Bu haftanın seçkisi sadece Türkiye ile ilgili ve seçkide yer alan makaleler de muhalif veya az çok muhalif yayınlardan seçildi. Pravda, Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin resmi yayın organı; Svobodnaya Pressa, RFKP etrafındaki “sol-yurtsever güçbirliğine” yakın; Tsargrad muhafazakâr, Vzglyad ise merkezden muhalif. Özellikle ikinci ve sonuncusu okurun özel ilgisini çekecektir.
'Erdoğan’dan yeni tatsız sürprizler'
Türkiye Başkanı Erdoğan voleyi vurdu: hem para hem Amerikan savaş uçakları sözü aldı. Türkiye lideri Rusya’ya, daha önceki tatsız sürprizler kumbarasına atılan bir sürü tatsız sürpriz daha yaptı. Sonuçta Erdoğan’ın eylemlerinin faturasını bütün Türkiye ödeyecek.
Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy ile görüşme ve kendisine silah yardımı ve Bayraktar üretecek bir fabrika kurma sözü vermesi; mutabakata göre çatışma bitene kadar Türkiye’de kalması gereken Azov komutanlarının geri dönüşü, Ankara’nın İsveç ve Ukrayna’nın NATO’ya girişine onay vermesi; bütün bunları Erdoğan yaptı.
Bunları sayarken ortodokslar için kutsal olan Ayasofya’nın camiye çevrilmesinde, bizim Su-24’ün düşürülmesinde, Rusya’nın Kırım üzerindeki yargı yetkisinin Ankara tarafından alenen reddedilmesinde, Boğazların bizim savaş gemilerine ve ticari gemilerimize kapatılmasında, Ukrayna silahlı kuvvetlerine Bayraktarlar ve Kirpiler verilmesinde affettiğimiz hesaba katmalı.
Şimdi bütün dikkatler, Ankara için kârlı, Rusya içinse rezalet olan hububat anlaşmasına toplanmış durumda. Anlaşma 17 Temmuz’da bitiyor. Mayısta uzatmıştık, çünkü, bir kez daha, Erdoğan’a seçimlerde yardım ettik. Hububat anlaşmasıyla ilgili kararı yakında göreceğiz. ... (Tsargrad, 14 Temmuz)
'Sonuçta gene ‘bizi kandırdılar’
20 Mayıs 2022’de Rusya medyasında tanınmış Ukraynalı nazi haydutlar Volına, Kalina ve Redis’in, Rusya silahlı kuvvetlerine teslim olduklarını bildirdikleri videosu yayınlandı. Geçtiğimiz yıl haziran başında Donetsk Halk Cumhuriyeti Başkanı Denis Puşilin birkaç defa, tribünal hazırlıklarının olanca hızıyla devam ettiğini, tüzüğü üzerinde çalıştıklarını, tribünalin mutlaka Mariupol’de düzenleneceğini söyledi. Ama 21 Eylül 2022’de nazi elebaşıları serbest bırakıldı ve Türkiye’ye gönderildi; haberlere göre özel askeri harekât bitene kadar orada kalacaklardı. Şimdiyse evlerindeler.
Türk basınının yazdığına göre bunlardan biri, Sergey Volınskiy (“Volına”), serbest bırakılmasından sonra, Ukrayna silahlı kuvvetleri için takviye kuvvetleri hazırlanmasına başlayacağını söyledi ve ekledi: “Bizi Azovstal’in yeraltı mezarlarında aylarca ‘propaganda için’ tuttular; burada yüzlerce savaşçımızı anlamsızca kaybettik. Ve Ruslarla, yüksek rütbeli subaylarını garnizonun kapitülasyonu karşılığında tesisten çıkarmaya anlaşan Amerikalıların müdahalesi olmasaydı herkes orada ölürdü.” ...
