Körfez ziyareti Arap basınında: Erdoğan eski hayallerinden vazgeçti

Arap basını, Türkiye'nin Körfez ziyaretlerine dair yüksek beklentileri öne çıkardı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eski bölgesel hayallerinden vazgeçtiğine” dikkat çekti.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 24 Temmuz 2023
  • 16:30

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük bir ekonomik, yatırım ve ticari anlaşma beklentisi ile geçtiğimiz pazartesi Suudi Arabistan ziyareti ile başladığı ardından Katar’a geçerek sürdürdüğü Körfez turunu perşembe günü Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) noktaladı. Arap basını, Türkiye’nin bu ziyaretlerden umduğu yüksek beklentileri öne çıkardı ve Erdoğan’ın “Eski bölgesel hayallerinden vazgeçtiğine” dikkat çekti. Türkiye, Suudi Arabistan, BAE arasında yaşanan eski anlaşmazlıklar hatırlatıldı, tarafların bu konularda sessiz ve tepkisiz kaldığının altı çizildi.

Türkiye’nin beklentisi

Arap basını Türkiye’nin Erdoğan’ın Körfez ülkelerine gerçekleştirdiği geziden büyük bir beklenti içerisinde olduğunu öne çıkardı. Londra merkezli alarab.co.uk haber sitesi, “Türkiye, Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ın, Erdoğan’ın üç ülkeyi ziyareti sonrasında enerji, altyapı ve savunma sektörlerinde başlangıçta 10 milyar dolar, toplamda ise 30 milyar dolar doğrudan yatırım yapmasını bekliyor” diye yazdı. Arap basınında çıkan haberlerde ve yazılarda verilen sözlerin ve yapılan antlaşmaların yerine getirilip getirilmeyeceğinden bahsedilmemesi dikkat çekti.

Slogan diplomasisinden TOGG diplomasisine

Alarab.co.uk haber sitesinde çıkan, “Togg Diplomasisi: Ekonomik krizlere boğulan Erdoğan bölgesel hayallerini askıya alıyor” başlıklı haber analizde, “Körfez turu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski bölgesel hayallerinden vazgeçtiğini, bölgesel ve uluslararası çatışmalarının ve sloganlarının kurbanı olan ekonomiyi kurtarmak için yatırımları çekmeye odaklandığını gösterdi” diye yazdı.

“Erdoğan, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani’ye yerli üretim Togg otomobili hediye etti. Bu, Türk diplomasisinin slogan diplomasisinden Togg diplomasisine geçişini ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerde çıkara dayalı odaklandığını gösteren sembolik bir mesajı temsil ediyor.”

Taraflar sessiz ve tepkisiz

Aynı haber sitesinde çıkan diğer bir haberde, “Türkiye Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette, geçmişte olduğu gibi ne yakından ne de uzaktan siyasi meselelere değinmedi, tehditlerde bulunmadı, insanlara ve ülkelere saldırmadı ve sadece ekonomiden bahsetti ki bu da Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE’yi kapsayan turun kapısından siyasete kapılarını kapattığını gösteriyor” diye yazdı. Haber sitesi, Türkiye Cumhurbaşkanının geçmişte Riyad ve Abu Dabi’ye karşı başlattığı kampanyalara rağmen Suudi Arabistan ve BAE’deki liderlerin bunu ilk aşamada sessizlik ve tepkisizlikle karşıladığına dikkat çekti.

Türkiye’nin en büyük düşmanı

Lübnan merkezli Almayadeen.net haber sitesi, “Türkiye ile BAE arasındaki ilişkiler, temmuz 2016’da Erdoğan’a yönelik başarısız darbe girişiminin ardından başlayan gerginliğe tanık oldu ve Türkiye Cumhurbaşkanı BAE’yi buna katkıda bulunmakla suçladı ve bin Zayed’i kendi deyimiyle ‘Türkiye’nin en büyük düşmanı’ olarak nitelendirdiğini” anımsattı.

