Ukrayna krizinin gölgesinde Lavrov’un sürpriz Ortadoğu turu

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Körfez ülkelerine yaptığı beklenmedik ziyaret ve Lübnan’da parlamento seçimlerinden sonra meclis başkanlığı oylaması, öne çıkan gündemler arasındaydı.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 06 Haziran 2022
  • 11:30

Batı bloku ile Rusya arasından Ukrayna üzerinden kozlarını paylaşmanın bütün şiddetiyle devam ettiği bir süreçte Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Körfez ülkelerinin başkentlerine yaptığı beklenmedik ziyaret ve Lübnan’da parlamento seçimlerinden sonra meclis başkanlığı oylaması öne çıkan gündemler arasında yer aldı.

Ukrayna krizinin Ortadoğu’daki politik gelişmeler üzerindeki etkisi çeşitli biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor. Daha önce sayfamızda krizle ilgili hakim anlayışın “Savaşın Ukrayna ile Rusya arasında değil; ABD’nin başını çektiği Batı kampı ile Rusya arasında” olduğu ve Ukrayna krizinin bölgesel dengelerde ve özellikle Ortadoğu’da muazzam yansımaları olacağına dikkat çekilmişti.  Rusya’nın 2004 yılından bu yana dışişleri bakanlığını yürüten Sergey Lavrov’un, Körfez başkentlerine düzenlediği sürpriz ziyaret tam da bu nitelemeyi hak ediyor. Ziyaret, 27 ülkenin Rusya’dan petrol ithalatını durdurma kararının hemen akabinde, adeta bir cevap niteliğinde geldi. Lavrov’un, önce Bahreyn’in başkenti Manama’yı, akabinde Dubai ve Riyad’ı kapsayan turunun zamanlaması iki noktada manidar.

Birincisi; al Kuds al Arabi gazetesinin başyazısında belirttiği üzere Lavrov’un Arabistan ziyareti, merkezi başkent Riyad olan Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) dışişleri bakanları toplantısıyla aynı zamana denk geldi. Böylece Körfez’deki birçok mevkidaşıyla buluşma imkanı buldu.

İkincisi, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’i oluşturan ülkelerin petrol bakanlarının Viyana’da düzenlenecek toplantısının bir gün öncesine tekabül etti. Net petrol ihracatı yapan ülkelerin oluşturduğu OPEC, bilinen dünya petrol rezervlerinin üçte ikisini ellerinde bulunduran 13 ülkenin oluşturduğu bir birlik. Rai al Youm gazetesinin aktardığına göre bu toplantıda OPEC dışı petrol üretici ülkelerin katılımıyla oluşturulan OPEC+ grubunun petrol arzıyla ilgili anlaşmasının yenilenmesi gündemde. Grubun daha önce vardığı anlaşma, Ukrayna krizi öncesi petrol fiyatlarının yükselmesine neden olmuş ve ABD’nin tepkisini çekmişti.  ABD’nin Ukrayna krizi sonrasında Rusya’yı petrol ve doğal gaz silahıyla sıkıştırmaya çalıştığı bir dönemde Lavrov’un Körfez ülkelerine yaptığı çıkartma, muhakkak ki yansımaları olacak bir gelişme.

Ukrayna krizinin Ortadoğu yansımaları

Lavrov’un Körfez başkentlerine ziyareti öncesi, Körfez ülkelerinde Ukrayna eksenli yaşanan bazı gelişmeler, Batı kampıyla Rusya arasında nasıl bir mücadelenin devam ettiğinin anlaşılması bakımından öğretici.

1. OPEC üyesi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve daha sonra Suudi Arabistan, ABD yönetiminin bütün baskılarına rağmen arzı artırma talebine olumlu yanıt vermemişti. Ancak son Viyana toplantısında petrol üretimini temmuz ayında günlük olarak yaklaşık 648 bin varil artırılması kararı alındı. Lakin bu sınırlı artış ABD’yi memnun edeceğe benzemiyor.

2. Rusya’nın Körfez ülkelerine yönelik diplomatik atağını Çin de takip ediyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in bu ay Riyad’ı ziyaret etmesi planlanıyor. Ayrıca Pekin’le petrol satışlarında dolar yerine Çin Yuan’ının kullanılması gündemde. Arap basınında böyle bir anlaşmanın gerçekleşmesi durumunda doların dünyadaki pozisyonunun sarsılacağına yönelik görüşler mevcut.

