Arap dünyasında bugün var olan parlamenter demokrasiyi “Krizler Demokrasisi” diye adlandırırsak abartmış olmayız. Seçimlerin yapılamadığı Libya ve Filistin’de; seçimlerin yapılıp da hükümetin kurulamadığı Irak ve Lübnan’da “çözümsüzlüğün” çözüm olduğu bir haftayı daha geride bıraktık. Saydığımız ülkelerin hemen hemen tümünde yakın gelecekte bir parlamenter sistemin işleyeceğine yönelik emareler bulunmuyor. Bunun en büyük müsebbibi emperyalist müdahalelerle ülkelerdeki her türlü kabilesel, dinsel, mezhepsel vb. fay hatlarının olduğu gibi seçimlere de yansıyarak parlamentoların bir nevi, zeminde devam eden iktidar mücadelesinin başka bir alanı haline gelmesi. Bunun dışında rejimlerin devrildiği Sudan, Mısır ve Tunus’ta askeri rejimler, ortaya çıkan yeni olanaklarla yeniden kendilerini inşada ciddi adımlar atmayı başardılar.
Libya’da başağa dönemine doğru
İktidarın başkent Trablus’taki hükümet ile General Halife Hafter’in desteğine sahip Tobruk’taki Temsilciler Meclisi gibi farklı güç odaklarında olduğu Libya’da, ocak 2020 ve haziran 2021’de düzenlenen Berlin Konferanslarında anlaşmaya varılarak geçtiğimiz yıl 24 Aralık günü için seçim kararı verilmişti. Ancak Birleşmiş Milletlerin (BM) de destek verdiği bu seçim yapılamadı. Bunun üzerine Libya Meclisi, Fethi Başağa’yı başbakan olarak atayarak yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Başağa, Halife Hafter güçlerine karşı koyarak Trablus’un ve dolayısıyla bu kentteki Mutabakat Hükümetinin düşmesini engelleyen en önemli figürdü. Ancak son dönemde yaptığı ziyaretlerle Mareşal Halife Hafter de dahil birçok aktörün desteğini almayı başardı. Buna karşılık mevcut Başbakan Abdulhamit Dibeybe “Seçimle iş başına gelen bir hükümet” olmadıkça iktidarı devretmeyeceğini ilan etti. Al Arab gazetesi, manşetinden verdiği haber analizde son süreçte Libya’da yaşananlarla ilgili dikkat çekici ayrıntılara yer veriyor.
Filistin; inandırıcılığı olmayan yönetim
Seçimlerin bir türlü yapılamadığı Filistin yönetiminde de tam bir güven krizi hali mevcut. Filistin halkı 15 yıl sonra 22 Mayıs’ta sandık başına gidecekti. Ancak Mahmud Abbas, “İsrail’in Kudüs’te seçime izin vermemesi” gerekçesiyle seçimleri “erteleme” adı altında iptal etmişti.
Seçimlerin gerçekleştirilememesi nedeniyle uzun yıllardan beri aynı kişilerle görevini sürdüren Mahmut Abbas liderliğindeki Filistin Merkez Konseyi ve aldığı kararlar eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Al Kuds al Arabi geçen çarşamba günü 31. oturumunu toplayan Konseyin aynı kararları daha önce de aldığını hatırlattı. Ancak toplantının Gazze’yi yöneten Hamas’ın ve diğer beş “kurtuluş fraksiyonunun” yokluğunda toplandığına dikkat çekti. Rai al Youm gazetesi ise Filistin yönetiminin İsrail’den borç almasını ve 70 bin kişilik güvenlik biriminin işgal devletiyle güvenlik koordinasyonu içinde olmasını eleştirdi.
