‘Tutuklu gazeteci sayısı üçü geçmez’ – Kadri Gürsel

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 06 Aralık 2012
  • 05:51

Türkiye’deki basın özgürlüğü durumuyla ilgili olarak İstanbul ve Ankara’da temaslarda bulunan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) heyetini önceki gün kabul eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, görüşme sırasında ülkede tutuklu gazeteci sayısının 3 ’ü geçmediğini söyledi.

Kabinenin basından sorumlu bakanı Arınç, hazırlanmakta olduğu belirtilen ‘Dördüncü Yargı Paketi’nde, Terörle Mücadele Yasası’ndaki “terör örgütü propagandası ” suç tanımının daraltılarak, ‘şiddete teşvik’ ile sınırlandırılması doğrultusunda çalışmalar yapıldığını da belirtti.

The Guardian’ın köşe yazarı ve eski editörü İngiliz gazeteci Peter Preston’ın başkanlığında, çeşitli ülkelerden önde gelen gazetecilerden oluşan 7 kişilik IPI heyeti üç gün süren incelemelerini dün tamamladı. Heyet, çeşitli gazetelerin yayın yönetmenleri, gazeteciler, akademisyenler, meslek örgütleri, tutuklu gazeteci yakınları ve avukatlarla görüştü.

‘Hapisteki gazeteciler’ sorunu

IPI heyeti geçen pazartesi İstanbul’da BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, önceki gün Ankara’da ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Meclis Grup Başkan Vekili Oktay Vural ile de bir araya geldi.

‘4’ncü Yargı Paketi’nin Türkiye’deki basın özgürlüğü açığını azaltması ve özellikle de ‘hapisteki gazeteciler’ sorununu hafifletmesi yönündeki uluslararası beklentiler, heyetin Arınç’la yaptığı görüşmenin ana eksenini oluşturdu.

Arınç, ‘hapisteki gazeteci sayısının üçü geçmeyeceği’ yolundaki tespitini, IPI Direktörü Alison Bethel McKenzie’nin ‘4’ncü paket çıktığında sizce kaç gazeteci serbest kalır?’ şeklindeki sorusunu cevaplandırırken yaptı.

Arınç şunları söyledi:

“Türkiye’de yargı bağımsız. Bir gazeteci içerideyse onun hakkında kararı yargı veriyor. Hükümetin mahkemeler üzerinde hiçbir hükmü yok. Biz mahkemelere talimat veremeyiz, ancak kanun yaparız. (3’ncü yargı paketinde) Milletvekili tutukluluğuyla ilgili düzenlemeyi yaptık, yargı kendi görüşünde ısrar etti. Çünkü otoritesi var kanun uygulama konusunda. Tahliyeler oldu ama beklenenler olmadı. Ellerindeki delillere bakarak hareket ettiler. İçeride kaç gazeteci var derseniz, bunu samimiyetle söylüyorum ki 3’ü geçmez.”

Arınç ile IPI heyeti arasındaki diyalog özetle şöyle gelişti:

‘Ününe gölge düşürüyor’

* Peter Preston: Çok sayıda gazetecinin hapiste olması Türkiye’nin dünyadaki ününe gölge düşürmektedir. Bu konuda ne gibi bir yaklaşımınız olacak?

* Arınç: Gazeteci sıfatıyla bazı gazetelerde faaliyet gösteren insanlar terör örgütünün propagandasını yapıyor, terörü teşvik ediyor. Terör örgütünün propagandasını yapmak kanuna göre suç sayılıyor. Çünkü Türkiye ’de insanları öldüren bir terörist aktivite var. Bunun dışında gazetecilik faaliyeti nedeniyle hüküm giyenlerin sayısı 2-3 kişiyi bulmaz. Köşe yazarlığı yapmış, kitap yazdığı için suçlu bulunmuş kimseyi hatırlamıyorum. Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın gibi gazetecilik yaptığını bildiğimiz kişiler uzun süre tutuklu kaldılar; ancak sonra ikisi tahliye edildi, biri hala içerde. Bu konuda 100 kişiyi düşüneceksek en azından 20’si adi suçlar nedeniyle yargılanmış kişilerdir. 10-15 tanesi TCK ’daki maddeler nedeniyle yargılanmış ve hüküm giymiş olanlardır. 60’dan fazlası da anti-terör yasası nedeniyle hükümlü ya da tutukludur. Hepsine gazeteci olarak baktığımızda rakam yüksek görünüyor ama hepsinin gazetecilik faaliyeti nedeniyle içeride olduğunu söyleyemem.

‘Kanun caydırıcı olacak’

* Preston: 4 ’ncü paket gazetecilerin durumunu düzeltmeye yarayacak mı?

* Arınç: Terörle Mücadele Yasası 8-10 maddelik bir kanun ve birbirine eklendiği zaman ceza süresini çok artıracak şekilde dizayn edilmiş. Bu kanun caydırıcı olmak için düşünülmüş. Terörün ortak bir tanımı yok ama PKK ’nın bir terör örgütü olduğu AB ve ABD’de de kabul görmüş bir konu. Bir örgüt terör örgütü olarak kabul edildiğinde bununla mücadele de kabul edilmiştir.

Bir de Anglosakson anlayışla terör örgütü propagandası nedir? Bundan ne anlayacağımız tam net değil. Propaganda hayatı akışı içinde her manada kullanılabilir. Burada propaganda konusunu silah ve şiddeti teşvik etmek olarak anlayabiliriz.

İfade özgürlüğü tüm özgürlüklerin bileşkesidir. Onu kısıtlayacak bir şey olmamalı. Ama bazı biçimlerde sınırlandırılabilir. Silahı ve şiddeti teşvik etmeyecek. Bunu yapmıyorsa, bir konuşma terörle mücadele yasası kapsamında değerlendirilmemelidir. Bizim Avrupai tarzda propaganda konusunu ele almamız lazım. TMY içindeki propaganda suçunu yeni unsurlarla tarif etmek için hazırlığımız var. Bu da 4 ’ncü yargı paketinin içinde.

Propagandadan ceza

* Preston: Teröre teşvikin ne olup olmadığı yasada iyi anlatılmış mı?

* Arınç: Sayın Öcalan denildiğinde suçluyu övmekten hüküm veriliyordu. Mahkemeler daha sonra kanaat değiştirdiler ve kimseye artık sayın Öcalan dediği için hüküm vermiyorlar. Propaganda konusunda buna benzer gelişmeler yaşandı. Propaganda konusu çok muğlaktı ve hakimler farklı kararlar verebiliyorlardı.

Konuşma, bildiri ve eylem örgütün silah ve şiddet kullanmasına yol açabilecek nitelikteyse propaganda suçundan ceza alabileceklerdir. Konu tartışılıyor ama bu alanda değişiklik olması birçok arkadaşımızın düşüncesi.

‘Gazetecilerden emin değilim’

* Carl-Eugen Eberle (Almanya-ZDF): Gazeteciler ve yargıçlar neyin propaganda olup olmadığını birbirinden ayırt edebilecekler mi?

* Arınç: Yargıçlar ve hakimlerden eminim ama gazeteci dediklerinizden emin değilim. Biri geçenlerde dışarı çıktı. İlk dediği şey  “Bu suçu işlemeye devam edeceğim ” oldu.

* Alison Bethel McKenzie: Başbakan Erdoğan, Türkiye’deki basın özgürlüğü savunucularını dışarıdan yardım istemekle suçluyor. Neden böyle yapıyor?

*Arınç: No comment.

Milliyet / 06.12.12