3. ABD’nin dikkatini Ortadoğu’dan Doğu Asya’ya çevirmesi nedeniyle Suudi Arabistan, Yemen dosyasında beklediği desteği bulamadı. Yaklaşık iki bin kilometre sınıra sahip olduğu Yemen’deki kriz onuncu yılına yaklaştı. Suudi Arabistan yalnızlaştığı bu krizi sona erdirmek ve ortaya çıkardığı siyasi ve ekonomik riskleri azaltmak için özellikle son bir yıldır çabalarını yoğunlaştırmış durumda. Ramazan ayı öncesi Ukrayna krizinin gölgesinde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) eliyle yapılan ateşkes çağrısına İran’ın desteklediği Husiler olumlu karşılık vermiş ve 1 Nisan-3 Haziran arasında taraflar arasında ateşkes sağlanmıştı. Arap basını, Lavrov’un bu ziyarette Rusya’nın İran’la olumlu ilişkileri hasebiyle Yemen dosyasının da masaya yatırıldığı görüşünde.

Rusya ve BAE liderliğinde bir petrol ‘direniş ekseni’ mi?

al Kuds al Arabi
Başyazı

Geçen pazartesi günü Avrupa Birliği, Rus petrolünün 27 ülkeden oluşan bir bloka ihracatını yasakladığını duyurdu. AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in dediği gibi, “Rusya’nın savaş makinesi için büyük bir finansman kaynağını kesecek” olan Rusya’dan yapılan petrol ithalatının üçte ikisinden fazlasını içeriyordu.

Moskova’nın Dışişleri Bakanının doğrudan Bahreyn’in başkenti Manama’ya seyahat etmesiyle bu önleme hızla yanıt vermesi dikkat çekiciydi. Ardından Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Körfez İşbirliği Konseyi yetkilileriyle görüştü ve Lavrov ile görüşen Riyad, Abu Dabi ve Bahreyn dışişleri bakanlarının Rusya ile “enerji istikrarı” konusunda Rusya ile “yakın iş birliği” açıklamalarıyla sonuçlandı.

Rusya Dışişleri Bakanı bu görüşmelerde taleplerini daha net dile getirdi. “Bir grup ülkenin uluslararası arenaya hakim olmasına izin verilemez” dedi. Lavrov, Rusya’nın Körfez bölgesindeki ortaklarının “Rusya ve Belarus’a yönelik Batı yaptırımlarına katılmayacağını” belirtti.

Ancak Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan, KİK ülkelerinin bakanlar toplantısında iki buluşma gerçekleştiğini söyledi. Birincisi Rusya Dışişleri Bakanı ve ikincisi Ukraynalı mevkidaşı ile internet üzerinden. Ukrayna’daki krize ilişkin birleşik Körfez tutumuna atıfta bulunduktan sonra, oradaki savaştan etkilenen ülkelerin ve dünyanın gıda güvenliği üzerindeki yansımalarından söz etti.

Riyad’ın birleşik bir Körfez pozisyonu hakkında konuşması, pratikte Rusya-Ukrayna kriziyle başa çıkma yolunda farklılıkların varlığını inkar etmiyor. Bu şekilde anlaşmanın gerekçeleri de farklı... Tüm Körfez ülkelerinin ilgisi elbette petrol fiyatlarındaki yükselişten yararlanma alanında. Geçen yıllarda bu fiyatların düşmesi, bu ülkelerin bütçeleri üzerinde önemli olumsuz etkiler bırakmış ve son zamanlarda yapılan değişiklikler bu ülkelerin bu bütçelerdeki dengeyi yeniden kurmalarına olanak sağlamıştır. Ayrıca, büyük yatırım ve kalkınma planlarında kullanılabilecek ve vatandaşlarının üzerindeki mali yükleri hafifletmek için kullanılabilecek gelir fazlaları elde ettiler.

Elbette bunlardan başka nedenler de var. Ukrayna krizi, Joe Biden yönetiminin gelişinin ardından Washington ile ilişkilerde yaşanan gerilemeden sonra inisiyatif almak isteyen Suudi Arabistan’a, Batı’nın Rus petrol ve gazını yasaklama kararları vermesini sağladı. Riyad, Avrupa ve Amerika’nın acil petrol ihtiyacını kullanarak dünyadaki ekonomik ve siyasi önemini gösterme fırsatı buldu. Sonuç, Rus arzının kaybını telafi etmek için petrol ve gaz fiyatlarını düşürmek ve daha büyük miktarlarda üretmek.

BAE, mümkün olan tüm siyasi ve ekonomik fırsatları çıkarları kendi lehine çevirmek için kullanan ve Rusya’ya karşı samimi tavrını açıklayarak meyvesini alıyor. Büyük Rus iş adamları özel uçakları ve banka hesaplarıyla BAE’ye geliyor. Bu arada Abu Dabi, Rusya’ya uçuşlara devam etti. Bu tutum, Batılı bir diplomatın AFP’ye Abu Dabi’nin “Rusya ile kirli bir anlaşma yaptığını” söylemesine neden oldu!

