Baskı ve denetime yasal kılıf geliyor!
AKP hükümeti “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” ile tüm toplum üzerindeki baskıyı arttırmaya çalışıyor. TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen tasarı önümüzdeki günlerde meclisin gündemine gelecek. Bu yasa ile sermaye devleti, düzene karşı tüm muhalif hareketleri ve tüm sermaye çevrelerini mali açıdan da denetim altına alacak, denetim altına almanın ötesinde istediği zaman el koyma hakkını yasalaştıracak.
11 Eylül ve sonrası
Ekim Devrimi’nin ardından 20. yüzyıl boyunca emperyalist-kapitalist sistem baş düşman olarak gördüğü sosyalist kampı temel mücadele gündemi olarak belirlerken, her türlü aracı bu mücadeleye karşı seferber etmiştir. Faşizmin güçlenmesine, BM, NATO gibi emperyalist kurumların kurulması, açık-gizli örgütlenmelerle dış ve iç savaş aygıtlarının devreye sokulması, Komünizmle Mücadele Dernekleri benzeri örgütlenmelerin kurulması, komünizm propagandasının yapılmasının suç sayılmasına kadar birçok örnek verilebilir. Tüm bunlar sistemin sosyalizm ‘belası’ndan kurtulma çabalarıydı.
‘89 çöküşüyle birlikte sistem savaş alanını genişletti. Özellikle 11 Eylül’ün ardından terör tanımını değiştiren ve kapsamını genişleten sistem, ihtiyaçları doğrultusunda çıkardığı yasalarla yeni bir takım adımlar atmaya devam ediyor. “Ya bizim tarafımızdasınız ya da terörün!” ikilemini ortaya koyan ABD emperyalizmi tüm dünyayı kendi bekası için savaşın içine çekmiş durumda. Yugoslavya, Afganistan, Somali, Irak, Suriye ve birçok ülkede ve tüm dünyada gücünü arttırmaya çalışan ABD buna uygun uluslararası yasaları da çıkarttırmaya devam ediyor.
Yasanın uluslararası boyutu
Birleşmiş Milletler tarafından 10 Ocak 2000’de imzaya açılan “Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme”ye 11 Eylül’ün ardından Türkiye de imza attı. Aradan geçen 12 yılın ardından da yasa tasarısı olarak meclise geldi.
Uluslararası boyutta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin listesinde yer alan El Kaide ve Taliban üzerinden gerekçelendirilen, tüm dünyadaki mali dolaşımın denetim altına alınmasının bir parçası olarak ele alınması gereken sözleşme ile imzası olan 34 ülkedeki birçok para alış-verişi denetim altına alınmaya çalışılmaktadır.
Sözleşme ile istedikleri kişi, dernek, şirket vb. hesabına el koyma ve bunu da sadece konseyin kararına dayandırarak yapma hakkına uluslararası yasal kılıf giydirmiş oluyorlar. Bunun meşruluğunu da 34 ülkenin imzasına dayandırıyorlar.
Sözleşmenin Türkiye boyutu
İktidara geldiği ilk günden beri erkini güçlendirmeye çalışan AKP, devletin bütün mekanizmalarında tam hakimiyet kurmak için adımlar atmaktadır. Emperyalizmin bölgesel çıkarları ve Türk burjuvazisinin çıkarları doğrultusunda bunları yapan AKP, aradan geçen 12 yılda epeyce mesafe katetmiş bulunuyor. Sadece hükümet olmasının ötesinde ordu, emniyet, üniversiteler, yargı, eğitim, medya üzerinde tam bir hakimiyet kurmuştur. Yapılan operasyonlarla düzen içi ve düzen dışı tüm muhalif odakları sindirmeyi hedeflemiş, bunda da belli bir başarı elde etmiştir.
“Terörle Mücadele Yasası” ile “terör” kavramını yeniden ele alan sermaye devleti, kapsamını genişletirken her türlü muhalif hareketi “terör” kapsamına almanın yasal dayanağını oluşturmuştur. Bu adımını bugünlerde gündeme getirilen yasa ile finansman alanında gerçekleştirecektir. Düzen içi çatışmada hizaya sokamadığı kesimleri mali olarak köşeye sıkıştırmayı tercih eden AKP, bunu artık bir takım vergi kaçakçılığı veya yargı hikayelerine konu etmeden yapmanın yasal kılıfını hazırlıyor.
Bu yasa ile de finansman anlamında denetimin arttırılacağı, aynı zamanda da özellikle sermaye grupları üzerinde tahakküm uygulanacağı ortada. Bu açıdan BDP’nin yasayı Kürt işadamlarına dönük bir saldırı olarak değerlendirmesi de yerindedir. Ancak yasayı sadece bu açıdan ele almak yetersiz olacaktır zira amaç sadece burjuvazinin içindeki bir hesaplaşma değildir.