Rusya’nın resmi görevlilerinin tepkisi şöyle: Başkanın basın sekreteri Dmitriy Peskov, beş “Azov” komutanının askeri faaliyetler bitmeden Ukrayna’ya dönmelerinin Moskova ile mutabakatın ihlali olduğunu açıkladı; Kiev gibi Ankara da ihlal etmişti. Rusya ve Türkiye Dışişleri Bakanlarının telefon görüşmesi haberi de düştü; görüşmede Lavrov Türk meslektaşını uyarmıştı: “Azovcuların” Ukrayna’ya dönmesi ve Kiev’e askeri araç gönderilmesi “sadece olumsuz sonuçlar” doğurabilir.
Yine de, Rusya’daki pek çok kişi epeydir, bu çok kötü şöhretli yabancı “müdahale” meselesiyle ilgileniyor. Bütün bunlar nasıl mümkün olabiliyor? Bu Erdoğan neden Rusya ile her tür mutabakatı ihlal etmeye, Ukrayna silahlı kuvvetlerine dronlar ve zırhlı araçlar göndermeye, Kiev’le dron üretimi için en kısa zamanda iki fabrika inşası mutabakatı imzalamaya kendinde hak bulabiliyor ve Rusya Dışişleri bütün bunlara karşılık sadece uyarıyor? Rusya askerlerinin ele geçirdiği, ellerinde silahla ülkemize karşı savaşan Batı vatandaşları nerede, nerede bunlara karşı mahkeme süreci? Amerikan U-2 casus uçağı pilotu F. H. Powers’in SSCB’de yargılanmasına benzer davalar nerede?
Böyle bir şey yok. “Ortaklar”, “dost olmayan ülkeler”, “iyi niyet jestleri” var; sonuçta gene “bizi kandırdılar”. Ve bu rezalet yolu devam ediyor.
Yoldaş Stalin esir alınmış olan Feldmareşal Paulus’u Hitlercilerin ele geçirdiği kendi büyük oğlu Yakov’la takas etmiş miydi, hatırlıyor musunuz? Hayır mı? Kimse hatırlamıyor. Çünkü böyle bir şey olmamıştı ve olamazdı. Başka bir ülkeydi. Başka insanlar. Başka ilkeler. (M. Kostrikov / Pravda, 11-12 Temmuz 2023)
'Her yol sistem değişikliğine çıkıyor'
Bizim iktidar son zamanlarda birkaç sağlam darbe yedi. İçeride “adalet yürüyüşünden” ve dışarıda dost olmayan, hatta “dost” ülkelerden. Sonuncusu, Erdoğan: kendi garantisi altındaki banderacı haydutları Ukrayna’ya verdi, Rusya’yı uyarmaya bile gerek görmeden. İktidar ise bütün bu darbelere mahcup, haklı bulan bir tebessümle cevap veriyor.
Neden böyle? Çok basit: uluslararası arenada itibarı yok, “adalet yürüyüşünün” gösterdiği gibi ülke içinde de yok. Başka türlü tepki gösteremiyor, hepsi bu. Aksi takdirde çelmeyi takarlar. Mahalle çetesinden dışlanmışlara her zaman böyle yaparlar.
Ve tam boy tablo burada ortaya çıkıyor: İktidar dışlanmış olmayı bırakmadıkça özel askeri harekât meselelerinde olumlu sonuçlar mümkün değil.
Bizim iktidar tıpkı mahalle çetesinde olduğu gibi dışlanmış olmaktan kurtulmak için kendini değiştirmek zorunda. İlkin ülke içinde itibar ve saygıyı hak etmeli. Bunun için de ülkenin oligarşik-yolsuz komuta mekanizmasını, uygun kadroların katılımıyla normal bir idari sisteme çevirmeli. ...
İktidarın ülke içinde pozitif itibarı otomatik olarak uluslararası itibara yol açar. Bu olmaksızın özel askeri harekâtı duyurulmuş hedeflere erişerek sona erdirmek mümkün değil.