Alarab.app haber sitesi, “BAE ve Türkiye, Libya’daki savaşta çatışan karşıt tarafları desteklediler ve Akdeniz’de gaz arama konusunda fikir ayrılığına düştüler. Türkiye, BAE ve Körfez’de “terör” örgütü olarak sınıflandırılan “Müslüman Kardeşler” de dahil olmak üzere İslami grupların üyelerine de destek sağladı” diye yazdı.

Yeni bir Erdoğan

Hayrullah Hayrullah, Middle East Online haber sitesinde kaleme aldığı yazısında “Yeni bir Erdoğan ile karşı karşıyayız. Özellikle uzun yıllar istihbarat direktörü olarak görev yaptığı için dünyayı ve bölgeyi iyi tanıyan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Türkiye Cumhurbaşkanını gerçeğe döndürmeye yardımcı olacağına şüphe yok. Gerçekler Türkiye dahil tüm dünyada diyor ki: “İşte ekonomi bu!” Erdoğan gerçekle barıştı, ne eksik ne fazla!

"Para toplama" turu

Türkiye’yi yakından izleyen Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin Lübnan merkezli Al Ahbar gazetesinde kaleme aldığı “Para toplama turundan sonra... Türkiye kazanımlarını değerlendiriyor” başlıklı makalesinde, “Temmuz sıcaklıkları dünyanın çoğu ülkesinde yüksek seyrederken, Türkiye’nin çökmekte olan ekonomisini kurtarmak için ‘taze’ paraya ihtiyacı vardı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE’ye düzenlediği ‘para toplama’ turunun ana başlığı buydu” diye yazdı. Muhammed Nureddin iktidar yanlısı Türk basınının Körfez ziyaretinin “Yurt dışından taze para pompalayarak Türk parasını güçlendireceğini”,  Türkiye’nin “Körfez dengelerinde yükselen bir oyuncu haline geldiğini”, ve “Körfez yatırımları için Batı’yı değil, Türkiye’yi üs haline getireceğini” düşündüğünü aktardı. Muhalif basının ise iktidarın Türkiye’nin krizden çıkış için iki yol izlediğini; “Birincisi jeostratejik önemini Batı’ya satmak, ikincisi, devlet varlıklarını Körfez ülkelerine satmak” olduğunu aktardı.

Erdoğan’ın Türkiye’nin çökmekte olan ekonomisini kurtarmak için çıktığı körfez turu BAE’de tamamlandı

Alarab.app

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan ülkesine yatırım ve finansman sağlamak amacıyla çıktığı Körfez turunun son durağı olan BAE’ye ziyaret etti.

Üç gün süren gezide, liranın değer kaybetmesi, çeşitli seviyelerde büyük açık vermesi ve kronik bir sorun haline gelen enflasyondaki keskin artışın ağırlığı altında inleyen Türkiye ekonomisini canlandırmak için anlaşmaların imzalandığı Suudi Arabistan ve Katar yer aldı.

BAE ve Türkiye, Libya’daki savaşta çatışan karşıt tarafları desteklediler ve Akdeniz’de gaz arama konusunda fikir ayrılığına düştüler. Türkiye, BAE ve Körfez’de “terör” örgütü olarak sınıflandırılan “Müslüman Kardeşler” de dahil olmak üzere İslami grupların üyelerine de destek sağladı.

Türkiye, Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ın, Erdoğan’ın üç ülkeyi ziyareti sonrasında enerji, altyapı ve savunma sektörlerinde başlangıçta 10 milyar dolar, toplamda ise 30 milyar dolar doğrudan yatırım yapmasını bekliyor.

TOGG diplomasisi: Ekonomik krizlere boğulan Erdoğan bölgesel hayallerini askıya alıyor

Al Arab UK

Türkiye Cumhurbaşkanı Riyad ve Abu Dabi kapısından siyasete kapıyı mı kapattı?

Körfez turu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski bölgesel hayallerinden vazgeçtiğini, bölgesel ve uluslararası çatışmalarının ve sloganlarının kurbanı olan ekonomiyi kurtarmak için yatırımları çekmeye odaklandığını gösterdi.