Gelişmelerden yararlanan taraf olan Abu Dabi ve Moskova’nın birlikteliğinde Batı’ya yönelik oluşan bu “direniş ekseni”nde dikkat çekici olan şey, bunun bir tür “açık evlilik” olmasıdır. Ne BAE, İsrail ile normalleşme adımlarını hızlandırdığı için kendisini alkışlayan Batı ittifakından ayrılmak istiyor, ne de Rusya spor kulüpleri sahibi olan milyarderlerinin üzerine kurulu bazı özel şartları içeren, içinde geliştiği kapitalist sisteme dönebilir.

Dışişleri bakanı Lavrov’dan dikkat çeken Ortadoğu turu

Rai al Youm
Başyazı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, daha önce gündemde olmayan sürpriz bir ziyaret için geldiği Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da çarşamba günü Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla bir araya geldi. Belki de bu ziyaret, ABD Başkanı Joe Biden’ın bu ayın ortasında bölgeye yapmayı planladığı ziyaret öncesi Rusya’nın önleyici siyasi ve ekonomik hamlesini yansıtıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı bu ziyaretin zamanlamasını çok dikkatli bir şekilde seçti. “OPEC” petrol bakanlarının Viyana’daki toplantısından bir gün önce bu ziyaret gerçekleşti. Bu toplantı, “OPEC+” anlaşmasının gözden geçirilmesi ve yenilenmesi olasılığını görüşmek üzere düzenleniyor. OPEC+ anlaşması; Ukrayna’daki savaş ve ABD’nin Rus doğal gazı ve petrolüne yönelik yaptırımları nedeniyle petrol fiyatlarının rekor rakamlara ulaşması öncesi yükselmesine neden olan anlaşmaydı. (Bir varil petrolün fiyatı şu anda 120 dolar civarında seyrediyor).

Rus dış politikasının mimarı ve Cumhurbaşkanı Vladimir Putin için güven kaynağı olan Lavrov’un yaptığı bu ziyaretin önleyici bir saldırı olduğunu söylediğimizde, bununla Körfez devletlerinin Amerikan baskıları ve fiyatları düşürmek için petrol üretiminde önemli bir artış talep etmesi karşısında “direncini” güçlendirme girişimini kastediyoruz. Petrol ve doğal gazın devam eden yükselişi Batı ekonomileri için bir tehdit haline geldi ve belki de bu yüzden iç protestolar başlayabilir. Özellikle Amerika’da, benzinin benzeri görülmemiş yükselişi nedeniyle hoşnutsuzluk sesleri Biden’a karşı yükselmeye başladı. ABD Başkanı ve partisi, önümüzdeki masım ayında yapılacak ara seçimlerde Kongrede büyük bir kayıp yaşayarak fiyatlardaki bu yükselişin faturasını ödeyebilir.

Rus diplomasisinin Körfez ülkelerini “OPEC +” grubunun anlaşmasına bağlı kalmaya ve ABD’nin üretimi artırma baskısına boyun eğmemeye ikna etme şansı büyük görünüyor. Çünkü bu ülkelerin ABD yönetimine olan güveni hızla azalıyor. Ayrıca, Ukrayna’daki savaş beşinci ayına girerken askeri gelişmeler şimdiye kadar Rusların çıkarına seyretti.

Amerika’nın Ukrayna’ya doğrudan askeri müdahalede bulunmaması (Asker, uçak gemileri ve denizaltılar gönderme), Rusya’nın işgalini engelleyememesi ve Avrupa ülkeleri arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarını aksadı. Özellikle, Rus gaz ve petrol ithalatının durdurulması noktasında. Tüm bu faktörler, Körfez hükümetlerinin Amerikan müttefikine ve onu koruma kabiliyetine olan umudunu yitirmesine neden oldu ve uygun alternatifi Rusya ve Çin’de buldu.

Lavrov’un çantasında taşıdığı ve Körfez ülkelerindeki mevkidaşlarıyla yaptığı kapalı görüşmelerde ne tür “gizli” teklifler sunacağını bilmiyoruz. İlişkilerini iyileştirme, İran’la olan korkularını giderme ve Yemen savaşını sona erdirmek için kalıcı bir çözüm bulma konusunda ara buluculuk yapma konusunda spekülasyon yapabiliriz. Rusya, İran, Irak, Suriye ve Lübnan’daki Hizbullah’ın yanı sıra tüm Yemenli taraflarla iyi ilişkiler sürdürüyor.

Amerika’nın Körfez bölgesi ve petrolü üzerindeki hegemonyası şimdi sona eriyor. Lavrov’un şu anki Riyad ziyaretinin sadece Körfez’de değil, Ortadoğu’da da Rusya döneminin başlangıcı olabileceğini göz ardı etmiyoruz. Bu değişimin ve Moskova ile kanalların açılmasının en büyük destekçilerinden birinin Mısır olduğunu unutmamalıyız. Lavrov, Riyad’a gitmeden önce biri Cezayir’e, ikincisi Muscat ve Manama’ya olmak üzere iki ziyaret gerçekleştirmişti.