Bakın, Batının yönetici eliti iki Slav halkının birbirini coşkuyla boğazlamasını zevkle izliyor. Küreselleşmeciler çatışmaya odun atıyor ve kimsenin kazanamaması için, çatışmadan çıkılamaması için elinden geleni yapıyor. Rusya’nın açık biçimde üstünlük kazanmaya başlaması halinde batının yönetici eliti yedeklerini gönderecek: üçüncü bir ülkeyi, Polonya’yı çatışmaya sokacak. Varşova’yı NATO’nun 5’inci maddesinden nasıl çıkaracaklar? Bir şeyler icat ederler. Kısaca, eğlenmeye devam edecekler; seçenekleri var. Rusya’nın yönetici elitinde ise seçenekler az, daha doğrusu sadece bir tane: değişmek.
İktidarın bugünkü oligarşik-yolsuzluk sistemi, meseleleri aklı başında çözecek durumda değil: Ne özel askeri harekâtın bitirilmesinde, ne iç siyasette, ne dış siyasette.
Her yol, sistemin her halükârda değişmesine varıyor.
Soru şu: Bu nasıl, ne zaman ve ne maliyetle olacak? Ve yerine hangi sistem gelecek? (M. Semyonov / Svobodnaya Pressa, 13 Temmuz)
'Hoşuna gitmezse pazarı kullanmazsın'
Milli klişeler her zaman doğru değildir ve birçokları için de hakaret kabilinden şeylerdir, ama Erdoğan tüccar Türk imgesine gözardı edilemeyecek derecede birebir oturuyor. Ya da daha doğrusu, kanunla yasaklanmış olanlar da dahil her şeyin satın alınabileceği bir pazar yeri müdürü imgesine.
Son üç gündür bu pazardan şunlar satın alındı: Ukrayna yetkilileri için Neonazi Azov taburu komutanları; ABD, İsveç ve NATO yetkilileri için Stokholm’ün NATO’ya üyeliği. Bu pazarlıklar Erdoğan’ı dünya gazetelerinin baş kahramanı yaptı ve kendisi herkes duyabilsin diye bağırarak pazarlık ettiği halde herkes için yeterince beklenmedik oldu. Tabii bu sırada Türk tüccarlarda rutin olduğu gibi fiyatı düşürmedi, tersine baskın çıktı.
İsveç pazarlığının öğrenilmesine birkaç saat kala Erdoğan İsveç’in NATO’ya üyeliği için yeni bir şart ileri sürdü: Türkiye’nin AB’ye girmesi. Ama bunun hemen arkasından NATO genel sekreteri, İsveç Başbakanı ve Avrupa Konseyi Başkanı ile görüşmesinde en azına razı geldi. ...
Rusya’nın Türklerle arasının açılmasından endişe etmek için sebebi yok: NATO, AB ve “azovcularla” yapılan hileye rağmen ilişkilerimizin doğası değişmeyecek. Bütün bunlar, Türklerin Batıyla pazarlığının gerçek parametrelerini gizleyen bir perde sadece. ...
“Gri alanların”, geniş emtia listesinin ve hizmetlerde esrarengiz niteliğin varlığı yüzünden Türkiye pazarı yaptırım altındaki Moskova için özel bir önem kazandı. Bu nedenle bu pazardan, Erdoğan’ın davranışının hoşumuza gidip gitmemesine bakmaksızın yararlanmaya devam edecek.
Türklerin bütün tarihleri boyunca uyguladıkları siyasette zarif manevralara ve şövalye yeminlerine yer olmadı. Bu her şeyden önce eli palalı, asık suratlı, ev sahiplerini hesapta dolandırmaya kalkanların ellerini kesen adamların nezaretindeki bir pazardı. Hoşuna gitmezse kullanmazsın, ama kullanmak faydalı; fayda ise Türkiye’nin başlıca ilkesi.
Onur ve vicdanı satın alamazsın. Ama geri kalan her şey için Erdoğan’ın pazarı var. (D. Bavırin / Vzglyad, 11 Temmuz)
Hazal Yalın- Gazete Duvar / 16.07.23