Erdoğan, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Zani’ye yerli üretim Togg otomobili hediye etti. Bu, Türk diplomasisinin slogan diplomasisinden Togg diplomasisine geçişini ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerde çıkara dayalı odaklandığını gösteren sembolik bir mesajı temsil ediyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette, geçmişte olduğu gibi ne yakından ne de uzaktan siyasi meselelere değinmedi, tehditlerde bulunmadı, insanlara ve ülkelere saldırmadı ve sadece ekonomiden bahsetti ki bu da Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE’yi kapsayan turun kapısından siyasete kapılarını kapattığını teyit ediyor.

Türkiye Cumhurbaşkanının geçmişte Riyad ve Abu Dabi’ye karşı başlattığı kampanyalara rağmen Suudi Arabistan ve BAE’deki liderler bunu ilk aşamada sessizlik ve tepkisizlikle karşıladı.

İkinci aşamada, Erdoğan onlardan yardım istediğinde, suçu unuttuklarını gösterdiler ve Ankara’nın birden fazla krizini kontrol altına almasına yardımcı olmak için finansal ve yatırım desteğine ve değerli anlaşmalara kapı açtılar.

Türkiye, içinde bulunduğu ekonomik açmazdan çıkmak için aradığı fonları Körfez ülkelerine yönelmek dışında elde edemedi. Ayrıca Körfez ülkelerinin uzlaşması dışında büyük anlaşmalar gerçekleştirmesi mümkün değil.

Türkiye, Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ın, Erdoğan’ın üç ülkeyi ziyareti sonrasında enerji, altyapı ve savunma sektörlerinde başlangıçta 10 milyar dolar, toplamda ise 30 milyar dolar doğrudan yatırım yapmasını bekliyor.

"Para toplama" turundan sonra... Türkiye kazanımlarını değerlendiriyor

Muhammed NUREDDİN
Al Ahbar

Temmuz sıcaklıkları dünyanın çoğu ülkesinde yüksek seyrederken, Türkiye’nin çökmekte olan ekonomisini kurtarmak için “taze” paraya ihtiyacı vardı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE’ye düzenlediği “para toplama” turunun ana başlığı buydu. Erdoğan, ziyaretini sonlandırdığı Abu Dabi’de teknoloji, savunma sanayi, turizm ve enerjiyi kapsayan 50 milyar dolar değerinde 13 anlaşmaya imza attı. Bu, onu Körfez devletiyle “stratejik ortaklık” ve Katar ile ilişkileri “çok iyi” olarak tanımlamaya sevk etti. Türk İHA’larının Suudi Arabistan’a satışı ise Cidde ziyaretinin en önemli sonuçlarından biri oldu.

Körfez Turu, iktidar yanlısı Türk medyasında geniş yer bulduğu bir dönemde, eğer gerçekleşirse, taze para akışının Türk ekonomisini etkileyen sorunlara radikal bir çözüm olup olmadığını sorgulayan ekonomistlerin çekinceleri ve eleştirileriyle karşı karşıya kaldı.

Yükselen bir oyuncu

Bu bağlamda Uludağ Üniversitesi İktisat Profesörü Filiz Eryılmaz, BAE ile anlaşmaların imzalanmasının “Piyasalara bomba gibi düştüğünü ve bunun yurt dışından taze para pompalayarak Türk parasını güçlendireceğini, Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmalar da eklenirse yatırımların yüz milyar dolara yaklaşacağını” düşünüyor. Aynı doğrultuda Burhaneddin Duran, “Sabah” gazetesinde, Türkiye’nin üç Körfez başkentiyle imzaladığı stratejik ortaklıklar yoluyla “Körfez dengelerinde yükselen bir oyuncu haline geldiğini”, çünkü “Dost ve müttefiklerle kurduğu güven ilişkilerinin ekonomik krizlerin sona ermesine yardımcı olacağını” söylüyor. Yazar, “Türkiye ile hem ABD hem de Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin canlanmasının Türkiye’nin yeni rolünü olumlu etkileyeceğini” ve bunun da “Balkanlar, Doğu Akdeniz, Kafkaslar, Orta Asya ve Afrika’da dengelerin şekillenmesini” etkileyeceğini düşünerek, Erdoğan’ın bu alanda 20 yıla uzanan yumuşak veya sert güç kullanma deneyimine sahip olduğunu ekliyor. Erdoğan’a gezisinde eşlik eden Sinan Burhan (“Yeni Akit”) ise “Türkiye ziyaretten istediğini aldı. 15-20 milyar dolarlık yatırımlar gelecek ve Körfez yatırımları için Batı’yı değil, Türkiye’yi üs haline getirecek” dedi.

