Kapsamlı saldırı “türbanla örtülmek” isteniyor!
Yükseköğretim Kurumu’nun (YÖK) Kasım ayında ilk halini açıkladığı Yeni YÖK Yasa Taslağı’nın elden geçirilerek düzenlenmiş biçimi Milli Eğitim Bakanlığı’na sunuldu. Hazırlayan komisyonun “şartlı onayı” alınarak belli maddelerde alternatifli halde bakanlığa sunulan taslak, özü itibarıyla bir değişikliğe uğramış değil.
Türban tartışmalarıyla saldırının özü karartılacak!
Taslağın son haline eklenen yeni maddeler ise konuyu farklı bir cepheden tartışmaya açmış bulunuyor. Öğrencilerin eğitim hakkının engellenmemesi gerekçesi ile hazırlanan maddede yer verilen kılık-kıyafet düzenlemesi ve aynı içeriğin öğretim elemanları ile ilgili olarak maddeleştirilmesi, taslağı üniversitelere türbanla girilip girilememesi üzerinden tartışmaya açıyor. İlgili maddeler açıklandıktan sonra tartışmaların odak noktasının bu maddeler olması, önümüzdeki süreçte taslağın bu maddeler üzerinden gündeme taşınacağının, tartışmaların bu eksende sürdürüleceğinin işaretini veriyor.
Bu konunun bir kez daha ısıtılarak tartışmaya açılmasının gerisinde, bir yanıyla dinci cenahın toplumun gericileştirilmesi yönlü hedefleri var elbette. Gericiliği yaymayı ve güçlendimeyi sürekli bir uğraş alanı olarak ele alan dinci-gerici cenah, bu konuda çeşitli adımlar atıyor ve adımlarını yasal alanda yaptığı düzenlemelerle güçlendiriyor. Kamusal alanın türbana açılması sorunu da her vesileyle gündeme getirilerek “çözülmeye” çalışılıyor.
Ancak, türban tartışmalarının gericiliğin diğer saldırı başlıklarından farklı bir yeri olduğu ortada. Zira bu konu her seferinde bir kutuplaşma yaratıyor. Gericiliğin genel saldırılarını daha sessiz karşılayan kesimler bile konu türban serbestliğine gelince kendi cephesinden ‘radikalleşebiliyor.’
Yeni YÖK Yasası hazırlanırken türban tartışmasının yeniden açılmasının diğer bir nedeni de burada yatıyor. Öyle ki, bugün konuyu bir kez daha gündeme taşıyan dinci-gerici cenah da bu durumun bilincinde. Bundan dolayı da Yeni YÖK Yasası gibi temel bir saldırı paketini hayata geçirirken sorunun bu kısmını öne çıkarıyor. Zira bu sayede yeni yasa ağırlıklı olarak türbanla ilgili maddeler üzerinden tartışılacak, yasanın ardındaki sermaye tehdidi gözardı edilecek, düşük bir ihtimal ama, belki de türbandan feragat edilerek yasa karşıtı tepkiler dindirilecek.
Tartışmaların bu eksende yürüyeceğinin ilk işaretleri verilmiş oldu bile. Öncelikle ulusalcı cepheden gelen tepkiler bu soruna odaklandı ve “Anayasa çiğneniyor!” sesleri yükseltildi. Hemen peşinden de reformist sol yasa taslağının bu kısmına dikkat çekmeye başladı. Açık ki bu tartışma önümüzdeki günlerde daha da hareretlenecek, yasa tümüyle türban meselesi üzerinden tartışılmaya çalışılacak.
Sermaye üniversiteleri tehdit ediyor!
Tartışmalar türban üzerinden yürütülmeye çalışılsa da yasanın son halinde yapılan yenilikler gözden kaçmıyor. Taslağın son halinde yer verilen maddelerle Milli Eğitim Bakanlığı’nın yükseköğretim üzerindeki etkisi arttırılıyor. Dinci gericiliğin YÖK (yenilenmesi öngörülen adıyla Türkiye Yükseköğretim Kurumu-TYK) içerisinde kadrolaşmasına güç kazandırılıyor. Üniversitelerin sermayenin talanına açılmasında temel bir mekanizma olacak Üniversite Konseyi yerini korurken, sermaye baronlarının konseydeki koltuk sayısı arttırılıyor.
Bunlar gibi bir dizi madde daha yer alıyor taslakta. Bunlar dışındaki iki madde ise özellikle dikkat çekiyor. Bunlardan bir tanesi, rektör seçiminde üniversite öğrencilerine söz hakkı verilmemesi. Yakın zamana kadar demokrasi havariliği yapanlar, sıra rektör seçimlerine gelince demokrasiyi rahatlıkla bir kenara atıyor. Üstelik Cumhurbaşkanı’nın atama yetkisini daha da güçlendiriyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya tam bir riyakârlık örneği sergiledi. Rektörlük seçimlerinde öğrenciye söz hakkı verilmemesinin öğrencinin iyiliği için yapıldığını iddia eden Çetinsaya, bu durumu öğrencinin hukusal açıdan yaşayabileceğini iddia ettiği sorunlar ile gerekçelendirmeye çalıştı.
Diğer bir temel saldırı alanı ise harçların geri getirilmesi. Dönem başında dinci-gerici AKP’nin harçları kaldırarak yaratmaya çalıştığı ‘eğitimin parasızlaştırıldığı’ yanılsaması, Yeni YÖK Yasası ile tümden boşa düşürülüyor. Yeni taslakta harçlar yeniden gündemleştiriliyor. Harçların arttırılmasının önündeki tüm engeller de kaldırılarak bu alan “serbest rekabetin insafına” bırakılıyor. Ayrıca, yükseköğretim kurumlarının cari giderlerine devlet ve öğrenci tarafından katkı yapılacağı, öğrencinin yaptığı katkının katkı payı olarak adlandırılacağı ifade edilerek soygun düzeni perçinleniyor.
Yeni YÖK Yasası’na geçit yok!
Genç komünistler, düzenin yaratmaya çalıştığı yapay tartışmalara sıkışmadan, hazırlığı yapılan Yeni YÖK Yasası’na karşı mücadeleyi yükseltecekler. Elbette gündeme gelen tartışmalar karşısında konuya dair ilkesel duruşlarını deklare edecek, türbanın siyasal anlamınını ve bu eksende tartışmaya açılmasının nedenlerini her fırsatta teşhir edecek, gençliği sahte kutuplaşmalara değil, yasaya karşı gelecek ve özgürlük mücadelesi saflarına çağıracaklardır. Ancak, tüm bunları yaparken saldırının gerisindeki sermaye egemenliğini ısrarla öne çıkaracak, saldırının püskürtülebilmesi için kavga çağrısını yükselteceklerdir. Yeni YÖK Yasa Tasarısı’nı alanlarda yırtma azim ve inancıyla çalışmayı güçlendireceklerdir.
(Ekim Gençliği, sayı 142, Ocak 2013)