Sadr; Ne ABD ne İran
Irak’ta 2021’de yapılan seçimler de siyasi istikrarı sağlamazken, hükümet de henüz kurulamadı. 2003 Amerikan işgalinden sonra Irak 2005, 2010, 2014 ve 2018’de seçimlere gitti. Ekim 2021’de erken seçim yapılmasının nedeni merkezinde gençlerin yer aldığı ekim 2019 ayaklanmasıydı. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülke genelinde “işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yoksunluğu” gibi nedenlerle düzenlenen gösterilerde onlarca kişi ölmüş ve yaralanmış ve hükümeti erken seçim kararı almak zorunda bırakmıştı. Mukteda al Sadr’ın liderliğinde oluşan blok 73 sandalye kazanarak seçimlerin galibi oldu. Sadr, Ulusal Çoğunluk Hükümeti kurmayı hedeflediğini ilan etmişti. Ancak baştan itibaren İran’a yakınlığı ile bilinen ve son seçimlerde 33 sandalye kazanan Nuri el Maliki’nin Hukuk Devleti Koalisyonunun hükümette yer almasını reddetmişti.
Irak’ta yayın yapan el Hurra sitesi, var olan hükümet krizinin çözümü için İran’ın görevlendirdiği Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kani’nin, sonunda Sadr ile Necef’te görüşmeyi başardığını duyurdu. Detayları paylaşılmayan buluşmadan sonra Sadr; “Ulusal çoğunluk hükümeti... ne Batılı ne Doğulu” tweeti atarak pozisyonunu koruduğunu ilan etmiş oldu. Site, bu tweeti “Hükümetin kurulmasının Irak’ın doğu komşusu İran’ın ve ABD’nin temsil ettiği Batı’nın müdahalesinden uzak olacağının bir işareti” olarak değerlendirdi.
Hariri’siz bir Lübnan
Yönetim krizinin bir türlü çözülemediği ülkelerden bir olan Lübnan’ın önemli bir siyasi figürü ve Müstakbel Hareketinin Lideri Saad Hariri, geçtiğimiz ocak ayında siyasetten çekilme kararı aldı. Hariri, “İran etkisi, uluslararası karışıklık ve ulusal bölünme” ışığında Lübnan için “olumlu bir fırsat” bulunmadığını değerlendirdiğini, siyasi faaliyetinin askıya alındığını ve parlamento seçimlerinde aday göstermeyeceğini ilan etmişti. Lübnan’da yayımlanan al Ahbar gazetesinin aktardığına göre Hizbullah Hasan Nasrallah, Hariri’nin siyasetten emekli olma kararını yeniden gözden geçirmeye davet etti. Siyasi Analist Ali Hamadeh, Hariri’nin kararının Sünni toplumda daha fazla geri çekilmeye, ülkenin mezhepsel bir krize girmesine yol açabileceğinden seçimlerin ertelenebileceğine ve sokakta çatışmaların çıkabileceğini ileri sürdü.
Başağa hak ettiği bir zafer kazandı: Dibeybe’den güç nasıl alınır?
Al Arab
Perşembe günü, Libya Temsilciler Meclisi oy birliğiyle Eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı kurulmakta olan yeni hükümetin başbakanı olarak aday göstermeye karar verdi. Gözlemciler, iktidardan uzak olduğu dönemde başta Ordu Komutanı Mareşal Halife Hafter olmak üzere doğudaki muhalifleriyle ilişkilerini pekiştirmeyi başardığı için bunu hak edilmiş bir zafer olarak görüyor. Ancak şimdi sorular, iktidarı, yalnızca seçilmiş bir hükümete devredeceğini defalarca vurgulayan Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’den nasıl alacağı ile ilgili.
Parlamento Sözcüsü Abdullah Blehak, perşembe günkü parlamento oturumuna 140’tan fazla milletvekilinin katıldığını ve geçici Libya anayasasının Yüksek Devlet Konseyi ile istişare içinde yeniden hazırlanması lehinde oy kullandığını söyledi. Sözcü, Başağa’ya hükümetinin üyelerini aday göstermesi ve güvenoyu için parlamentoya sunması için on gün süre verildiğini açıkladı.
Gözlemciler, Trablus’u koruyarak askeri bir zafer elde eden ve şimdi iktidara geri dönerek siyasi bir zafer elde etmeye çalışan Başağa için önceki aşamanın nefes kesici bir aşama olduğunu söyledi. Geçen aralık ayında Başağa, Meclis Eski Başkan Yardımcısı Ahmed Muaytik ile birlikte Bingazi şehrini ziyaret etti. Belirsiz bir tarihe ertelenen cumhurbaşkanlığı seçimleri için Hafter ve çok sayıda adayla görüştüler.