Öte yandan İbrahim Varlı, muhalefet gazetesi “Birgün”de, Türkiye ekonomisini etkileyen çöküşün belirtilerini yazıyor. Bunların en sonuncusu, Türkiye Cumhurbaşkanını krizden bir çıkış yolu bulma umuduyla Körfez’e koşmaya iten enerji fiyatlarındaki büyük artışlar.

Yazara göre Erdoğan krizden çıkmak için iki farklı strateji izliyor: Birincisi, Türkiye’nin jeostratejik önemini Batı’ya satmaktır ve bu, Rusya ile Batı arasındaki çatışma aşamasında son derece önemlidir. İkincisi, devlet varlıklarını Körfez ülkelerine satmak.

Aynı şekilde Yazar ve Eski Milletvekili Mustafa Balbay da Cumhuriyet gazetesinde İzmir’deki “Alsancak” Limanının “Türkiye tarihinin en önemli limanı olduğu, Osmanlı’daki adının Punta Limanı olduğu ve bu liman aracılığıyla Türkiye’nin dışa açıldığını” belirterek Erdoğan’ın, “Önceleri devletin üretim fabrikalarını satmakla yetinmediği için artık cumhuriyetin sembollerine el uzattı” diyerek itiraz ediyor.

Ekonomik istikrar programı yok

Ünlü İktisatçı Mahfi Eğilmez, “Türkiye’nin çıkmazları” başlıklı yazısında ise, “Tarafların seçim kazanmaya imkan veren bir ekonomiye yönelmesiyle sorun ortaya çıktı ve bu da ekonomide ciddi tahribata kapı araladı. Ekonomik istikrar programı yok, bunun yerine, benzin ve gaz fiyatlarının artırılması da dahil olmak üzere, aşamanın koşullarına göre alınan önlemler var. Bu olmadan Türkiye’nin ekonomisini, sosyal ve siyasi hayatını düzeltme imkanı olmayacaktır.”

 Mustafa Karaalioğlu da “Karar” gazetesinde, “Ekonomideki sorunların ve otoritenin yanlış politikalarından kaynaklanan döviz sorununun çözümünün son çare olarak kamu varlıklarını satmaktan geçtiği endişesinin arttığını” belirtiyor. Bunu aylar önce Katar ile bile denedim ve işe yaramadı. Gereken şey, yurt dışından para toplamaktan daha fazlası, yurt içinde gerçekçiliğe dönüş.

Aynı gazetede İbrahim Kahveci, “Türkiye, AK Parti döneminde kalkınmayı dış para dışında tanımadı... Dışa bağımlı bir ekonomi haline geldik. Bugün de aynı manzaraya tanık oluyoruz. Devletin kamu mallarının satılmasına yol açacak parayı kapı kapı dolaşarak arıyoruz.” “Bugün çözüm arayışının yapıcı ve sürdürülebilir olanı aramadığına, bunun yerine duruma bağlı finansal çözümler aradığına” inanıyor ve şu soruyu soruyor: “Buraya neden geldik? Neden ülkeye gelen 650 milyar dolar hiçbir şeyi değiştirmedi de köle gibi dilenmek zorunda kaldık?” diyenler, “Hesap vermeme ve denetim eksikliği sorunları çözmez, aksine büyütür. Ve ülkeye yaptığımız en büyük hizmet, sorunun üstünü örtmek değil, kaynağını aramaktır”

Yusuf Ertaş - Evrensel / 24.07.23