Tahrir bir kez daha isyana durdu!

  • Arşiv
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 26 Ocak 2013
  • 14:00

Emekçiler “Mursi defol!” diye haykırdı!

Başta Mısır ve Tunus olmak üzere bir dizi Ortadoğu ülkesinde, emperyalist-kapitalist düzenin neo-liberal yıkım saldırılarına, açlığa, yoksulluğa, baskı ve zorbalığa karşı emekçilerin meydanlara indiği günden bugüne yaklaşık olarak iki yıl geçti. Tunuslu bir gencin, derinleşen sosyal sorunları protesto etmek için kendisini yakmasıyla başlayan ve hızla bütün bir bölgeye yayılan kitle hareketleri, devrimci bir önderlikten ve çizgiden yoksun olmasına rağmen bölgede sarsıcı etkiler ve sonuçlar yarattı.  

Öte yandan iki yıl önce başlayan ve hızla bütün bir bölgeye yayılan halk isyanları, aradan geçen süre içerisinde emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından yozlaştırılıp kendi gerici-emperyalist hesaplarının dayanağı yapılmak istendi. Bu süreçte “Müslüman Kardeşler” gibi gerici güçlere dayanan emperyalistler, halk isyanlarının gündeme geldiği ülkelerde kendi çıkarlarını temsil eden Amerikancı iktidarları inşa etme işine koyuldular. Bu konuda belli bir mesafe de aldılar. Mısır'da Mursi, Tunus'ta Marzouki'nin başa geçtiği iktidarlar kuruldu.

Fakat Ortadoğu'da emekçileri meydana döken şey tam da sosyal sorunlar, baskı ve zorbalık olduğu içindir ki, dün Mısır'da isyanın sembolü olan Tahrir Meydanı'nda onbinlerce emekçi bir kez daha yan yana geldi. Tahrir Meydanı bir kez daha isyan alanına döndü. Emekçilerin bu kez hedeflerinde “Müslüman Kardeşler” ve Mursi vardı. Her ne kadar iki yıl önceki isyanda diktatör devrilmiş olsa da diktatörlük yerli yerinde duruyordu ve bu kez saltanata oturan dinci-gerici güçler ve onların şefi Mursi idi.

25 Ocak'ta, isyanın ikinci yılında, sabah saatlerinden itibaren Tahrir Meydanı'na akan göstericilerin sayısı akşam 100 bini buldu. “Mursi istifa!” , “İhvana hayır!”, “Selefilere hayır!” sloganları atan göstericiler Cumhurbaşkanı Sarayı'nın kapısına dayandı. Burada polisle yoğun çatışmalar yaşandı.

Aradan geçen iki yıl içerisinde Mısır'da diktatörün adı değişmişti fakat emekçilerin yaşamlarında bir şey değişmedi, tersine kapitalist sömürü, baskı ve zorbalık kesintisiz devam etti. Bugün Mısır ve diğer bölge ülkelerinde suların durulmamasının gerisinde tam bu nesnel-toplumsal gerçeklik yer alıyor. Zira emekçi halkları dün olduğu gibi bugün de sokağa döken şey yıllardır birikmiş olan sosyal sorunlardır.

Mısır ve Tunus'la başlayan halk isyanları bugün hala bölgedeki gerici-işbirlikçi iktidarları sarsıyor ve korkutuyor. Onlar da biliyor ki, emekçilerin öfkesi yılların birikimine dayanıyor. Bölgedeki emperyalistlerin ve onların taşeronluğunu yapan gerici güçlerin esas korktuğu şey ise diktatörleri ile birlikte “diktatörlüklerini” de yıkacak devrimci bir sınıf hareketinin bölgeyi sarıp sarmalamasıdır.

“Büyük Ortadoğu”da büyük bir toplumsal sarsıntı yaşanıyor. Halklar çürümüş rejimlere ve onları simgeleyen diktatörlere karşı ayağa kalkıyorlar. Sömürüye, yoksulluğa, işsizliğe, aşağılanmaya, köleliğe, hiçe sayılmışlığa, emperyalizme uşaklığa isyan ediyorlar. Tunus’ta ve Mısır’da diktatörler devrildi, tüm ötekilerse benzer bir akibetin korkusunu yaşıyorlar. Başta Yemen olmak üzere bir dizi ülkede sürmekte olan kaynaşmalar bu korkuları besliyor ve büyütüyor. (Tunus ve Mısır: Devrim için dersler... / EKİM, sayı 272, Nisan 2011)