Yunanistan’da grevdeki liman işçilerine cunta yasaları dayatılıyor

  • Arşiv
  • |
  • Dünya
  • |
  • Avrupa
  • |
  • Sosyal mücadele
  • |
  • 07 Şubat 2013
  • 09:05

(07.02.13) - Yunan hükümeti liman işçilerinin ücret kesintilerine ve işten çıkarılmalara karşı 31 Ocak’ta başlattıkları grevi yasakladıklarını ve işçilerin işe dönmemeleri durumunda sıkıyönetim yasaları ile yargılanacaklarını bildirdi.

Liman işçileri grevlerine 31 Ocak günü başlamışlardı. Grev 1 Şubat ve 3 Şubat günü 48 saat uzatma kararı alınarak sürdürülmüştü. 5 Şubat günü grevin uzatılması ile ilgili yeniden karar verilmesi planlanıyordu.

Muhafazakar Yeni Demokrasi hükümeti (ND), sosyal demokrat PASOK ve Demokratik Sol'dan (DIMAR) oluşan hükümet önce liman işçilerinin grevinin kendiliğinden sona erip ermeyeceğini bekleme yönünde karar almıştı. Denizyolları Bakanı Konstis Mousouroulis (ND) grevden etkilenen adalardaki halkın sesine kulak tıkanamayacağını söylemişti. Geçtiğimiz hafta sonu Başbakan Samaras’ın, grevci işçilere karşı hükümet temsilcileri ile sıkıyönetim yasalarını uygulamak üzere görüşmeler yaptığı haberi gazetelere yansımıştı.

Sıkıyönetim yasalarının dayatılarak grevlerin yasaklanması son iki hafta içinde ikinci kez gündeme geldi. 25 Ocak’ta da metro işçilerinin grevine karşı seferberlik yasası dayatılmıştı. Ardından da metro işçileri polisin vahşi saldırısına maruz kalmıştı. Faşist cunta döneminin bu yasasının daha sonra doğal afetler ve savaş durumunda, yani seferberlik durumunda uygulanması öngörülmüştü. Ama bu faşist yasa işçilerin militan grevlerini bastırmak üzere işçi sınıfına karşı silah olarak kullanılıyor. Yasa, 2010 yılında kamyon şoförlerine ve temizlik işçilerine karşı da kullanılmıştı. Son 37 yıl içinde yasa altıncı kez kullanılıyor. İşçiler bu yasa ile beş yıla kadar hapis cezası ile yargılanabilecekler.

Yasanın grevci işçilere karşı daha sık kullanılması, AB tarafından dikte edilen kemer sıkma politikalarına karşı büyüyen öfkeye karşı egemen sınıfın büyüyen korkusunun ifadesidir.

Son haftalarda Yunanistan’da yaşanan protesto dalgasına, hükümetin AB diktası dayatmaları ile Kasım ayında kabul ettiği beşinci tasarruf paketine karşı büyüyen öfke neden oldu. Bugünlerde uygulamaya sokulacak olan bu yasayla kamu sektöründe çalışan işçi ve emekçilerin ücretlerinde yeniden kesintilere gidilecek ve gemi yolculuğunda yeni düzenlemeler getirilecek. Her ikisi de işten atılmalara ve ücretlerde kesintilere yol açacak. Daha şimdiden 15 bin liman işçisinden 7 bini işsiz durumda.

Buna ek olarak, liman işçileri ücretlerinin ödenmesini talep ediyorlar. Birçoğu aylardır hiç maaş alamıyorlar. Bu haksızlığa karşı mücadele eden işçileri yıldırmak için ise, hapis cezası ve polis şiddeti uygulanıyor.

Liman işçilerinin grevi ve saldırılara karşı yayılan protestolar, toplumsal acılara neden olan hükümet ve AB diktasına karşı yönelmektedir.

Beşinci kemer sıkma paketi ile resmi işsizlik yaklaşık yüzde 27’ye yükseldi. 1.3 milyon işsizden yaklaşık bir milyonu hiçbir devlet desteği almadan yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Nüfusun en az beşte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 250 bin kişi kiliselerden aldığı yardımlarla besleniyor. Ücretler liman işçilerinde olduğu gibi yüzde 60’a kadar düştü. Genelinde ise hiç ödeme yapılmıyor.

Kemer sıkma politikaları ile işçilerin alınterinden çalınan paralar bankaların ve spekülatörlerin banka hesaplarına akıyor.  

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AB’nin Yunan hükümetine asgari ücret ve kamu sektöründe ücretlerin daha da düşürülmesi için çağrıda bulunduğu ve hizmet yılına göre ücret artışının kaldırılacağı yönlü haberler gazetelere yansıdı. Başbakan Samaras’ın onay verdiği ve bununla ilgili yasanın hazırlanması için görevlendirme yaptığı da...

Ama işçi ve emekçiler, krizin faturasını ödemek istemediklerini her defasında sokaklara çıkarak grevli, protestolu gösterilerde haykırıyorlar. Son hafta içinde doktorlar, hemşireler, elektrik işçileri, yanı sıra otobüs, tren ve tramvay sürücülerinin yaygın grevleri yaşandı.

Çiftçiler de yakıtlarda ve mahsul alınamaması durumunda hükümetin kendilerine ödediği  sübvansiyonların kaldırılmasını, sosyal güvenlik primlerinde artışı ve vergi iadelerinin azaltılmasını protesto ediyorlar. Çiftçilerin iş bırakmaları gıda kıtlığını büyütüyor.

Hükümet geçtiğimiz günlerde çiftçilerin temsilcileri ile yaptığı görüşmelerde onlara bütçeyle ilgili hiçbir taviz verilmeyeceğini açıkça belli etti. Çiftçiler de traktörlerini ana kavşaklara yakın yerlere park etmeye başladı. Bu, önümüzdeki günlerde çiftçilerin traktörleri ile ana yolları işgal edeceği eylemlere hazırlığının bir göstergesi.

Hükümetin taviz vermeyen katı tutumlarını, GSEE ve ADEDY gibi büyük sendikalar cesaretlendiriyor. Bunlar, grevleri birbirinden yalıtıyor, işçileri demoralize edici tutumlar sergiliyorlar.

Militan metro işçilerine polis saldırısından sonra, sendikalar grevi bitirdiler, arkasından da dayanışma grevlerini... Doktorlar ve hemşirelerin grevleri de hükümetten en ufak hak almadan bitirildi. Sendikalar şimdi de denizcilerin haklarını savunmak için en küçük bir destek örgütlemiyorlar. GSEE ve ADEDY’nin bu ayın başında ilan ettiği 24 saatlik genel grev, 20 Şubat’a ertelendi. Bu sayede liman işçileri ile dayanışmanın da önüne geçilmiş oldu.