Sendika, oda, dernek gibi birçok kurumun hesaplarına istedikleri zaman sorgusuz, sualsiz, yargı kararı olmadan el koyabilmenin yolu açılmaktadır. Bunun kendisi mali denetimden öte psikolojik bir baskı ve denetim anlamına geliyor. İktidar erkinin istenildiği gibi kullanılması demektir. Sınıf mücadelesine katkı sağlayan-sağlamayan tüm kesimlerin, kurum ve kişilerin denetim altına alınması anlamına gelmektedir.
Madde madde yasanın getirdikleri
Uluslararası boyutun Türkiye ayağında AKP pervasızlığı kendisini bir kez daha göstermektedir. Hazırlanan yasa tasarısında yer alan maddeler bunu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Madde 3: TMK Kapsamında terör suçu kabul edilen fiillere ilişkin fon sağlanması veya toplanması yasaklanmıştır.
Tüm konser ve dayanışma etkinliklerini ve eylemlerini, basın açıklamalarını TMK kapsamına alan sermaye devleti bu madde ile finans yönüne yönelik müdahaleyi de yasalaştırıyor.
Madde 4: Daha önceden örgüte fon sağlayan, tespit edilmesi halinde örgüt üyesi olarak cezalandırılacak.
Terör tanımını ve üyelik tanımını genişleten sermaye devleti üye olmakla beraber üye gibi çalışmak maddesini TMK’ya sokmuş ve hiçbir delile sahip olmasa da üyelik cezasını verebilmenin önünü açmıştı. Bu madde ile bunu mali yöne de taşımaktadır. Ayrıca geçmişe yönelik bir araştırma içine de girileceği, “daha önceden örgüte fon sağlayan” ifadesi ile ortaya çıkıyor. Dayanışma amaçlı bir konser bileti, kart almak, kalem almak da bu kapsama sokulursa şaşırmamak gerekiyor. Zira tüm işçi eylemleri ve dayanışma etkinlikleri terör kapsamına sokulmaya çalışılmaktadır, yasada bu konuda bir boşluk bulunmamaktadır.
Madde 5: Malvarlığının dondurulması kararı, yargı kararı olmaksızın yapılabilecektir.
“Yargı kararı olmaksızın” bu kararın alınabilmesi Teksas kanunlarının geçerli olduğu anlamına gelmektedir. Kaldı ki düzen yargısı da sistemin dışında kararlar vermemektedir.
Madde 6: Yabancı devlet hükümetleri tarafından yapılacak malvarlığının dondurulmasına ilişkin talepler hakkında karar verme yetkisi Değerlendirme Komisyonu’na aittir.
Madde 7: Değerlendirme Komisyonu’na suçun işlendiğine dair makul sebeplere dayanarak yabancı ülkelerdeki malvarlığının dondurulması için talepte bulunma yetkisi verilir.
Bu iki madde ile yetki alanını ülke sınırlarının dışına taşıyan devlet, imzaladığı uluslararası sözleşmeden aldığı güçle bunu yapmaktadır.
Madde 9: Değerlendirme Komisyonu; yargısal güvenceye bağlanması gereken bir hususta, doğrudan idare tarafından oluşturulan bir kurul niteliğindedir.
Oluşturulan Değerlendirme Komisyonu ile idarenin yani hükümetin ve bakanlıklara bağlı çalışan kurumların yetki alanının genişletilmesi ve iktidar erkinin tek elde toplanmasına hizmet etmektedir. Birçok konuda sorgusuz, sualsiz, yargısız karar alma hakkı bu yasa ile karara bağlanmaktadır.
Tüm bunlar, burjuvazinin AKP hükümeti eliyle işçi, emekçiler ve tüm muhalif kesimler üzerindeki baskısını, denetimini arttırmaya çalıştığını açıkça göstermektedir.
Özellikle TMY ile ilişkilendirilmesi, yargı kararı olmaksızın karar alma yetkisinin verilmesi, Değerlendirme Komisyonu’nu burjuva hukukun ve yargının dahi üzerine koymaktadır. Yasa bu haliyle neredeyse toplumun her alanına müdahale edebilecek bir dikta rejiminin yasal formlarından biridir.
Ancak bizler bilmekteyiz ki, tüm yasalar mevcut işleyişin birer yansımalarıdır. Zaten burjuva hukukuna uygun olarak veya olmadan yapılanların yasalarla güvence altına alınması ve kılıf giydirilmesi olan bu yasanın da bizler için bir meşruluğu ve hükmü yoktur.
(Kızıl Bayrak, 1 Şubat 2013, Sayı 05)