Fethi Başağa’yı destekleyen gazeteler ve aktivistler; medyayı perşembe akşamı Trablus’un Mitiga Havalimanında başbakan adayı için düzenlenen basın toplantısına eşlik etmeye çağırdıkları bir bildiri yayımladılar. Konferansın yapılacağı mekan; Batı bölgesindeki, özellikle Misurata’daki büyük silahlı gruplar üzerinde büyük etkisi olan Başağa’nın Trablus’u kontrol etme yeteneğine olan güveni artıran mesajlar gönderiyor. Gözlemciler, Başağa’nın uçağının Trablus’a inmesine izin vermenin, iktidarı savaşmadan teslim etmeye hazırlanmak anlamına geldiğine inanıyor.
Başağa’nın başkentte iktidarı ele geçirmeye hazırlanırken silahlı gruplarla yaptığı güvenlik hazırlıkları hakkında bir süredir haberler dolaşıyor. Eğer Dibeybe iktidarı teslim etmeyi reddederse, belki de askeri olarak karşı koymak isteyecek. 2016’da iktidarı Ulusal Mutabakat Hükümetine devretmeyi reddeden Eski Başbakan Halife el Gavil’de olduğu gibi, Misrata’dan onu destekleyen gruplara ek olarak Trablus içinden silahlı gruplar da ona karşı döndü.
Çarşamba günü Dibeybe; hükümetinin çalışmaya devam ettiğini, yeni bir geçiş dönemine ve geçmiş yıllardaki hakim siyasi sınıfın daha uzun yıllar yönetmeye devam etmesine izin vermeyeceğini vurguladı. Perşembe günü Halife Hafter, Başağa’nın ülkenin yeni hükümetinin başbakanı olarak seçilmesini memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Bu açıklama, Libya Temsilciler Meclisinin yeni pozisyon için Başağa’yı seçmesinden saatler sonra Sözcüsü Ahmed el Mismari’nin Facebook hesabı aracılığıyla geldi. Hafter adına yapılan açıklamada, “Genel Komutanlık, Temsilciler Meclisinin yeni hükümetin başbakanı olarak Fathi Başağa’yı seçmesini ve ülkenin daha iyi bir geleceğe yönelik liderliğini üstlenmesini memnuniyetle karşılıyor ve destekliyor” denildi.
En son gelişmeler, geçtiğimiz aralık ayında yapılması planlanan ve Birleşmiş Milletler destekli barış sürecinin mihenk taşı olan seçimlerin yapılamayarak sürecin çökmesinin ardından geldi. O zamandan beri rakip hizipler, hükümet üzerindeki kontrollerini empoze etmek ve gelecekte ne olacağı konusunda konumlarını güvence altına almak için rekabet ediyor.
Birlik hükümetiyle ittifak yapan veya muhalif olan silahlı gruplar, yakın zamanda Trablus’ta güçlerini seferber etti. Başkentin sakinleri sokaklarda daha fazla savaşçı olduğunu fark etmeye başladı. Ayrıca sakinler sürekli ani şiddet tehdidinden korkuyorlar.
Bununla birlikte, parlamentonun yeni bir başbakan atamasının, geçtiğimiz on yılın büyük bir bölümünde şiddetle devam eden ve Libya şehirlerindeki tüm mahalleleri harap eden savaşın hızla yenilenmesine yol açıp açmayacağı belli değil.
Hem Dibeybe hem de Başağa, Trablus’ta üslenen ve sürekli olarak nüfuzlarını ve gelirlerini genişletmeye çalışan en güçlü silahlı grupların bazılarının geldiği bir liman kenti olan Misrata’da doğdu.
Son aylarda, başkentteki çeşitli silahlı gruplar, biri Dibeybe ile açıkça müttefik olan iki ana kampta birleşti. Bu arka plan, siyasi anlaşmazlıkların sokak çatışmalarının patlak vermesini kolaylaştırıyor. Bununla birlikte, farklı yönelimlere sahip siyasi liderlerin ve onları destekleyen yabancı güçlerin şu anda silahlı bir çatışmaya girmeleri pek olası görünmüyor.
