevik-Enternasyonalist Suhanov anılarında, Bolşeviklerin darbe karşısındaki önemini şu sözlerle dile getiriyordu:
“Komite savunma hazırlıkları yaparken işçi-asker kitlelerini seferber etmek zorundaydı. Ancak kitleler o zamana kadar Bolşevikler tarafından örgütlenmişti ve onları izlemekteydiler. O zaman, onların örgütü basit disiplin ilkeleriyle kaynaşmış ve başkentte en alttaki demokratik düzeylere kadar ulaşmış tek büyük örgüttü. O olmadan komite yetersiz kalacaktı. Bolşevikler olmadan, yalnızca yetkilerini yitirmiş konuşmacılarca yapılacak boş nutuk ve çağrılarla zaman geçirilmiş olacaktı. Bolşeviklerle birlikte, komitenin emrinde örgütlü işçi ve askerlerin tüm gücü bulunacaktı.”
Bolşevikler içinse “ılımlı sosyalistlerle ittifak” sorunu ayrı bir tartışma konusuydu. Altıncı kongrelerinde alınan karar bunu açıktan reddediyordu. Ancak var olan durum, devrimin tüm kazanımlarının tehlike altında olması nedeniyle, parti içinde tartışmalara neden oluyordu. 29 Ağustos’ta kilit taşra bölgelerindeki Bolşevik komitelere telgrafla talimat gönderen Merkez Komitesi, tutumunu özetliyordu:
“Karşıdevrimin geri püskürtülmesiyle ilgili olarak, Sovyetle teknik ve bilgi alıp verme temelinde işbirliği içinde çalışıyoruz ancak kendi bağımsız politik tavrımızı tümüyle koruyoruz.”
Bununla birlikte, Petrograd’a ilerleyen askeri birlikleri püskürtmek için işçiler arasında hummalı bir hazırlık yürütülüyordu. Rusya genelinde, yüzlerce özel komite kuruldu. Bu komitelerin amacı kitleleri örgütlemek, silah ve cephane sağlamak, genel olarak devrimin savunulmasını koordine etmekti. Bolşeviklerin etkisi ve Sovyetlerin yönlendirmesiyle yürütülen savunma hazırlıklarına metal ve demiryolu işçileri sendikaları da katıldı.
Kornilov tehdidi giderek yayılırken, fabrikalarda da hazırlıklar hızlandı. İşçiler, talimat beklemeden fabrikalarındaki güvenlik önlemlerini arttırdı ve savaş müfrezeleri kurmaya başladı. Bu müfrezeler kısa sürede “Kızıl Muhafızlar” adını aldı. Putilov silah fabrikasındaki işçiler, askeri hazırlıklar için silah üretimini hızlandırdı. Fabrikadan çıkan silahlar daha denemesi bile yapılmadan Kızıl Muhafızlara gidiyordu. Silahların ayarları metal işçileri tarafından yapılıyordu. Bir yandan da savunma bölgelerine dikenli teller çekiliyor, siperler kazılıyor, karşı-devrimci birliklerin ilerleyişini durdurmak için demiryolu hattına engeller konuyordu.
Askeri birliklerde de Kornilov karşıtı kararlar geçiriliyor, darbeyi püskürtmek için askeri hazırlıklar yapılıyordu. Stratejik önemi olan noktalarda birlikler konuşlandırılıyordu. 29 Ağustos sabahı, binlerce denizci savunma için başkente ilerledi.
Askeri birlikler içinde Kornilov’a sempati duyan subaylar tutuklanıyor, kimi zamansa linç ediliyordu.
29 Ağustos’ta Petrograd merkezinde Kornilovcu subayların kaldığı tespit edilen otel kuşatıldı. Aynı gün Petrograd’a sevk edildiği belirlenen subaylar da trenlerinde alıkonuldu.
Kornilov’un Petrograd’daki generalleri, kente ilerleyen birliklerin komutanından haber bekliyor, “Bolşevik ayaklanması” sahneleme için hazırda duruyordu. Fakat işçi ve askerler tarafından demiryollarında alınan önlemler nedeniyle Petrograd dışındaki birliklerin ilerleyişi durdu, komplocular arasındaki iletişim olanakları yok oldu. Petrograd’daki komutanlara şifreli haber 29 Ağustos akşamı ulaştı. Fakat o saatten sonra kentte böyle bir komplo örgütlemenin zemini kalmamıştı.
30-31 Ağustos’ta Kornilov’un darbe girişimi tümden püskürtülmüştü. Zira darbecilerin birlikleri içinde ajitatörler propaganda yapmış, toplantılar örgütlemiş ve birlikleri ya kendi görüşlerine kazanmayı ya da tarafsızlaştırmayı başarmışlardı. Sonrasında da darbeci generaller Geçici Hükümet tarafından ordudan tasfiye edildi.
Burjuvazinin Kornilov üzerinden gerçekleştirmek istediği darbe, Petrograd’ın işçi ve askerleri tarafından püskürtülmüştü. Fakat burjuvaziye karşı savaş, yeni dengeler üzerinden devam ediyordu.
Kaynaklar
1) Bolşevikler İktidara Geliyor (Petrograd’da 1917 Devrimi), Alexander Rabinowitch, Yordam Kitap
2) 1917 Sovyet Devrimi-I, Evrensel Basım Yayın