Amerika, bu aktif ve zeki Rus diplomatik hareketini çok dikkatli izliyor. Bölgeye sadece İsrail gözüyle bakmaya devam ederken, kibir, küstahlık ve küskünlükle nitelenen politikaları izlediği için pişmanlıktan parmaklarını ısırıyor. Bu hataları “onarmak” ve önceki güçlü ittifak tarafından resmedilen ilişkileri yeniden kurmak için bir fırsat olduğuna inanmıyoruz. Ukrayna savaşından önceki durum, sonrakinden çok farklı!

Lübnan… Giden senin mekanındır

al Halic
Başyazı

Nebih Berri’nin yarı yarıya bir çoğunlukla (65 oyla) rakipsiz olarak yedinci kez kazandığı Lübnan Parlamentosu Başkanlığına seçilme süreci, Lübnan rejiminin kendini yenilemedeki acizliğini gözler önüne serdi. Son seçimler eskiyi ayakta tuttuğu için siyasi alandaki güçlerin; siyasi, ekonomik, mali ve sosyal açıdan olduğu gibi muhafaza etme kabiliyeti gösterdi. Son seçimler bazı küçük istisnalar dışında eskisini ayakta tuttu. Aralarında “değişimciler ve bağımsızların” da bulunduğu çok sayıda yeni vekil meclise girdi. Lakin Parlamento Başkanı, yardımcısı ve sekreterlerinin seçiminin yapıldığı oturum esnasında ölü gibi göründüler.

Bu oturumun teyit ettiği şey, Şii ikilisi (Emel Hareketi ve Hizbullah) ve Ulusal Hareket’i içeren  8 Mart ittifakının, bileşenleri arasındaki birçok farklılığa rağmen saflarını birleştirmeyi başardığıydı. Meclis başkanlığını ve başkan yardımcılığını (Elias Abu Saab) kazanmayı başardı ve diğer güçlerin kendi ayakları üzerinde durma ve yeni dengeler kurma hedeflerine ulaşma çabalarını engelledi. Çünkü bu güçler kendi aralarında bölünmüş gibiydi. Hatta bazıları gruplarını terk etmeye ve oylarını Berri’ye verme karar vermişti. Bu durum, siyasi mücadelelerinde nasıl savaşacağını ve başarılı olacağını bilen deneyimli bir siyasi rakiple karşı karşıya olduklarını gösteriyor.

Bazıları parlamento seçimlerini önümüzdeki iki seçim için “prova” olarak görüyor. Bunlar, yeni hükümetin kurulması ve görev süresi ekim ayı sonunda sona erecek olan mevcut Cumhurbaşkanı Mişel Aun’un yerini alacak bir cumhurbaşkanının seçilmesi. Ancak, hükümet kurma yetkisi daha tehlikeli. Çünkü Berri’nin tek aday olduğu parlamento  başkanlığı seçimin aksine hükümetin “başkanını, şeklini ve üyelerini” seçmek asla kolay olmayacak.

Hükümetin liyakati tamamen farklıdır. Farklı anlayışlara ve ittifaklara ve ayrıca başbakanın kişiliğini, politikalarını ve programını belirleme ve Hizbullah’ın rolünü azaltma ve gücünü kontrol edip edemeyeceğini belirlemede iç çıkarları olan dış güçlerin iradesine tabiidir. Ancak bu mesele o kadar da kolay değil, çünkü Şii ikili ve müttefikleri bu yöndeki her türlü girişimi engelleme gücüne sahipler. Bu nedenle kötüleşen ve kontrolden çıkan ekonomik ve sosyal krizler ışığında ritmi ayarlayan ve durumun daha da kötüye gitmesini önleyen bir formül bulmak gerekiyor. Bu nedenle, tek görevi ekonomik ve sosyal durumu kurtarmak ve daha fazla çöküşü önlemek olan tüm siyasi güçlerin temsil edildiği bir ulusal birlik hükümetinden söz ediliyor.

Aynısı, cumhurbaşkanlığı için isimleri geçen Ulusal Hareket’in Lideri Cibran Bassil, Lübnan Kuvvetleri’nin Lideri Semir Caca ve Marada hareketinin lideri Süleyman Franciye  gibi şimdiye kadar sunulan tüm isimlerin göründüğü cumhurbaşkanlığı seçimleri için de geçerli. Pek çok nedenden dolayı başarıda şansları yok. Bu yüzden herkesin memnun kalacağı bir karakter bulmak gerekiyor ve bu kolay değil. Lübnan’ın son seçimleri; tüm trajedilerine neden olan aynı mezhepçi siyasi sistemi yeniden üretmekle kaldı.

Evrensel / 06.06.22