Filistin liderliği merkezin kararlarından ne anlayacak?
Al Kuds al Arabi
Çarşamba günü Filistin Merkez Konseyi (Filistin Ulusal Konseyini temsil eder) otuz birinci olağan oturumunun sonunda önemli kararlar aldı. Bu kararlardan en önemlisi İsrail ile güvenlik koordinasyonunu durdurma kararının yanı sıra, İsrail devletinin tanınmasının askıya alınması ve bu askıya almanın İbrani devletinin tanınmasının 4 Haziran 1967 sınırlarında Filistin tanınmasına ve yerleşimlerin durdurulmasına bağlanmasıdır.
Merkez Konseyi Hamas, İslami Cihat hareketlerinin ayrıca en önemlisi “Halk Cephesi” olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün beş fraksiyonunun yokluğunda toplandı. Rawhi Fattuh’un konsey başkanı, iki milletvekilin ise yardımcıları olarak seçildiğini duyuruldu. El Fetih Lideri Hüseyin el Şeyh, Yürütme Komitesinde merhum Saeb Erekat’ın yerini aldı. Muhammed Mustafa, geçen yıl istifa eden Hanan Aşrawi’nin yerini aldı.
Son atamalar, geçen yıl yapılan milletvekili seçimlerinin iptali sonrasında yaşadığı karışıklığın ardından “Fetih” hareketinin bir nevi evin içini düzenlemesi olarak değerlendirilebilir. Bazıları kararları, Konsey ve Kurtuluş hareketlerinden kendisine yakın olanları seçen Başkan Mahmud Abbas’ın yetkilerinin pekiştirilmesi olarak gördü. Diğerleri bunun konsey ve örgüt için yeni kan olduğunu düşündü.
Son toplantı, yerleşimcilerin aralıksız saldırıları ve İsrail güvenlik güçlerinin Nablus şehrinde üç Fetih askeri kadrosuna düzenlediği suikast yoluyla İsrail’in gerginliği tırmandırdığı bir atmosferde gerçekleşti. Bu saldırı, Uluslararası Af Örgütünün İsrail’i Apartheid devleti olarak kabul eden önemli raporundan günler sonra geldi ve bazı Batılı ülkelerin rapora olumsuz tepki vermesine rağmen bu rapor, dünyada İsrail’e karşı kurumsal bir eleştiri akımının ortaya çıktığının önemli bir göstergesiydi.
Merkez Konseyinin mevcut oturumunun siyasi kararları, 2018’de yapılan otuzuncu oturumun kararlarını hatırlatıyor. O zamanki sonuç bildirgesinde, İsrail ile Oslo, Kahire ve Washington’da imzalanan anlaşmalarda öngörülen geçiş döneminin sona erdiği duyurulmuştu. Bildirgede Örgüt Yürütme Komitesine İsrail’in 1967 sınırlarında Filistin devletini tanıyana kadar tanınmasını askıya almak, yerleşimleri durdurmak ve Doğu Kudüs’ü ilhak etme kararını iptal etmek ve her türlü güvenlik koordinasyonunu durdurmak kararları da mevcuttu.
2018 kararları, aynı yıl toplanan 29. oturumunun, örgütün liderliği tarafından İsrail devletinin tanınmasını askıya almak ve güvenlik koordinasyonunun her türlüsünü durdurmak için kendisine yapılan tavsiyeleri onaylayan kararlarını da hatırlatıyor. 2015 yılında gerçekleştirilen 27. oturumda da daha önceki benzer kararlarla birlikte İsrail ile güvenlik koordinasyonunun da durdurulmasına kararı verilmişti.
Bazıları liderliğin bu kararları uygulamasını ve sonuçlarını analiz etmesini talep ederken, bazıları gecikmesini eleştiriyor ve otoritenin bunları ne zaman uygulayacağını soruyor. Tüm bu sorular hâlâ önemli ve büyük olasılıkla acil (ve uygulanabilir) kararlar Filistin evinin içinin düzenlenmesiyle ilgiliyken, diğer siyasi kararları uygulamak çok daha zor ve sorgulanabilir olacak.
Evrensel / 14.02.22